Kuran’a göre sanat ve güzellik nedir?

Tarih: 18.12.2023 - 08:41 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Esasen “Kuran, sanat ve güzellik” deyince, hem İlahi Kitabın söz ve muhteva güzelliğini, hem de bu güzel Kitab’a göre güzellik kavramını ifade etmek üzere kullanmak daha uygun olur.

İlahi Kitabın Söz ve Muhteva Güzelliği

İnsanlığın hem Yaratıcı ile hem de yaratılmışlar ile ilgili meçhullerinin önemli bir kısmını açıklamak üzere vahyedilmiş olan bir kitapta, bu ilgi çekici muhtevası ile yetinilip düz, sanatsız ve didaktik bir söylem seçilebilirdi. Hâlbuki Kuran’ı vahyeden Allah Teâlâ, hayat ve mutluluk bahşeden muhtevayı eşsiz bir üslup içinde sunmuş, muhataplarını, kutunun içinden önce dışının güzelliği karşısında hayran bırakmıştır.

Anlatıldığına göre daha önce dillere destan olan ve Kâbe duvarına asıldıkları rivayet edilen "Yedi Meşhur Şiir" bile tahtından düşmüş, edebî güzelliğin tahtına Kuran oturmuştur.

Kuran bu eşsiz güzellikteki üslubunu muhatapların takdir ve sübjektif değerlendirmelerine de bırakmamış, meydan okuyarak “benzeri bir kitap, bir sure, on ayet, hadi olmadı bir ayet getirin” demiş, getiremeyeceklerini peşinen ilan etmiş, bunu deneyenler de aczlerini itiraf eylemişlerdir.

İşte Kuran’ın bu “âciz bırakan” özelliğine “i’câzu’l-Kuran” denilmektedir. Şüphesiz bu eşsiz, benzersiz, taklit edilemez ve aşılamaz güzelliğin tamamı dışa, söze ve şekle ait değildir.

Burada muhteva güzelliğinin, gerçekliğinin ve mükemmelliğinin de büyük payı vardır, ancak Kuran nazmındaki dış güzellik, Arapça bilmediği hâlde Kuran’ı okuyan ve dinleyenlerin bile fark edebilecekleri bir açıklıkta ve çarpıcılıkta tecelli etmektedir; cümlelerin kuruluşu, kelimelerin seçilişi, çeşitli söz sanatlarının kullanılışı, söz dizisinin yansıttığı musiki bu güzel Kitab’ın albenisini teşkil etmektedir.

Bu özelliklerin muhataplara telkin ettiği güzellik duygusu, Kuran’ın yazılmasında, okunmasında ve mushafların kağıt ve cilt şekillerinde bile dışa vurmuş, Müslüman sanatının en seçkin örneklerini oluşturmuştur.

Kuran-ı Kerim’de estetik çerçeveye giren güzellikle ilgili olarak şu kelimeler kullanılmıştır: “Bedî’, cemal, ihsan (ahsene), hüsn, hüsnâ, zinet, rîş”.

“Bedî‘” “eşsiz, benzersiz, örneksiz, modelsiz yaratan Allah’ın isim / sıfatıdır, gökler ve yer onun bu sıfatının tecelligâhı, âdeta uçsuz bucaksız bir ilahi sanat galerisidir.

“Cemal” binek hayvanlarında ve özellikle atta görülür.

“İhsan ve hüsn” manasında güzellik, Yüce Yaratıcı’nın bütün yarattıklarında, onlara verdiği şekil, kabiliyet, renk (sıbğa) ve sıfatlarda; özellikle insanda, onun suret ve siretinde, zahir ve batınında, müstesna yapısında kendini göstermektedir. Aynı kökten gelen “hüsnâ” da Allah’ın isimlerinin ve kullarını mükâfatlandırmak üzere hazırladığı cennetinin sıfatıdır.

“Zînet” kelimesiyle ifade edilen güzellik göğü süsleyen yıldızlarda, süs eşyasında, binek olarak kullanılan hayvanlarda, kadın ve erkek elbisesinde, kadınların takıları (rîş) ile vücutlarının belli noktalarında, genellikle insanları dünyaya bağlayan ve oyalayan maddi güzelliklerde yerini bulmaktadır.

Kuran’a Göre Sanat ve Güzellik Nedir?

Saymaya çalıştığımız bütün bu güzelliklerin ya Allah’a ait olduğu yahut da Allah tarafından yaratılarak kullarına sunulduğu ısrarla vurgulanmış, insanların eseri olan estetik güzelliğe hemen hiçbir atıfta bulunulmamıştır. Bu tutum, İslam sanatını ve Müslüman sanatkârları etkilemiş olmalıdır ki, onlar hiçbir zaman yaratıcılıktan bahsetmemiş, yaratmaya özenmemiş, ilahi sanatı taklide veya tahrife cüret etmemişlerdir. Bütün yaptıkları öncelikle ilahi sanatın temaşasından yüce Sani’e (sanatla yaratana, güzel yaratana) ulaşmaya, onun yücelik, kemal ve cemalini idrak etmeye çalışmak, sonra da onun güzeli sevdiğinden hareketle yaptıklarında bunu (ona layık olanı, kuluna yakışanı) ortaya koymaya gayret etmek olmuştur.

Müslümanların estetik duygularını da bir ölçüde tatmin eden güzellik arayışı ve yaşayışı daha ziyade ruhta, manada ve ahlakta olmuştur; çünkü İlahi Kitap, güzelliği ifade eden hüsn, ihsan, cemil gibi kelimeleri, maddi ve estetik güzelden ziyade manevi ve ahlaki güzel için kullanmıştır.

Mutlak kâmil ve mutlak güzel Allah’tır. Mekândan ve maddeden münezzeh olan Allah’ın kemal ve cemalinin en kâmil manada tecelli ettiği, kendisinde gerçekleştiği (Allah’ın ahlakı ile ahlaklanan) kul, Muhammed Mustafa (asm) olmuştur. Onun suretini değil de ahlak ve siretini yaşamak, onunla bütünleşmek (onda fâni olmak) ise müminlerin en yüce amaçlarını oluşturmuştur.

Bu manada güzel, sünnettir (Hz. Peygamber’in ahlakı ve kişiliğidir), ona en fazla yaklaşan, mutlak kemale ve cemale de en fazla yaklaşandır.

Şairin “Manada güzel, ruhta güzel, tende güzelsin” derken tasnif ettiği güzelliklerden “manaya ve ruha” ait olanlar, güzeli arayan Müslümanları daha ziyade cezb ve meşgul etmiştir.

Hz. Peygamber (asm) kadınını, güzel koku ve helal lokmayı sevdiğini söylemiş, fakat ruhunun tatminini namazda bulduğunu ilave etmiştir. Kadın zenginlik ve güzelliği sebebiyle de seçilir, ama seçimde öncelik onun ruh, ahlak ve manadaki güzelliğine verilmelidir...

“Ey sevgili sen elde değil, bende güzelsin.”,
“Güzelliğin on para etmez şu bendeki aşk olmasa.”

gibi mısraların dile getirdiği “güzellikte izafiyet (görecelik) onu temaşa eden ve yaşayan açısından kabil-i ihmal olmasa gerektir.

Zatı itibariyle göreceli değil, mutlak güzel olan Allah, ona inanmayanlara göre yoktur, mazharı olduğu kemal ve cemal tecellisi bakımından eşsiz olan Allah Sevgilisini (asm) ona inanmayan bir kısım insanlar düşman bilmişler, hayatına kastetmişlerdir. Gökte, yerde ve insanda kendini arzeden ilahi sanat (güzellikler) bazılarının ilgisini çekmezken Allah’ın ve Resulü’nün çirkin bulduklarına da bayılanlar vardır.

Bu görece güzellik kavramı, kültür ve medeniyetler arası sanat farklarına da temel teşkil etse gerektir.

Kuran’a göre güzel elbiseler insanlara gösteriş yapmak ve büyüklük taslamak için değil, ilahi huzura çıkmaya bir dış hazırlık ve huzur saygısına bir alamet olsun diye giyilmelidir.

Heykel de güzel olabilir, ama ona tapıldığı veya yaratmada Allah ile yarış tutulduğu zaman –bir başka ölçeğe göre– çirkinleşir.

Kadının ve erkeğin de güzel yerleri (zineti) vardır, ama bu güzellik teşhir için değil, eş olan karşı cinse arz içindir; başkalarına arz ve teşhir edildiği zaman –bir tablonun işportaya düşmüş kopyası gibi– bayağılaşır.

Özetle, Kuran güzeldir, Kuran’da güzelliğe ilgi ve atıf vardır, ancak bu güzeller bir başka güzeldir ve bir kısmı evrensel, birçoğu İslam’a özeldir, Müslümanın estetik duygusuna dokunmaktadır.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 53
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun