''Müşrikler ancak bir pisliktir.'' (Tevbe, 9/28) ayeti ağır bir hakaret değil midir?

Tarih: 30.07.2013 - 02:34 | Güncelleme:

Soru Detayı

- İslamiyet'te kişilerin birbirlerine karşı hakaret etmesi hoş görülmemişken, Allah neden inanmayanlara karşı böyle ağır bir hakaret ediyor?

- Şimdi inanmayan birisi ''Müslümanlar ancak bir pisliktir.'' dese hoş olur mu?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

İlgili ayetin meali şöyledir:

“Ey iman edenler! Müşrikler bir pislikten ibarettir. Onun için, bu yıldan sonra Mescid-i Harama yaklaşmasınlar...”(Tevbe, 9/28).

Önce bu ayette söz konusu olan husus, müşriklerin bir cami olan Mescid-i Harama girmelerine yasak getirmektir. O halde, mescid ile onunla uyuşmayan bir durum olarak zikredilen “necis / pislik” kelimesi arasındaki bağlantıya bakmak gerekir. İslam alimleri, bu kelimenin kullanılmasının hikmeti üzerinde durmuş ve farklı yorumlara yer vermişlerdir. Bunları şöyle açıklayabiliriz:

a) Ayetteki “pislik”ten maksat, manevi pislik sayılan cünüplük halidir. Bu durum, müminler için de söz konusudur. Cünüp olan bir mümin de yıkanmadan camiye giremez. Çünkü camiler, insanların Allah’ın huzuruna çıktığı, ona kulluk görevlerini yaptığı mekânlardır. Küçük ve büyük abdestin namaz için farz kılınmasının hikmeti, bu manevi temizliği sağlamaktır. 

Müşriklerin Mescid-i Harama bundan böyle girmelerine izin verilmemesi hususu vurgulanırken, gerekçe olarak onların boy abdesti almadıkları için manen pis olduklarına işaret edilmiştir(krş. Taberi, ilgili ayetin tefsiri)

b) Şirk, Allah’ın sevmediği büyük bir küfür çeşididir.

“Şu kesin ki: Allah Kendisine şirk koşulmasını affetmez, ama dilediği kimse hakkında bunun altındaki diğer günahları affeder. Her kim Allah’a şirk koşarsa, haktan çok uzağa sapmış olur.”(Nisa, 4/116)

mealindeki ayette şirkin Allah katındaki kötü ve çirkin boyutuna vurgu yapılmıştır. Bütün noksanlardan uzak olan Allah’ın Kuddüs isminin kudsiyetine yakışmayan her şey, birer necis ve pislik olarak değerlendirilir. Bu açıdan müşriklerin manevi birer pislik olduklarını belirtmek, Kuddüs isminin bir gereğidir. Ya iman ile temizlenecekler veya pislik damgasını yiyeyeceklerdir(krş. Razi, ilgili ayetin tefsiri).

c) İslam alimlerinin büyük çoğunluğuna göre, kâfirler de Müslümanlar gibi maddi bedenleri itibariyle temizdirler. Şu var ki, bir insan, hem bedeni hem de küçük-büyük abdest itibariyle  temiz olduğu halde, elbisesinin bir parçası/eteği-paçası pisliğe bulaştığı zaman o kimse, bu açıdan pis kabul edilir. Bunun gibi, kâfir ve müşriklerin bedenleri -insan olarak- temiz olmasına rağmen, akıl ve kalplerinin bulaştığı şirk ve küfür pisliğinden ötürü manevi olarak pislenmiş kabul edilir. Ayette, onların bu bulaşık durumlarına dikkat çekilmiştir(krş. Razi, a.g.y).

d) İnsanları her türlü küfür pisliğinden tiksindirip uzaklaştırma adına, bu gibi benzetmeleri yapmak irşad üslubunun bir gereğidir. Çünkü, Allah insanları yarattığı o tertemiz fıtratlarına uygun olarak yaşamlarını, hem dünyada hem ahirette tertemiz bir hayat sürmelerini ister. Oysa, insanlar dünyanın geçici bazı zevkleri için bir temiz fıtratlarını kirlendiriyorlar. İşte bir kısım insanların zevk aldığı küfür ve günahların çirkin yüzünü onlara göstermek için, o çirkin manaları çirkin ve tiksindirici bir sözcük ambalajına koymak hikmetin gereğidir. Örneğin, bazı kimseler, şirk ve küfür manasının gerçek yüzünü, o çirkin yüzünü her zaman görmeyebilir, hatta ondan zevk de alabilir. Onların zevk alınacak bir taraflarının olmadığını en kestirme yoldan duyurmak için, onları “pislik” gibi çirkin bir sözcük ambalajına koymak gerekir. Ta ki bir şok etkisi yapsın. 

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

lostideas

Kafirlerin-inkarcıların şahısları birer pislik midir? Muzır ve habis hayvanlar olarak görülmeleri doğru mudur?

Bizim geliştirdiğimiz cevap şöyledir:

Meselenin hakikati başka olmak gerektir.

Şöyle ki: Risale-i Nur’un asıl üslubu nezih, yapıcı ve yumuşak olduğu, sert ve rencide edici olmadığı Üstad tarafından ifade ediliyor:

“Bu risalenin (Tabiat Risalesi’nin) sebeb-i te'lifi; gayet mütecavizane ve gayet çirkin bir tarz ile hakaik-i imaniyeyi tezyif edip , bozulmuş aklı yetişmediği şeye hurafe deyip, dinsizliği tabiata bağlayarak, Kur’âna hücum edilmesidir. O hücum ise, şiddetli bir hiddeti (kalbe) kaleme verdi ki, şiddetli ve galiz tokatları o mülhidlere ve haktan yüz çeviren bâtıl mezheblilere yedirdi. Yoksa Risale-i Nur'un mesleği, nezihane ve nazikâne ve kavl-i leyyindir.”

Gerçekten de tüm Risale-i Nur külliyatı buna şahittir. O halde, eser metinlerinde zaman zaman yer alan ve inkârcıların akıllarını küçümsemeye yönelik ve kişiliklerine hakaret olarak anlaşılabilecek bazı tabirleri nasıl değerlendirmeliyiz?

Öncelikle böyle ifadelerin çıkış noktasını dikkate almamız ve öyle bakmamız gerekiyor. Eserdeki şiddetli tabirler, sadece fikir farklılığı sebebiyle kullanılmamıştır. Bizlerin de zaman zaman şahit olduğumuz gibi bazı ateistler dini, Kur’ân’ı ve iman hakikatlerini çok çirkin bir şekilde aşağılamakta, alay ve hakaret ederek ciddî anlamda hücum etmekte ve hiçbir insanî saygı perdesini korumamaktadırlar.

Diğer taraftan Allah’ı inkâr eden insanın hem kendine, hem Allah’a, hem yaratılmış her şeyin varlık gayelerine karşı ne derece büyük bir suç işlemiş olacağının farkına varılması gerekiyor.

Bu mesele o kadar önemli bir noktadır ki, bunu iyi kavrayan biri, bunun neden cehennemi gerektirdiğini çok iyi anlar ve tüm kalbi ve aklıyla böyle büyük bir cezanın gerekliliğini kabul eder.

Allah’ın varlığını inkâr etmek; masum, zararsız ve basit bir fikrî tercih olmaktan çok uzak kalıyor ve tüm kâinatın ve içindekilerin boşu boşuna, gayesiz, kıymetsiz, anlamsız olduğunu itikat etmek anlamına geliyor. Böyle gören ve kabul eden biri, tüm kâinata ve bütün ilahî isimlere uzanan dehşetli bir hakaret suçu işlediğinin acaba farkında mıdır? Bu kadarla kalmayıp, inkârının derecesine ve etrafına ne kadar sirayet ettirdiğine göre kâinatın yaratılmasındaki ilahî maksatların gerçekleşmesine zarar verdiğini acaba hiç düşünmekte midir?

Bununla beraber bahsettiğimiz tarzdaki inkarcıların dine olan tecavüzlerine ve küfrün mahiyetine, haklı ve şiddetli bir cevap olan böylesi şiddetli tabirlerin inkâr edenlerin şahıslarına yönelik olarak bir hakaret veya aşağılama olarak algılanmaması ve kullanılmaması gerekliliğine inanıyoruz.

(Aslında böyle algılanmaması için de, kurulan cümlelerin şahıslara yönelik olarak değil, sıfatlara ve fikriyata yönelik olarak kurulmasının daha uygun olacağını düşünüyoruz.)

Çünkü inkâr veya iman etmek, bir insanın sahip olduğu bir sıfattır. Kişinin kendisi değildir.

Aslında karşı çıkılan, sevilmeyen ve nefret edilen sadece inkâr fikridir. Yoksa kişilere bir düşmanlık söz konusu değildir ve olmaması da gerekmektedir.

Bugün ateist olan bir kimse, yarın ciddî bir mümin olabilir. Sahabeden meşhur Halid Bin Velid, sahip olduğu zekâ ve askeri dehası yönüyle, henüz Müslüman olmadığı dönemde peygamberimiz tarafından ciddî olarak övülmüştür. Böyle bir kimseyi Müslüman olarak görmek arzusunu ve bu kadar akıllı bir insanın iman yolunu nasıl olup da seçmediğine hayret ettiğini ifade eden peygamberimizi örnek almalı ve bizler de insanların şahıslarına düşman olmamalıyız.

Yanlış veya kusurlu sıfatları olan insanların, o kusurlu sıfatlarına taraftar olmamakla beraber, iyi ve güzel sıfatlarını takdir etmeli, o sıfatların ifade ettiği manalara muhabbet etmeye devam etmeliyiz.

Ve biliniz ki, muzır ve habis olan küfür-inkar fikridir ve sahip olunan küfür-inkar sıfatıdır. O sıfatı taşıyan şahıslar değildir. Çünkü hayat devam ettikçe akıbet meçhul olduğundan şahısların muzır ve habis görülmesi isabetli değildir. Bu sözün ancak o küfür-inkar fikriyatıyla ölen ve cehenneme gidenler için kullanılması kabul edilebilir. Mutlak manada daha hayatta olan hiç bir kafirin şahsı, muzır ve habis görülemez. Belki ancak şarta bağlı olarak, yani kafir olarak ölmek şartıyla öyle görülebilir. Halbuki tebliğ kapısını kapatan bu aşağılayıcı tavır, elbette İslamî tebliğ usulü açısından da uygun görülemez.

Bu çıkarımımızın yani ayette geçen pislik kelimesinin şahsa ait olmayıp, şahısta bulunan sıfata ait olduğunun mantıkça bir teyidi de şöyledir: Bir şahsın pislik olması, ancak o küfür içinde kalmaya devam etmesiyle mümkün olup, iman ettiği zaman şahsının (iman sebebiyle) muhterem görüleceği muhakkak olduğundan, burada şahıslara atfedilen "onlar pisliktir" ifadesinin mutlak olmayıp, sıfatlara ait olduğu, doğrudan şahsa yönelik bir hakaret ve niteleme olmadığı açıkça ortaya çıkmaktadır diyebiliriz.

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun