Kuran-ı Kerim için batının batını ne demek?

Tarih: 31.01.2024 - 12:10 | Güncelleme:

Soru Detayı

“Kuran'ın bir zahiri ve batıni anlamı vardır, bu batının ardından da bir batın gelir."
- Bu sözün anlamı nedir; hadis midir?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

“Batının batını” diye bir söze rastlayamadık. Hadislerde de böyle bilgi söz konusu değildir. Konuyla ilgili bir rivayet şöyledir:

“Her ayet için bir zah^^ir var, bir batın var.”(1)

Diğer bir rivayette ise şu ifadelere yer verilmiştir:

“Her ayet için bir zahir var, bir batın var. Ve her harfin (her zahir ve batının) birer had ve muttalaı vardır.  Ve her had ve muttalaın çok şücun ve gusunu (dal-budakları) vardır."(2)

Ayetin Zahîri: Manasının açık olması, tefsirinin kolayca yapılabilmesi, lafzın mütearife olan manasının izahı..

Ayetin Batını: Manası açık olmaması, tevile ve dirayete ihtiyaç duyması, değişik ihtimallere açık olması gibi kapalılığı ifade etmektedir.

Her harfin / veya zahir ve batının birer haddi ve muttalaası:

Had, her ayetin Allah’ın muradını gösteren bir son durağı, akıl, kalp ve vicdanı tatmin eden bir sınır ucunun bulunması.

Muttalaa ise, her açmaz sokak gibi görünen ayetin müşkillerini açacak, kapalı taraflarını bir kapı-pencere olacak bir açıklamasının olması demektir.(3)

Bediüzaman Hazretleri de bu hadisi şöyle açıklamıştır:

“Bilirsiniz ki, her ayet için bir zahir var, bir bâtın var; bir had var, bir muttala' var. Ve her bir kıssa için çok vecihler, hükümler, faydalar, maksatlar vardır. Binaenaleyh, muayyen bir ayet her yerde öbür münasip bir vecih için, bir fayda için zikredilebilir. Bu itibarla, zahiren tekrar görünse bile hakikatte tekrar değildir.”(4)

Kuran'ın her ayetinin bir zahirî ve bir batıni manasının olduğunu bildiren hadis-i şerif, Kuran'ı anlamak için zahirî tefsire ihtiyaç bulunduğu kadar, usulünce yapılacak tevillerin ve işarî tespitlerin de önemli olduğunu gösteriyor.

Allah Teala, "Biz kitapta (Kuran'da) hiçbir şeyi eksik etmedik." (bk. Enam 6/38) ayetinde insanın dini ve dünyası adına lazım olan her şeyi açıkladığını belirtiyor.

Bu açıklama, bizzat Cenab-ı Hak, onun peygamberi ve işin ehli âlimler tarafından yapılmıştır.

Ayetlerde açıklanması âlimlere havale edilen konularda usulünce içtihat yapmak dini bir görevdir. Müçtehit imamların yaptığı içtihat, nasıl büyük bir emek mahsulü ise, seyrü süluk erbabının ortaya çıkardığı Kuranî hikmetler, hakikate ait işaretler, sahih ilhama dayalı marifetler de ciddi bir mücahedenin sonucudur. Dolayısıyla her iki grubun ortaya koydukları, Kuran ve sünnetin meyvesidir.

Yüce Allah'ın sonsuz kelam tecellisi olan Kuran'ı tek bir mana ile dondurmak, ayetlerini tek bir izahla sınırlandırmak, onlardaki sır ve inceliklerin sadece dil kuralları ve akılla anlaşılabileceğini düşünmek yüce Allah'ın kelamının batınını anlamak için yeterli olmadığı gibi, bu görüş, nasların beyanına ve dinin ruhuna da uygun gözükmüyor. Çünkü Hz. Peygamber (asm), Kuran'ı "İbretleri bitmez, içi hüküm ve hikmetlerle dolu, âlimlerin kendisinden doymayacağını bir kitap" olarak tanıtmıştır.(5)

Hz. Ali (r.a), "İstesem sadece Fatiha suresinden yetmiş deve yükü tutacak tefsir yaparım."(6) sözüyle, Kuran'daki gizli ilimlere ve bu ilimleri elde etmede bir insanın ulaşabileceği noktaya işaret etmiştir. Yine sahabeden Ebü'd Derdâ (r.a), "Bir adam, Kur'ân için birçok izah yönü görmedikçe, gerçek fakih olamaz."(7) derken aynı noktaya dikkat çekmiştir.

Kuran'ın zahiri hakkında yapılan yorumlar ortak manalar etrafında dolaşmaktadır.

Ayetlerin batıni yönüne gelince, ilgili hadis üzerinde yorum yapan sufiler gibi, müfessir ve muhaddisler de Kuran'ın batınî bir manasının olduğunu kabul etmişler fakat onun tanımı, sınırı, ifade şekli ve tahsili konusunda farklı şeyler söylemişlerdir.

Rivayet ve dirayet tefsirlerinde az da olsa bazı ayetlerin batınî / işarî manasına değinilmiştir; genelde bunlar ayetin zahire göre yorumlanmasının sakıncalı olmasından ileri gelmektedir. Müfessirler bu tür yorumlara daha çok "te'vil" ismini verirler.

Sufiler, Kuran'ın batınî manalarını anlamak için akıl ve zahirî ilimden çok, müşahede hâlini elde etmiş ve ilhama mazhar olmuş safi kalp üzerinde durmuşlardır. Çünkü kalp, ilahi muradı anlamanın merkezidir. Cenab-ı Hak, kelamını güzel anlayan kimsede şu üç özelliğin bulunduğunu haber vermiştir:

1. Hakikatini tefekkür eden bir kalp,
2. Anlatılan şeyi dinlemeye dikkat kesilen bir kulak,
3. Manayı anlamak için şahit olan bir zihin. (bk. Kaf 50/37).(8)

"Allah hikmeti dilediğine verir; kime hikmet ihsan edilmişse, ona pek çok hayır verilmiştir." (Bakara 2/269)

ayetindeki hikmete, Allah'ın kitabında güzel anlayış sahibi olmak, hakikati Allah'tan gelen bir ilhamla anlamak.(9), haşyet, Kuran'da derin anlayış gibi manalar da verilmiştir.(10)

"Hikmetin başı Allah korkusudur."(11) buyurulan hadiste, hikmete ulaşmak, yakini iman ve takvaya bağlanmıştır. Kuran-ı Hakim’de, takva sahiplerine, özel bir nur (bk. Hadid 57/28) ve Furkan (Enfal 8/29) yani hakkı batıldan, iyiyi kötüden ayırt edecek bir nur ve feraset, ilahi yardım, şüphelerden çıkış ve her türlü sıkıntılardan kurtuluş(12) müjdelenmiştir. Bu nurla ulaşılan ilme “ilm-i ledün” denir.

İlm-i ledün, Allah tarafından kula ilham ve ihsan edilen manevi ilimdir.

Allame Zerkeşî, ilim, anlayış, takva ve tefekkür sahibi olmayan kimselerin Kuran’ın lezzetinden bir şey elde edemediklerini belirtir(13) ve bazı ayetlerde saklı hakikatlerin anlaşılması için mükaşefe ilimlerinden büyük pay sahibi olmak gerektiğini hatırlatır.(14)

Cenab-ı Hak, kibirli kimseleri ayetlerini anlamaktan ve hakkı müşahededen alıkoyacağını belirtmiştir (bk. Araf 7/146). Ayete, "Onlardan Kur'an'ı anlamayı çekip alırım; kendilerini tefekkür ve ibretten alıkorum." manası da verilmiştir.(15) Kibirli ve bencil bir nefis, ilahi kelamın inceliklerine ulaşamaz. Kuran ehli, tevazu sahibi olmalıdır; hak kimden ve nereden gelirse kabul etmelidir. En iyi ben bilirim edası, şeytanî bir tavırdır. İlahi kelamda,

"Her bilenin üstünde daha iyi bilen biri vardır." (Yusuf 12/76)

şeklindeki uyarı, cahillerden çok ehl-i ilme yöneliktir. Kur'an'a varis yapılan âlimlerin en önde gelen sıfatları, ihlas, takva, vera, haşyet, haya, edep, tevazu, zühd, zikir, fikir, salih amel ve merhamettir. Bunlara sahip olmayan bir kalbe, ilahî sırlar ve Rabbanî marifetler emanet edilmez.

Aslında, âlimle arif, birbirini tamamlamaktadır. Hem âlim hem arif olanlar, gerçek fakih ve hakiki varistirler.

Şatıbi'nin Kur’an’ın zahiri ve batını konusundaki izahlarını(16) da göz önünde bulundurarak diyebiliriz ki:

Fazilet sahibi ariflerin, ayetler üzerinde yaptıkları batınî yorumlar, Batıniye fırkasının yaptıklarından farklı olup, onların bir şekilde ayetlerin zahiriyle veya ruhuyla telifi mümkündür. Çünkü sufiler, yaptıkları bu tür yorumlara, "tefsir" demiyorlar, onu ilk mana olarak zikretmiyorlar, en önemlisi zahirî manayı inkâr ve ihmal etmiyorlar. Sonra, yaptıkları yorum, ince bir münasebet, benzerlik, karine veya kıyasla ayetin zahiriyle veya batınî ruhuyla uyum içinde oluyor.

Ayrıca bu yorumlar, kulun marifetini artırmakta, onu tevhide yöneltmekte, salih amele teşvik etmekte, ilme katkı sağlamakta yani anlayana ve alana fayda vermektedir.

Muhyiddin İbn Arabî'nin belirttiği gibi, din ilimlerinde sırf zahirde kalanlar gibi, hep batına dalanlar da makbul değildir. Orta yol, dini anlamada Şari'e tabi olup, onun "Dur!" dediği yerde durmak, "Yürü!" dediği yerde yürümektir. Ancak bu şekilde kulun Allah'a muhabbeti sahih olur, günahları temizlenir ve ebedi saadet elde edilir. Çünkü Cenab-ı Hak, "Resulüm de ki: Bana uyun ki Allah sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın." (Al-i İmran 3/31) buyurmuştur.(17)

Zahirle batın, ruhla beden gibidir; ikisi birbirini tamamlar. Ruh olmadan beden hayat bulamayacağı gibi, dünya şartlarında beden olmadan da ruh ayakta duramaz.

Kuran ve sünnetin zahirîni dikkate almayan ve kendisini onlarla bağımlı görmeyen kimselerin yaptığı yorumların dinî bir bağlayıcılığı olmadığı gibi, ilmî bir değeri de yoktur. Bir iş veya söz, Kuran ve sünnetin zahirî delillerinden veya batınî işaretlerinden tasdik almıyorsa o, dinen reddedilir. Herkesin zahirîne ve batınına şahit olarak yüce Allah yeter.(18)

Kaynaklar:

1) Eseri tahkik eden Şuayp Arnavut, hadisi “Hasen” olarak değerlendirmiştir. bk. İbn Hıbban, Ebû Hâtim Muhammed b. İbni Hıbban b. Ahmed el-Büstî, Sahihu İbn Hıbban bi Tertibi İbn Belabân (Tahk.: Şuayp Arnavut), 1/276, nr. 75, (Beyrut 1997).); Muhammed el-Gımârî (1380/1961) ise, hadisi mürsel ve merfu olarak nakleden çeşitli kaynakları zikrettikten sonra İbn Hıbban’ın Sahihinde rivayet ettiği bu hadisin “sahih” olduğunda bir şüphe olmadığı sonucuna varmıştır. bk. el-Gımârî, Muhammed b. Sıddîk el-Hasenî, el-Müdâvî li İleli’l-Câmii’s-Sağîr ve Şerhayi’l-Münâvî, 3/52-53 (Beyrut 1996).
2) bk.  el-Münavî Feyzü'l-Kadîr, 3/54.
3) krş. el-Münavî Feyzü'l-Kadîr, 3/54.
4) bk. Mesnevi-i Nuriye, 232; Şualar, 711.
5) Tirmizî, Fedâilü’l-Kur’ân, 14; Ahmed, Müsned, 1/91; Dârimî, Sünen, nr. 3334, 3335; Ebû Ya'lâ, Müsned, nr. 367.
6) Süyûtî, el-Itkân, 2/1224.
7) İbn Sa’d, Tabakât, 2/273; Ebû Nuaym, Hilyetü'l-Evliya, 1/27.
8) Tefsirî mana için bk. Envârü't-Tenzîl, 2/425.
9) İbn Acibe, Bahrü'l-Medid, 1/269.
10) Süyûtî, ed-Dürrü'l-Mensûr fî Tefsiri'l-Me'sûr, 2/66 (Beyrut 2002); İbn Ebî Hâtim, Abdürrahman b. Muhammed b. İdris er-Râzî, Tefsirü’l-Kur’âni’l-Azîm (Tahk.: Esad Muhammed Tayyib), 2/533, Riyad 1997.
11) Beyhakî, Şuabü'l-İman, nr. 744; Süyûtî, es-Sağîr, nr. 3461.
12) Beydâvî, Envarü’t-Tenzîl, 1/318; İbn Acibe, Bahrü'l-Medid, 3/23.
13) Zerkeşî, el-Burhan, 2/171.
14 Zerkeşî, a.g.e, 2/172.
15) Süyûtî, ed-Dürrü'l-Mensûr, 3/563; İbn Ebî Hâtim, Tefsirü’l-Kur’âni’l-Azîm, Riyad 1997, 5/1567.
16) Şatıbî’nin açıklamaları için bk. el-Muvafakât, 3/287-310.
17) İbn Arabî, et-Tedbîrâtü'l-İlâhiyye fî Islâhi'l-Memleketi'l-İnsâniyye (Takh.: Asım İbrâhim el-Keyyâlî), s. 68 (Beyrut 2003).
18) Kaynaklar, açıklamalar ve detaylı bilgi için bk. Dilaver Selvi, Her Ayetin Bir Zahiri Bir Batını Vardır Hadisindeki Zâhir Ve Batın Kavramları Üzerine Değerlendirmeler, Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi Cilt 11, Sayı 2, 2011.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 100+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun