İslam dininin korumayı emrettiği temel değerleri açıklar mısınız?

İslam dininin korumayı emrettiği temel değerleri açıklar mısınız?
Tarih: 17.05.2011 - 09:24 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

İslamiyyetin insanlara verdiği haklar çoktur. Bunlardan temel haklar olarak görülecek değerleri şöyle sıralayabiliriz: Hayat, din, akıl, mal ve nesil.

1. Hayat Hakkı:

İslam dini, yaratılanlar içerisinde insanı en üstün görmüş ve insanın hayatını korumayı da temek ilkeler arasına koymuştur. Kur'an-ı Kerim'de haksız yere bir cana kıymanın bütün insanları öldürmüş gibi ağır bir suç olduğu ve bir insanın hayatını kurtarmanın da bütün insanları kurtarma gibi yüce ve değerli bir davranış olduğu ifade edilmiştir.

Hz. Peygamber (s.a.v) Vedâ haccında bütün Müslümanlara hitaben,

"Bugün, bu ay ve bu belde nasıl kutsal ve masûn ise, canlarınız, mallarınız ve ırzlarınız da öylesine masûndur." (Buhârî, İlim, 37, Hac, 132; Müslim, Hac, 147)

buyurarak, insanın yaşama hakkının dokunulmazlığını belirtmiştir. Başka hadiste de şöyle buyurmuştur:

"Yedi helâk edici şeyden sakınınız. Bunlardan biri de haklı durumlar müstesna, Allah'ın haram kıldığı bir cana kıymaktır." (Buhârî, Vesâyâ, 23; Tıb, 48; Hudûd, 44; Müslim, Îmân, 144; Ebû Dâvûd, Vesâyâ, 10)

Savaş hâlinde bile savaşa katılmayan kadın, çocuk, yaşlı, din adamı gibi kişilerin öldürülmesi yasaklanmıştır. Ayrıca bir insanın başkasını öldürmesi yasaklandığı gibi kişinin intihar yokuyla kendisini öldürmesi de yasaklanmış ve en büyük günahlar içerisinde sayılmıştır.

2. Din Hakkı:

Her insan bir dini tercih etme özgürlüğüne sahiptir.

“Dinde zorlama yoktur.” (Bakara, 2/256),

“Sizin dinizin size benim dinim bana...” (Kafirun, 109/6)

mealindeki ayetlerde bu hususa vurgu yapılmıştır. İslam devletinin hakimiyetinde yaşayan gayri müslimlere, dinlerini yaşama hakkı verilmiştir.

3. Akıl:

Akıl, insanoğlunun en üstün vasfıdır. Çünkü, Allah'ın emânetleri, akıl sayesinde kabul edilir ve yine akıl sayesindedir ki insan, Allah'ın rızasını elde edebilir. İlmin kaynağı ve kökü akıldır. Akla nisbetle ilim, ağaca nisbetle meyve, güneşe nisbetle nûr, göze nisbetle görme gibidir. İnsanı kâinattaki diğer canlı-cansız varlıklardan ayıran ve ona üstünlük kazandıran akıldır.

Kur’an-ı Kerim’de akıl ve düşünmeye sevkeden “Düşününüz!”, “Hala düşünmez misiniz?”, “Onlar hiç düşünmezler mi?”, “Bakınız!”, “Bakmazlar mı?”, “Ey akıl sahipleri ibret alınız!” gibi ikazlar, akla verilen önemi göstermektedir.

Bediüzzaman aklı; şuurdan ve histen süzülmüş şuurun bir özeti, insanın en kıymetli cihazı, nurânî bir cevher, kâinatın sırlarını açan bir anahtar, âlemde tecellî eden Allah’ın isim ve sıfatlarını inceleyen bir âlet, tabiattaki sırları çözen bir keşşaf, insanı sonsuz hayatın mutluluğuna hazırlayan Rabbânî bir mürşid ve yol gösterici, delil üzere giden, insana yüksek maksatlar ve bâkî meyveler gösteren hikmetli bir hediye, zâtıyla maddeden mücerret (soyut), fiiliyle maddeyle ilgili bir cevher, şeklinde tanımlar.

Böyle önemli bir cevherin korunması için İslam dini sarhoşluk veren alkollü içkileri haram kılmış ve bu harama riayet etmeyenler için cezalar koymuştur. İslâm hukukunda alkollü içkiler yanında insanları uyuşturup akıl ve muhakeme kabiliyetlerini yok eden diğer bütün maddelerin kullanımı da haram kabul edilmiş ve şiddetle yasaklanmıştır.

4. Mal:

İslam dini mülk edinme hakkını teminat altına almıştır. İslam, yeryüzünün halifesi olan insanın, insanlık onuruna yakışır bir hayat sürmesi istemektedir. İslam zenginliğe karşı değildir. Zenginliğin belli bir kesim arasında dolaşan bir güç olmamasını, fertler arasında yaygınlaşmasını öngörmektedir.

Dinimiz, insanların canlarına kastetmeyi büyük günahlardan saydığı gibi, mallarını gasbedip çalmayı da büyük bir günah saymış, hatta hırsızlık suçuna karşılık el kesme gibi ağır bir müeyyide getirilmiştir.

5. Nesil: 

Neslin devamı ve gelişebilmesi için, evlilik müessesesine ihtiyaç vardır. İnsan neslinin devamı, nesebin muhafazası, toplumu meydana getiren ve toplumun temel taşı olan aile müessesesinin kurulması evlilikle mümkün olur. Nikâh akdine dayanan evlilik müessesesi, İslam toplumunun esasını oluşturmakadır.

İslâm toplumunun güçlü olmasına önem veren dinimiz, çocuk ve neslin çoğalmasını benimsemiş ve bunu teşvik etmiştir. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.s.):

"Çok doğuran sevimli kadınla evlenin, zira ben (kıyamet gününde) sayınızın çokluğuyla (diğer) ümmetlere iftihar ederim." (Ahmed b. Hanbel, I/412). buyurmuştur.

Hz. Zekeriyya (a.s.), neslinin devamı için Allah (c.c.)`a şu duada bulunmuştur:

"Doğrusu ben, arkamdan iş başına geçecek olanlardan endişe ediyorum. Karım da kısırdır. Tarafından bana bir veli (oğul) ver ki, bana varis olsun. Rabbim, onu rızana lâyık kıl!" (Meryem, 19/5-6)

Islâm'da çocuk sahibi olma ve neslin devamını sağlama, ibadet kabul edilmiştir. Bu, önemine binâen ona herhangi bir sebeple zarar verme, rahme düşmüş çocuğu düşürme, zâyi etme; doğan bir çocuğu öldürme gibi kabul edilmiştir. Özellikle anne karnında şekillenmiş, uzuvları belirmiş çocuğun düşürülmesi haramdır: Çünkü Rasûlullah (s.a.s.) kadınlardan biat alırken, onlara: "Çocuklarını herhangi bir şekilde öldürmemeleri" şartını koşmuştur. Bu şart çok önemlidir. Çocuk, doğmadan evvel ananın tasarrufu altındadır. Ama doğduktan sonra artık ana değil baba çocuğundan sorumludur. Öyle ise "çocuklarını herhangi bir sebeple öldürmeme" şartı, rahimlerde bulunan ve henüz cenin olan çocukları öldürmeme şartıdır.

"Ey Peygamber, inanmış kadınlar sana gelip Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmamaları, hırsızlık etmemeleri, zina etmemeleri, çocuklarını öldürmemeleri, elleri ile ayakları arasında bir iftira uydurup gelmemeleri, iyi bir işte sana karşı gelmemeleri hususunda sana biat ederlerse, onlardan biatlarını al ve onlar için Allah'tan mağfiret dile..." (Mümtehine, 60/12).

İlave bilgi için tıklayınız:

İslam'ın insana verdiği haklar nelerdir?

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun