Namazın tüm sünnetlerini terk edenin namazı sahih olur mu?

Tarih: 30.07.2017 - 00:37 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Maliki mezhebinde namazın tüm sünnetlerini ve sehiv secdesini kasten terk edenin namazı sahih olur mu?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Cevap 1:

Sehiv secdesi gereken bir durum bulunduğunda sehiv secdesi yapmak Hanefî mezhebine göre vacip, Şâfiî ve Mâlikî mezheplerine göre sünnettir.

Ancak bazı Mâlikîler namazda eksiklik hallerinde sehiv secdesi yapmanın vacip olduğu kanaatindedir.

Sehiv secdesinin vacip olduğu kanaatine göre, bunu terk eden kişinin namazı yeniden kılması gerekir. Zira Hanefiler dışındaki mezheplere göre vacip, farz demektir. Bir farzı terk etmek, elbette namazı bozar.

Hanbelî mezhebinde sehiv secdesinin vacip olduğu görüşü tercih edilmekle birlikte sünnet ve bazı durumlarda mubah olduğuna dair görüşler de bulunmaktadır.

Hanefî mezhebinde, cuma ve bayram namazlarında cemaatin çok kalabalık olması ve sehiv secdesi yapmanın karışıklığa meydan verme ihtimalinin bulunması durumunda bu secdenin terkedilmesi câiz hatta evlâ görülmüştür. Bir namazda sehiv secdesini gerektiren durumlar birden fazla olursa hepsi için bir defa sehiv secdesi yapmak yeterlidir.

Hanefîlere göre namazın vaciplerinden birini unutarak terk eden ya da geciktiren kimsenin sehiv secdesi yapması vaciptir.

Vaciplerden birinin kasten terkedilmesi durumunda ise, namazın yeniden kılınması gerekir.

Cevap 2:

Fıkıh literatüründe namazın geçerlilik şartlarını oluşturan farzlara ve vaciplere ilâve olarak yapılması tavsiye edilen veya uygun görülen birtakım davranışlar vardır.

Mezheplere göre farklı şekillerde gruplandırılan bu davranışlar Hanefî fıkıh literatüründe sünnet ve adab, Mâlikî eserlerinde sünnet ve mendup şeklinde tasnif edilmiştir.

Genel olarak sünnet ve mendup terimlerini aynı anlamda kullanan Şâfiîler namazın sünnetlerini “eb‘âz” ve “hey’ât”, Hanbelîler ise kavlî ve fiilî sünnetler şeklinde iki grupta ele almıştır.

Hanefîlere göre sünnet, Hz. Peygamber (asm)’in devamlı şekilde yaptığı ve bir mazeret olmaksızın terk etmediği, âdâb ise ara sıra yaptığı ve zaman zaman terk ettiği davranışlardır.

Namazın sünnet ve âdâbının önemli kısmı namazdaki fiillerin belli bir düzen içinde yerine getirilmesini sağlar. Bunların yerine getirilmesi sevap kazanılmasına vesile olur, terk edilmesi herhangi bir cezayı gerektirmez.

Sünnetlere riayet edilmesi Resûl-i Ekreme (asm) bağlılığın bir göstergesi olarak kabul edilmiştir.

Sünnetleri terk etmek namazı bozmaz, ancak kınamayı gerektirir.

Hanbelîler ile Şâfiîler, sünnet ile mendub, müstehab ve tatavvuun aynı anlama geldikleri, bunları işleyenin sevap kazanacağı, terk edeninse ahirette hesaba çekilmeyeceği hususun­da ittifak etmişlerdir.

Namazın sünnetlerinin tümünü veya bir kısmını terk eden kişiye ahirette Cenâb-ı Allah hesap sormaz. Yalnız terk etmekten ötürü bunları işleme sevabından mahrum olur. Ki bu hususta Malikîler de bu iki mezhebe muvafakat etmişlerdir.

Yalnız Malikîler, sünnetle mendub, müstehab ve tatavvuun ayrı anlamlara geldiklerini kabul etmişlerdir.

Şunu da söylemekte yarar vardır ki; Müslüman bir kimsenin sün­netleri hafife almaması gerekir. Zira namazdan maksat, kâinatı yara­tan Yüce Allah'a yaklaşmaktır.

Buna göre sünnetleri yapmakta kesin ve mutlak faydalar vardır. Bu faydaların başında cehennem azabından kur­tulmak, cennet nimetlerinden istifade etmek gelmektedir. Bu durumda aklı başında bir kimsenin, namazın sünnetlerini hafife alıp terk etmesi doğru olmaz. Bunları terk eden sevaptan yoksun kalır. Yoksunluğun da bir ce­za olduğu, aklı başında kimselerce bilinen açık bir husustur. Çünkü sevaptan yoksun olan, cennet nimetlerinden tam olarak yararlanamaz.

Mü­kellefin şeriat koyucu tarafından konulan emirleri farz olsun sünnet olsun yerine getirmesi önemli hususlardandır. Adamın biri çıkıp da “Şeriat ko­yucu namaz fiillerinin bir kısmını farz, bir kısmını da zorunlu olmayan un­surlar olarak belirlemiştir. Bunun sebebi nedir?” diyecek olursa kendisi­ne verilecek cevabımız şu olacaktır:

Merhametlilerin en merhametlisi olan Yüce Allah, kullarının yükünü hafifletmek dilemiş, bu nedenle onları sayısız nimetlere kavuşturmak ve sonsuz sevaplara nail etmek için bazı fiilleri yapıp yapmamakta kendileri­ni serbest bırakmıştır.

Eğer bu fiilleri kendi istekleriyle terk ederlerse sa­dece sevaptan yoksun kalırlar; cehennem azabıyla da azaplandırılmazlar.

Bu da insanların omuzlarından sıkıntı ve güçlükleri kaldıran İslâmi­yet'in en güzel ve en mükemmel bir yönünü yansıtmaktadır.

Böylelikle de insanlar, güzelliğe rağbet edecek, iyiliklere de imreneceklerdir. (bk. Cezırî, Dört Mezhebe Göre İslâm Fıkhı, Namazın Sünnetleri Bölümü)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 5.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun