Bencilliğin tanımı nedir? İnsanın iyilik yapmasının nedeni de Allah'a yakın olmak (veya iyilik / sevap kazanmak) ise, bu da bencillik midir?

Tarih: 05.05.2011 - 04:10 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

1. Bencillik, ben merkezli bir hayat tasavvurudur.

“BEN tok olduktan sonra, bütün insanlar açlıktan ölse bana ne!..”,

“BEN sağlıklı olduktan sonra herkes hasta olsa gam yemem!..”,

“BANA değmeyen yılan bin yaşasın!..”

gibi deyimleri “BENCİLLİK” kavramını çok iyi ortaya koyan ifadelerdir. Pragmatist bir egonun çemberine sıkışan insan bencildir.

2. Bencillik genel kapsamı açısından iki şekilde düşünülebilir:

Birincisi: Gerçek bencilliktir ki, dünya hayatında kendi menfaatinden başka kimseyi düşünmemek, dünya-felek çarklarının merkezinde kendi hayatını yerleştirmek, menfaatine olmayan hiçbir şeyin güzel olamayacağını düşünmek, her şeyin varlığını kendi varlığına armağan nazarıyla bakmak anlamına gelir. Bu anlamıyla bencillik, İslam’da kötü bir huy olarak tasvir edilmiştir. Cimrilik, mala düşkünlük, gurur, kibir, kendini beğenme gibi huylar bu bencilliğin ürünüdür.

İkincisi: Nisbî, zahirî, görünürde bencilliktir ki, öbür dünya hayatındaki menfaatini ön planda tutmak manasına gelir. Ebedî bir mutluluğu kazanmak için, geçici bir mutluluktan vaz geçmek, dünyasını ahiretine feda etmek, sevap kazanmak için en sevdiği malından infak etmek gibi uhrevî bir menfaat peşinde koşmak bu kısım bencilliktendir. Bu bencillik İslam’da övgüye değer bulunmuş ve teşvik edilmiştir. Gerçek manada buna bencillik denilmez. Zira Allah’ın rızasını merkezde tutan bir anlayışta, ne gurur ne kibir ne cimrilik ne mala düşkünlük söz konusudur.

“Allah’ın daha iyi bir sevgili kulu olma” gayesi,  gerçekte bencillik atmosferinden en uzak bir durumdur. Çünkü bencillik, nefs-i emmarenin ve kör hissiyatın esaretini öngören süflî arzuların yeşermesine zemin hazırlayan pragmatist bir egoizmdir. Allah’ın rızasını esas alan bir sevap hırsı -rotasından çıkmadığı sürece- çok farklı ve çok güzel bir bencilliktir ki, hem Allah’ın hem insanların hoşnutluğunu kazanır. Çünkü, bu bencillikte, cömertlik var, başkasını kendi nefsine tercih etmek var, Allah’ın rızasını kazanma gayretleri var...

3.

 “Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça iyiliğe asla erişemezsiniz..” (Âl-i İmran, 3/92) 

mealindeki ayette, insanların en sevdiği mallarından Allah yolunda infak etmedikçe, Onun iyiliğine/lütfuna/ikramına cennetine kavuşamayacakları anlatılmaktadır(bk. Taberî, ilgili ayetin tefsiri).

Buna göre,

“el-Cezau min cinsi’l-amel = karşılık, yapılan işin cinsinden olur.”

prensibi gereğince, insanın -infak ile yapacağı- iyiliğinin karşılığı, Allah’ın cennet iyiliğiyle karşılık bulur. İyilik iyilik getirir.

İkinci maddede ifade edildiği gibi, Allah’ın rızasını kazanma yolunda atılan her adım, güzel bir kulluk ve insana yakışan bir eylemdir. Zaten bütün dinlerin geliş gayesi, insanları kendi nefsanî bencillik alanından kurtarıp, Rabbanî rıza mertebesine kavuşturmaktır. Nefsin hoşuna giden dünyevî -peşin- lezzetleri istemek bencillik olduğu gibi, bu peşin lezzetleri bırakıp -gelecekteki- uhrevî lezzetlere talip olmak, bencilliği terk etmek anlamına gelir.

Zaten hem dünyayı hem de ahireti birlikte terk etmek mümkün değildir... Allah’ın rızası, onun cemali de uhrevîdir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun