Kuran'a göre 4. ve 5. ayda doğum yapan zina mı etmiştir?

Tarih: 23.02.2024 - 14:42 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Karnında taşıması ve sütten kesmesinin süresi otuz aydır. Ahkaf 15 ayetle ilgili birkaç tefsire baktım diğer ayetlerde emzirme süresi 24 ay olarak geçiyor burada taşınma süresi olarak 6 ay demiş âlimlerimiz bunu asgari hamilelik süresi olarak yorumlamış 4 mezhebe göre de asgari hamilelik süresi 6 ay imiş yine tefsirde şu ibare geçiyor:
- Hz. Osman halife iken, evlendikten altı ay sonra çocuk doğuran bir kadına zina cezası istenmiş, halife de bunu uygulamaya meyletmişti. Ancak Hz. Ali yukarıdaki hesap ve yoruma dayanarak, altı ay içinde çocuk doğurmanın mümkün olduğunu, kadına zina isnadının delilinin bulunmadığını savundu ve kadın berat etti. (Kurtubî, XVI, 188)
- Benim anlamadığım nokta evlendikten sonra 4-5 ay sonra doğum yapanlar için durum ne olacak, zina suçundan kurtulamayacak mı?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Bakara suresi 233. ayette, “Emzirmeyi tamamlatmak isteyen (baba) için, anneler çocuklarını iki tam yıl emzirirler.” buyrularak, babanın isteğine bağlı bir şekilde, “tam iki yıl” olarak kesin hükme bağlanır.

Bahsi geçen iki yıl süt emzirme süresinin üst sınırıdır. İsteğe göre çocuk en fazla iki yıl emzirilebilir.(1)

Soruda da ifade edildiği gibi, Abdullah İbn Abbas ve bazı imamlar bu ayetlerden hamilelik süresinin en azının altı ay olduğu sonucunu çıkarmışlardır.(2)

Yine Hz. Ali de Ahkaf suresindeki “Taşınması ile sütten kesilmesi, otuz ay sürer.” ifadesini zikredilen diğer iki ayetle birlikte düşününce bu ayetleri hamilelik süresinin en az altı ay olduğuna delil getirmiş ve altı ay içinde doğum yapan evli kadından zina cezasını düşürmüştür.(3)

Kuran bu ayetlerle hamileliğin en az süresini altı ay, süt emzirme süresinin en çoğunu ise iki yıl olarak belirleyerek kadına zarar verecek bu tarz uygulamaları kaldırmayı amaçlamış, kadınları fuhuş vb. suçlamalardan uzak tutmaya çalışmıştır.

Evlendikten sonra 4-5 ay içinde doğum yapan bir kadının durumuna gelince:

Kelime anlamı olarak “Başka şeye delalet eden durum, maksada işaret eden ipucu, alamet, emare” anlamlarına gelen karine, hukuki bir terim olarak “Yargılamada iki farklı olay arasında aklî çıkarsama yoluyla bağlantı veya sebebiyet ilişkisi kurularak elde edilen ve bilinmeyen bir durumun ispatına yarayan delil” şeklinde tanımlanmaktadır.(4)

Hukuken yardımcı delil niteliğinde kabul edilen karine, zina edildiğine delalet eden işaret ve alametlerdir. Evli olduğu bilinmeyen yahut kocası mefkûd (kaybolmuş) olan bir kadının hamile kalması, yeni evlenen bir kadının altı aydan az bir sürede doğum yapması, mecbûb (erkeklik organı kesik) bir kimseyle evlenen kadının hamile kalması gibi durumlar, hukukçular tarafından zinaya açıkça delalet eden birer karine olarak kabul edilmiştir.(5)

Bu durumların kesin karine olması, aksinin ispat edilemeyeceği anlamına gelmeyip farklı bir delil bulunmadığında bunlara dayanılarak hüküm verilebileceği anlamını taşır. Ancak karinenin yargılamada ispata elverişli olabilmesi için hükme delaletinin açık, kesin veya kesine yakın olması, delillerin mahkeme huzurunda şüpheden uzak bir şekilde tespit ve tescilinin yapılması gerekir. Aksi takdirde had cezası uygulanamaz.

Kaynaklarımızda karine örneği olarak verilen hamilelik durumunun tıp ilminin gelişmesiyle şüphe unsurunu içerdiği ortaya çıkmıştır. Günümüz şartlarında kadın, çeşitli metotlarla ilişkiye girmeden de hamile kalabilmektedir, böylece hamilelik tek başına ispat eden bir delil olmaktan çıkmıştır. Bu nedenle zina suçunun ispatında tek başına bir delil olarak kullanılması yeterli değildir.

Ebû Hanife, Şafii ve Ahmed b. Hanbel de zina konusunda hamilelikten başka bir delil bulunmadığı ve kadının da hamileliğin zorla veya şüpheyle gerçekleşen bir ilişki sonrasında olduğunu iddia ettiği durumlarda had cezasının gerekmediği görüşündedirler.(6)

Kaynaklar:

1) Hamdi Yazır, Hak Dini Kuran Dili, 2/115.
2) İbn Kesir, Tefsir, 12/6405.
3) İbn Kesîr, a.g.e., 4/158.
4) Davut Yaylalı, “Karîne”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (DİA) (İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı, 2001), 24/492.
5)  Abdulkadir Udeh, et-Teşrîu’l-Cinâî’l-İslâmî (Beyrut: Dâru’l-Kutubi’l-Arabî, tsz.), 3/440.
6) Udeh, 3/441.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 100+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun