TERAVİH NAMAZI

Tarih: 24.03.2015 - 16:15 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Ramazan ayında yatsı namazından sonra kılınan namaz. "Teravih" kelimesi Arapça, "Terviha"nın çoğuludur ve "oturmak, istirahat etmek'" anlamına gelmektedir. Teravih namazı her dört rekatın sonunda oturulup biraz dinlenildiği için, bu adı almıştır (el-Meydanı, el-Lubab, İstanbul, (t.y) I, 123).

Teravih namazı, kadın erkek her müslüman için sünnet-i müekkededir. Teravih, orucun sünneti değil, vaktin sünnetidir. Bir mazereti dolayısıyla oruç tutamayanlar da teravih namazı kılarlar.

Ramazan gecelerini ihya etmek için kılınan Teravih namazı, Kur'an'da zikredilmemektedir. Fakat hakkında çok sayıda hadis rivâyet edilmiştir (Şevkânî, Neylü'l-Evtâr, Mısır, (t.y) III, 53). Ebû Hureyre'nin naklettiği bir hadise göre Resulullah (s.a.s), Ramazan gecelerini ihya etmeyi teşvik etmiş, fakat bunu kesin olarak emretmemiştir. Bu konuda; "Her kim inanarak ve karşılığını Allah'tan bekleyerek Ramazan'ı ihya ederse, geçmiş günahları bağışlanır" (Buharî, İman, 25, 27; Müslim, Musafi'in, 173, 176; İbn Mace, İkametu's-Salâ, 173; Tirmizî, Savm, 83) diye buyurmuştur. Hadis alimlerinden en-Nevevî, Hz. Muhammed (s.a.s)'in ashabına Ramazanı ihya etmeyi vacip kılmadığını, fakat mendup olarak emredip teşvik ettiğini, İslâm alimlerinin de bunun mendup olduğunda ittifak ettiklerini kaydetmektedir. En-Nevevî, "Ramazanı ihya etmenin, teravih namazını kılmakla hasıl olduğunu" da zikretmektedir. Bu açıdan Hz. Muhammed (s.a.s)'in, "her kim Ramazan'ı ihva ederse" sözü, "her kim geceleri namaz kılarak Ramazan'ı ihya ederse" şeklinde anlaşılmalıdır (en-Nevevî, el-Minhâc, 1924, VI, 39, vd.) Nitekim Abdurrahman b. Avf'ın naklettiği bir hadiste Hz. Muhammed (s.a.s): Şüphesiz Allah Ramazan orucunu farz kıldı. Ben de Ramazan gecelerini ihya etmeyi sünnet kıldım. Her kim inanarak ve sevabını Allah'tan bekleyerek Ramazan'ı oruçla, gecelerini namazla ihya ederse, anasından doğduğu gün gibi günahlarından temizlenmiş olur" buyurmaktadır. (İbn Mâce, İkametu's-Salâ, 173; İbn Hanbel, I, 191, 195).

"Resulullah (s.a.s) Ramazanda mescitte gece bir namaz kıldı. Sahabenin çoğu da onunla birlikte o namazı kıldı. İkinci gece yine aynı namazı kıldı. Bu kez O'na tabi olarak aynı namazı kılan cemaat daha fazla oldu. Üçüncü gece Hz. Muhammed (s.a.s) mescit'e gitmedi. Orayı dolduran cemaat onu bekledi. Resulullah (s.a.s) ancak sabah olunca mescide çıktı ve cemaata şöyle buyurdu:

"Sizin cemaatla teravih namazını kılmaya ne kadar arzulu olduğunuzu görüyorum. Benim çıkıp, size namazı kıldırmama engel olan bir husus da yoktu. Ancak ben size, teravih namazının farz olmasından korktuğum için çıkmadım" (Buharî, Teheccud, 57).

Ebû Zer (r.a)'dan nakledildiğine göre, Resulullah (s.a.s) Ramazan ayının sonuna doğru bazı gecelerde ahsabına, gecenin üçte birini geçinceye kadar teravih namazını kıldırmıştır (İbn Mâce, İkametu's-Salâ, 173).

Ebû Hureyre (r.a)'nın naklettiği bir başka hadiste de Rasûlüllah (s.a.s)'in Ramazan ayında, ashabtan bir grubu, Ubey b. Kab (r.a)'ın arkasında cemaatle namaz kılarken gördü ve "Doğru yapıyorlar, yaptıkları şey ne güzeldir" diyerek tasvip ettikleri haber verilmiştir (Ebû Dâvud, İkâmetu's-Salâ, 190).

Yine Hz. Âişe validemiz (r.a) Hz. Peygamber (s.a.s)'in kıldığı teravih namazı hakkında şu bilgileri vermiştir:

"Allah'ın elçisi ne Ramazanda, ne de diğer zamanlarda on bir rekattan fazla namaz kılmazdı. Dört rekat namaz kılardı ki, güzelliği ve uzunluğunu anlatamam! Nihayet üç rekat daha kılardı. Bir defasında, Ey Allah'ın Resulu! Vitir namazını kılmadan uyuyor musun? diye sorduğumda "Ey Âişe! Benim gözlerim uyur, fakat kalbim uyumaz" buyurdu" (Buharî, Teheccüd, 1 25).

Hanefilere göre, teravih namazının rekât sayısı Hz. Ömer (r.a)'ın uygulamasına dayanır. Hz. Ömer Mescid-i Nebevî'de halifeliğinin son zamanlarında teravih namazını yirmi rekât olarak kıldırdı. Dört halife devrinden sonra da kimse teravihin yirmi rekat olarak cemaatla kılınmasına karşı çıkmadı. Alimler bu hususta Hz. Muhammed (s.a.v)'in şu hadisine göre hareket etmişlerdir: "Benden sonra benim sünnetimden ve raşit halifelerin sünnetinden ayrılmayın" (Tirmizî, İlim, 16; İbn Hanbel, IV, 126). Diğer yandan Abdullah b. Abbas (r.a)'ın Ramazan ayında teravih namazını yirmi rekat olarak kıldığı ve arkasından da üç rekat vitir namazını kıldığı rivâyet edilmiştir. İmam Ebû Hanife'ye Hz. Ömer (r.a)'ın bu hususta yaptığı uygulama sorulunca, şöyle demiştir: Teravih namazı hiç şüphesiz müekked bir sünnettir. Hz. Ömer, bu namazın cemaatle ve yirmi rekat kılınmasını şahsi bir ictihadı ile yapmadığı gibi, bir bid'at olarak da emretmemiştir. O, kendisinin bildiği şer'î bir esasa ve Hz. Muhammed (s.a.v)'in bir vasiyetine dayanarak böyle yapmıştır (et-Tahtavî, Haşiye, 334).

Yukarıda işaret edildiği gibi, teravih namazı erkek ve kadınlar için sünnet-i müekkede olarak kabul edilmektedir. Hz. Peygamber (s.a.s) bir hadiste: "Allah size Ramazan orucunu farz kılmıştır, ben de size gece namazını (teravihi) sünnet kıldım" (İbn Mâce, İkametü's, Salâ, 173; İbn Hanbel, I,191 vd.) diyerek buna işaret buyurmuştur .

Nakledilen bütün bu rivâyetlere göre teravih namazının sekiz rekatının müekked sünnet olduğunda şüphe yoktur. İbnu'l-Humam gibi bazı alimler, sekiz rekattan fazlasının müstahap olduğunu söylemişlerdir. Bu durum, yatsı namazından sonra dört rekat nafile namaz kılmanın müstahap oluşuna benzer ki, bunun ilk iki rekatı müekked sünnet olur (İbnu'l-Humâm, Fethü'l-Kadîr, Mısır, 1315, I, 333 vd.).

Teravih namazı, Ramazan ayına mahsustur; vakti, tercih edilen görüşe göre, yatsı namazından sonradır, sabah namazının vaktine kadar devam eder. Vitir namazı teravih namazından sonra kılınır. Ancak teravih namazından önce kılınmasında da herhangi bir sakınca yoktur. Ancak teravih namazı yatsı namazından önce kılınmaz. Kılındığı takdirde, iâdesi gerekir. Bu namazın gece yarısından veya gecenin üçte birinden sonraya tehir edilmesi müstehaptır. En sağlam görüşe göre, teravihte cemaat olmak sünnet-i kifâyedir. Yani bir mescitte hiç kimse teravihi cemaatle kılmazsa, hepsi günahkâr olur. Teravih namazı tek başına kılınabilir. Fakat cemaatle kılınması daha faziletlidir. Teravih namazına, yarısında yetişen kimse, önce yatsı namazının farzını kılar ve daha sonra teravih namazını kılmak için imama uyar. Eksik kalan teravih rekatlarını, daha sonra kendisi tamamlar. Hatim ile teravih namazını kılmak sünnettir.

Teravih namazının kazası yoktur. Bilindiği gibi farz ve vacip namazlar kaza edilirler.

Teravih namazını, her iki rekatta bir selâm vererek on selâm ile bitirmek daha faziletlidir. Dört rekatta bir selam vermek de caizdir. Fakat bu şekilde kılmak mekruhtur.

Teravih namazını kılarken, iki rekatta bir selâm verilse, normal olarak akşam namazının iki rekat sünneti gibi ve dört rekatta bir selâm verilse, yatsı namazının dört rekat sünneti gibi kılınır. Başlarken ve her iki rekatın başında "Sübhâneke", "Ezûzübesmele" ve her oturuşta "et-Tahiyyat" ile "Salli-barik" duaları okunur. Cemaatle kılınınca, cemaat hem teravihe, hem de imama uymaya niyet eder. İmam teravih namazını sesli olarak kıldırır (el-Kasânî, Bedai'us-Sanâyi', Beyrut, 1974, I, 288; Tahtavî, Haşiye, 335 vd).

Teravih namazı, diğer namazlara nispetle biraz seri kılınır. Ama bu, harflerin mahreci anlaşılmayacak şekilde bozuk bir telaffuzla kılınabilir anlamına gelmez. Bu bakımdan teravih namazının normalin dışındaki bir şekilde acele kılınması mekruhtur. Namazın rükünlerini yerine getirirken de acele edilmez. Kelimeleri tane tane okumak, mahreçlere dikkat etmek ve rükünleri gerektiği gibi yerine getirmek gerekir.

Teravih namazı hatimle kılınmayan camilerde, herhangi bir yanlışlığa meydan vermemek ve cemaatın da kısa sureleri iyice ezberlemelerini sağlamak için, "Fil sûresi"nden sonraki sureleri okumakta yarar vardır. Bu durumda imam, rekat sayılarında da tereddüde düşmekten korunmuş olur. (İbn Abidîn, Reddu'l-Muhtar, II, 44; vd., Vekbe ez-Zuhaylî, el-Fıkhu'l-İslâmî, Dimaşk, 1989, II, 72).

Nureddin TURGAY

Not: Teravih namazı, fazileti, İslam'daki yeri ve kaç rekat olduğu gibi konular için şu açıklamaları da okumanızı tavsiye ederiz:

Ramazan ayının İslâm Dîni'nde ayrı bir yeri ve önemi vardır. O, orucuyla, iftarıyla, mukabelesiyle, teravih ve sahuru ile insanların aşk ve şevk ile Allah'a ibadete koştuğu bir aydır. Bu mübarek ay, bütün insanî hususiyetlerin inkişafına açık bir fırsat, bir ganimet dönemidir. Allah Resulü (aleyhi ekmelü't-tehâyâ), Kur'ân'ın nazil olduğu, Cennet kapılarının ardına kadar açıldığı, mağfiretle tüllenen bu mübarek ve bereketli zaman dilimini ümmetinin dolu dolu geçirmesini, gerek fiili ile gerekse sözleri ile teşvik etmiştir.

Ramazan ayında diğer zamanlarda olmayan bir ibadet vardır ki, bu, gündüz oruçla melekliğe, ruhaniliğe açılan insanların, geceleyin cemaat hâlinde Allah'a kulluk borcu olarak eda ettikleri teravih namazıdır. Teravih namazı, İslâmî şeairden kabul edilmiştir. Şeair, Müslümanlığın sembolleri, bir yerin Müslüman diyarı, bir toplumun Müslüman toplumu, bir ferdin de Müslüman olduğunu gösteren alâmetlerdir; ezan , Cuma ve bayram namazları , Kurban kesmek gibi. Bu bakımdan, şeairin sünnet olanları, şahsî farzlardan daha öte bir değere sahiptir.

Teravihin kelime manâsı

Teravih, rahatlamak, dinlendirmek manâsına gelen "terviha" kelimesinin çoğuludur. Ramazan ayına mahsus olan ve yatsı namazından sonra eda edilen bu ibadetin her dört rekatının sonunda istirahat için oturulmasına terviha denmiştir. Sonraları, bu kelimenin çoğulu olan teravih, Ramazan gecelerinde yapılan ibadetin, kılınan namazın adı olmuştur.2

Dindeki Yeri

Teravih namazını kılmak, âkil, baliğ erkek ve kadın Müslüman için sünnet-i müekkededir.3 Farzların cemaatle kılınması İslâm'ın şiarı olduğu gibi, teravihin cemaatle kılınması da, bu sünnetin şiarı olmuştur.4 Teravih, Peygamber Efendimizin sünneti olup,5 aynı zamanda İslâm dininin şiarlarından ve zahiri alâmetlerinden kabul edilmiştir.6 Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.s), bir çok hadislerinde Ramazan gecelerinde ibadeti teşvik etmiştir:

Kim Ramazan'da inanarak ve sevabını Allah'tan bekleyerek, O'nun rızasını kazanmak için kıyam ederse (teravih kılarsa), geçmiş günahları bağışlanır.7

Allah, Ramazan ayında oruç tutmanızı farz kıldı. Ben de, Ramazan gecelerinde kıyam etmenizi (teravih namazı kılmanızı) sünnet kıldım. Kim, inanarak ve sevabını Allah'tan bekleyerek ihlâsla oruç tutar ve kıyam ederse (teravih namazı kılarsa), annesinden doğduğu günkü gibi günahlarından temiz hâle gelir.8

Hadislerde geçen "Ramazan'da kıyam etme" ile teravih namazının kastedildiği hususunda ittifak vardır.9

Allah Resulü, sözlü teşvikinin yanında bizzat kendisi Ashabı ile birlikte bir-kaç gece teravih namazını kıldırmış, fakat farz kılınır endişesi ile devam ettirmemiştir. Hz. Aişe'den rivayet edildiğine göre, Peygamber Efendimiz, iki veya üç gece mescidde cemaatle teravih namazını kılmış, üçüncü veya dördüncü gece insanların yoğun ilgisini görünce yatsı namazını kıldırıp, hücresine çekilmiş ve teravihi kıldırmak için çıkmamıştı. İnsanlar, Hz. Peygamber'in (s.a.s.) çıkacağını umdukları için beklemişler, hattâ uyudu ise uyansın diye öksürmeye başlamışlardı, Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), (sabah namazı vaktinde) mescide çıkıp, orada bekleyenlere şöyle buyurdu: "Sizin bu namazı kılma hususunda ne kadar istekli olduğunuzun farkındayım; onu size kıldırmama da bir engel yok. Fakat teravihin size farz kılınmasından endişe ettiğim için çıkıp kıldırmadım. Şayet farz kılınacak olsa, bunu hakkıyla yerine getiremezsiniz."10

Allah Resulü (s.a.s.), şahsî hayatında dinin emirlerini en zirvede yaşamaya çalışırdı. Gece ayakları şişinceye kadar namaz kılardı" ama, buna rağmen hemen her mevzuda ümmetinin hepsinin uygulayabileceği ölçüde dinin emirlerini tavsiye ederdi. Hz. Aişe validemizin beyanlarıyla O, "İki şey arasında muhayyer bırakıldığında, ümmeti için kolay olanı seçerdi,"12 Meselâ, misvak konusunda "Eğer ümmetime zor gelmeyeceğini bilseydim, her namaz öncesinde, misvak kullanmalarını emrederdim.”buyurmuştur. Teravih namazını farz kılınır endişesi ile bırakması da, O'nun ümmetine olan şefkat ve merhametinin ayrı bir tezahürüdür.

Peygamber Efendimizin (s.a.s.) ashabına teravih namazı kıldırmak için Ramazan ayının hangi gecelerinde çıktığını ise Ebû Zerr'den gelen şu rivayet açıklamaktadır." Hz. Peygamber, Ramazan'ın bitmesine bir hafta kalıncaya kadar bize farz dışında hiçbir namaz kıldırmadı. Ramazanın 23. gecesinde gecenin ilk üçte biri geçinceye kadar bize namaz kıldırdı. Ramazanın 24. gecesinde bize namaz kıldırmadı. Bir gün sonra, 25. gecesinde yine kıldırdı. Ben, "Ey Allah'ın Resulü, gecenin kalan yarısında da bize namaz kıldırsaydınız." deyince, Hz. Peygamber cevaben, "İmam namazı bitirinceye kadar onunla namaz kılmak, bütün geceyi ihya etmeye eş değerdir." buyurdu. Ramazan'ın 26'sında gecenin üçte birine kadar beklediğimiz hâlde, Allah Resulü bize namaz kıldırmadı. Ramazanın 27. gecesi Allah Resulü (s.a.s.), ailesini ve Ashabını topladı, bize bütün gece namaz kıldırdı. Namaz o kadar uzadı ki, biz sahur vakti geçecek sandık. Ramazan'ın geri kalan gecelerinde ise Peygamberimiz bize namaz kıldırmadı."15 Bu rivayetten Peygamber Efendimiz'in, Ramazanın 23, 25 ve 27. gecelerinde çıkıp teravih namazı kıldırdığı anlaşılmaktadır.

Teravihin sünnet oluşunun delilleri

Teravih namazı, icmâ ile Peygamber Efendimiz'in sünnetidir. Bazılarının iddia ettiği gibi, Hz. Ömer'in (r.a.) ihdas ettiği bir ibadet değildir."16 Aşağıdaki hadisler, bu konuda yeter delildir:

1. Bizzat Peygamber Efendimiz, teravih namazı kılmanın kendi sünneti olduğunu ifade etmişlerdir:

Allah, Ramazan ayında oruç tutmanızı farz kıldı. Ben de Ramazan gecelerinde kıyam etmenizi (buradaki "kıyam" dan maksat icmâ ile teravih namazıdır) sünnet kıldım. Kim inanarak ve sevabını Allah'tan bekleyerek ihlâs ile oruç tutar ve kıyam ederse (teravih namazı kılarsa) annesinden doğduğu günkü gibi günahlarından temizlenir."17

Hadisin metnindeki “Ben de Ramazan gecelerinde kıyam etmenizi (teravih namazı kılmanızı sünnet kıldım.)" ifadesi, teravih namazının Peygamber Efendimiz'in (s.a.s.) sünneti olduğunu açıkça göstermektedir.18

2. Peygamber Efendimiz (s.a.s.), daha önce de geçtiği üzere, kendisi birkaç gece çıkarak cemaatle teravih kılmış, daha sonra farz kılınır endişesi ile cemaatle kılmamıştır. Fakat kılınmasını da tavsiye buyurmuşlardır: Kim Ramazan'da inanarak ve sevabını Allah'tan bekleyerek, O'nun rızasını kazanmak için kıyam ederse (teravih namazı kılarsa), geçmiş günahları bağışlanır.19

3. Hz. Peygamber (s.a.s), Ramazan ayında bir gece mescide çıkmış ve mescidin bir kenarında namaz kılan insanlar görerek, "Bunlar ne yapıyorlar?" diye sorduğunda, orada bulunanlardan biri şöyle cevap vermiştir: "Ey Allah'ın Resulü, bunlar hafız olmayan kimseler; Übeyy İbn Ka'b onlara namaz kıldırıyor." Resûlüllah, bu cevaptan memnun olarak,"Ne güzel yapmışlar, isabet etmişler!'" buyurmuştur.'20 Allah Resulü'nün Sahabenin yaptığını istihsan etmesi, O'nun takririni ve rızasını gösterir ki bu da, sünnetin bir çeşididir.21

4. Hz. Peygamber'in Raşid Halifelerinin yaptığı da sünnet hükmündedir. Çünkü Peygamber Efendimiz (s.a.s.) "Benim sünnetime ve Râşid Halifelerimin sünnetine sarılın; hem de azı dişlerinizle sımsıkı yapışın"22 buyurmuştur. Hz. Ömer de, Râşid Halifelerden birisi olduğundan dolayı onun yaptığı da sünnet hükmündedir.

Bütün bunlardan anlaşılmaktadır ki, teravih namazı, Peygamberimizin teşvik ve tertib ettiği bir sünnetidir. Hz. Ömer ise, ancak Resûlüllah'ın (s. a. b.) arzuladığı ve hoşnut olduğu bir uygulamayı ortaya koymuştur. Ümmetine karşı çok şefkatli ve merhametli olan Allah Resulü, farz kılınır endişesi ile cemaatle kılmayı bırakmış, fakat ümmetinin kılmasını teşvik etmişti. Çünkü, Allah Resûlü'nün zamanı vahiy ve teşri zamanı idi. Bu şekilde cemaatle devam edildiği takdirde vahyin gelmesi mümkündü. Fakat O'nun vefatıyla farz kılınma endişesi ortadan kalkmış oluyordu.

Hz. Ömer, kendi zamanında farzlarda herhangi bir artma veya eksilmenin söz konusu olamayacağını bildiğinden, teravihin yeniden cemaatle kılınması için Übeyy İbn Ka'b'ı görevlendirmiştir.23

Nitekim, Hz. Ömer, Hz. Übeyy ibn Kab'ın arkasında insanları topladığında cemaat olarak Hz. Osman, Hz. Ali, Hz. İbn Mes'ud, Hz. İbn Abbas, Hz. Talha, Hz. Zübeyr, Hz. Muaz gibi önde gelen sahabilerin de içinde bulunduğu Muhacir ve Ensar'dan bir çok insan namaz kılmıştır. Bunlardan herhangi birisinden en küçük bir itiraz gelmemiştir. İtiraz etmek şöyle dursun, Hz. Ömer'in yaptığının Allah Resûlü'nün sünneti olduğunu bildiklerinden dolayı takdirle karşılamış, uygulanmasında yardımcı olmuş ve daha sonra da devam ettirmişlerdir.24 Hz. Ömer'in bu icraatını hep hayırla yad ederek, onun için şöyle dua etmişlerdir: "Ömer, mescidlerimizi nurlandırdı; Allah da onun kabrini nurlandırsın."25

Teravih namazı, İslâm'ın şiarlarından kabul edilmiş ve Asr-ı Saadet'ten günümüze kadar camilerde cemaatle kılınmıştır. Bu kadar yerleşmiş bir sünneti hafife almak doğru değildir. Çünkü, bu namazı inkâr eden kimse İslam âlimlerine göre bid'atçı, dalâlete düşmüş/çizgi dışına çıkmış olarak kabul edilmiş ve şahitliği de reddedilmiştir.26

Teravih namazı kaç rekattır?

Teravih namazının rekât sayısı ile ilgili görüşleri iki kategoride değerlendirmek mümkündür.

1. Teravih namazının 20 rekât olduğunu söyleyenler ve delilleri:

Teravih namazı Hanefî27, Şafiî25, Hanbelî29 mezheplerine göre 20 rekâttır.30 Maliki mezhebinde ise 20 ve 36 rekât olduğu şeklinde iki görüş vardır. Bununla birlikte teamülün, seleften halefe 20 rekât olduğu da, bahsi geçen mezhebin bazı kitaplarında ifade edilmiştir.31 Şafiî Mezhebi'nin en önemli imamlarından olan İmam Nevevî, teravih namazının âlimlerin icmâsı ile sünnet olduğunu vurguladıktan sonra, mezheblerine göre 20 rekât olduğunu da açık bir şekilde ifade etmektedir.52

Daha önce geçtiği üzere, Hz. Aişe'den gelen rivayette Peygamber Efendimiz, Ramazan'da birkaç gece teravih namazı kıldırmış, sonra da farz kılınır endişesi ile bırakmış; fakat Ashabının kılmasını teşvik etmiştir. Bu rivayette Hz. Peygamber'in kaç rekât kıldırdığı belli değildir.

Hz. Ömer, Sahabeyi Ubey İbn Ka'b'ın33 imamlığında bir araya toplayarak 20 rekât olmak üzere teravih namazını kıldırtmış ve Sahabeden hiç kimse de buna itiraz etmemiştir. Bu durum, onların bu konuda bildikleri bir şeyin olduğunu gösterir. Nitekim İmam A'zam, buna dikkat çekerek, Hz. Ömer'in bu uygulamayı kendiliğinden ortaya atmadığını, bu hususta bir bid'at işlemediğini, Allah Resûlü'nden öğrendiği bir bilgiye dayanarak böyle yaptığını söylemiştir.34 Sahabenin bu şekilde Hz. Ömer'in yaptığını güzel görerek muvafakat etmeleri, onların bu konudaki icmâlarını göstermektedir. Bu icmâın dayanağı da, Hz. Peygamber'in fiilidir. Onların bir meselede icmâ etmesi ise, nass/dini delil gibidir.15 Teravih namazı, daha sonra Hz. Osman ve Hz. Ali dönemlerinde de 20 rekât olarak kılınmış ve o günden bugüne bu şekilde amel edilmiştir.56 Teravih namazının "20 rekât" olduğu hususunda, muhaddislerin kriterlerine göre merfu olarak gelen sahih bir rivayetin bulunmaması, bu meseleye zarar vermez. Zira sahabenin icmâ ile ortaya koyduğu tatbikat bellidir.

Hz. Ömer'in teravihin 20 rekât olarak cemaatle kılınmasını emretmesi, dağınıklığı önlemek içindir. Çünkü önceden mescidde fert ve grup olarak dağınık bir şekilde kılınıyordu.

Teravih namazı, o günden bu güne mescidde cemaatle 20 rekât olarak kılınagelmiştir. Nitekim İbn Abidin, teravihin doğuda ve batıda 20 rekât kılındığını kaydetmekle, bu teamülün ne kadar güçlü olduğunu ifade etmiştir37

Sahabenin fiilî olarak teravih namazını 20 rekât kılmalarını destekleyen rivayetler de vardır:

İbn Abbas'tan (r.a), "Peygamber Efendimiz'in Ramazan'da 20 rekât teravihi ve vitri kıldırdığı rivayet edilmektedir.3" Bu rivayet her ne kadar zayıf olsa da, sahabenin fiilî icmâı ile kuvvetlenmektedir.5" Çünkü Hz. Aişe'den Hz. Peygamber'in Ramazan gecelerinde çok namaz kıldığını bildiren rivayetler, sahabenin 20 rekâtta icmâ ve cumhur ulemanın teravihin 20 rekât olduğunda ittifak etmesi gibi hususlar, İbn Abbas'tan gelen bu rivayeti güçlendirmektedir. Zikredilenler, hadisin sıhhatine çok kuvvetli karinedir.

Ayrıca Saib İbn Yezid'den, "Biz Hz. Ömer zamanında 20 rekât ve vitri kılardık."40 rivayeti vardır.

2. Teravihin 8 rekât olduğunu söyleyenler ve delilleri:

Teravihin 8 rekât olduğunu söyleyenler de vardır. Bunların delillerinin başında, Hz. Aişe Validemizin, "Hz. Peygamber, ne Ramazan'da ne de Ramazan dışında 11 rekâttan fazla kılmazdı."12 rivayeti gelmektedir. Bu rivayet, yine ondan gelen, "Ramazan ayı gelince Allah Resûlü'nün rengi değişir, çok namaz kılar, Allah'a dua dua yalvarırdı Ve "Allah Resulü, Ramazan'ın son 10 gününde başka zamanlarda ibadet hususunda göstermediği cehd ve gayreti gösterirdi."11 rivayetleriyle bir arada ele alınıp, teravihten çok teheccüdle alâkalı bulunmuş, 11 rekâttan 8 rekatının teheccüd, 3 rekâtının ise vitir olduğu -bir hadis-i şerifte, "Gece kıldığınız son namaz vitir olsun."45 buyurulması da nazarı itibara alınmış ve bütün dolayısıyla teravihin 20 rekâttan az olmadığı kabul edilmiştir.46

Teravihin 8 rekât olduğunu söyleyenlerin diğer delilleri, Hz. Cabir'den (r.a.), Peygamber Efendimiz'in Ramazan'da 8 rekât ve vitir namazı kıldırdığı" rivayeti ile, Hz. Ömer'in Übey İbn Ka'b'a teravihi 11 rekât kıldırmasını emrettiğine dair rivayettir. Bu rivayetlerden birincisi, senedinde, Yahya İbn Main'e göre münkerü'l-hadis, Ebû Davud ve Nesaî'ye göre ise metruk olan İsa İbn Cariye'nin48 bulunması; diğeri ise, bizzat Übeyy İbn Ka'b'dan teravihin 13 ve 23 rekât kılındığı rivayetleri, bir de söz konusu rivayetin senedinde yer alan Muhammed İbn Yusuf sebebiyle mualleldir. Ayrıca, Hz. Ömer döneminde teravihin 20 rekâttan az kılındığına dair sahih rivayet olmadığı gibi, aksine 20 rekât kılındığı birçok sahih rivayetlerle sabittir.49

Hanefılerden İbn Hümam, teravihin 20 rekât olduğunu, bunun 8 rekâtının sünnet, geriye kalanın ise müstehap olduğu görüşündedir. Fakat, İbn Hümam'ın bu yaklaşımı icmâya terstir. Çünkü kendilerine iktida edilen dört mezheb imamlarından İmam A'zam, Şafiî ve Ahmed ibn Hanbel'e göre teravih 20 rekât, İmam Malik'ten ise teravihin 36 rekât olduğu görüşü rivayet edilmektedir. Görüldüğü üzere, 20 rekâtta icmâ vardır ve 20 rekâtın şu kadarı sünnet, kalanı müstehap şeklinde bir yaklaşım söz konusu edilmemiştir. Dolayısıyla İbn Hümam, bu görüşünde münferid kalmıştır. Kaldı ki, yukarıda iktibas ettiğimiz "Benim sünnetime ve Raşit Halifelerimin sünnetine sarılın, hem de azı dişlerinizle sımsıkı yapışın (dört elle sarılın)" hadisine göre, Hz. Ömer'in uygulaması da sünnet hükmündedir.

Gözden uzak tutulmaması gereken bir husus da şudur: Sahabe içerisinde Râşid Halifelerin, onların içinde de Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer'in ayrı bir yeri vardır. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) onların bu durumuna şu hadisleri ile dikkati çekmiştir: "Benden sonra Ebû Bekir ve Ömer'e (r.a.) uyun; onların çizgisinden gidin."50

Netice itibariyle, teravih namazı İslâm'ın şearindendir. Sünnet-i müekkededir. Sahabenin icmâı ile 20 rekâttır ve cemaatle kılınması sünneti kifayedir. Ve dünden bugüne 20 rekât olarak ve tercihan cemaatle kılınagelmiştir.

Dipnotlar
1-Buhari, salatü't-teravih 1;Müslim,salatü'l-müsafirin 174; Tirmizi, fezail 82;
2-Ayni,el-Binaye fi şerhi'l-Hidaye 2/659;el-Mevsuatü'l-fıkhiyye 27/135, İbn Manzur, Lisanu'l-Arab "rvh" md.
3-el-Mevsuatü'l-fıkhiyye 27/136; Mevsili, el-İhtiyar 1/472; İbn Abidin,Reddül-Muhtar 2/4
4-Serahsi, el-Mebsut 2/145, Kandehlevi, Evcezü'l-mesalik 2/294.
5-Ibn Kudeme, el-Muğni 1/833; Buhuti (Hanbeli), Keşşafu'l-kına I/425; Kasım İbn Abdillah el-Konevi, Enisu'l-fukaha 1/107; Muhammed Said es-Sağarci, el-Fıkhu'l-Hanefi 1/225.
6-Ebu İshak el-Hanbeli, el-Mübdi 2/17.
7-Buhari, salatü't-teravih 1;Müslim, salatü'l-müsafirin 174.
8-Nesai,sıyam 40, İbn Mace,ikame 173; Müsned 1/191.
9-Ayni, Udetü'l-kari 9/198; Şerbini,el-İkna I/117
10-Buhari, salatü't-teravih 2;Müslim,salatü'l-müsafirin 178.
11-Buhari, teheccüd 6; Müslim, sıfatu'l-kıyamet 81.
12-Buhari, menakib 23; Müslim, fazail 77.
13-Buhari, iman 26; Müslim,taharet 42.
14-Kandehlevi, Evcezü'l-mesalik 2/285 -286; el-Mevsuatü'l-fıkhiyye 27/137; Haydar Hatipoğlu, Sünen-ibn Mace Terceme ve Şehri 4/102.
15-Ebu Davud, salat 318; Tirmizi,savm 81; İbn Mace,ikame 173.
16-Nevevi,el-Mecmü 4/37; Buhuti,Keşşafu'l-kına I/425, Ebu İshak el-Hanbeli, el-Mübdi 2/17.
17-Nesai, sıyam 40, ibn Mace, ikame 173; Müsned 1/191.
18-Tehanevi, İ'laü's-sünen 7/57-58; Ayni, el-Binaye fi şerhi'l-hidaye 2/662.
19-Ebu Davud, Ramazan 1; Zeylai, Nasbu'r--raye 2/175; Tehanevi, İ'laü's-sünen 7/59-60; Bu rivayetin senedindeki Müslim İbn Halid'den dolayı zayıf olduğunu söyleyenler varsa da bu isabetli değildir.Çünkü İbn Main ve Darakutni bahsi geçen ravinin sika olduğunu söylemişlerdir.Üstelik bu zat İmam Şafii'nin de hocasıdır.Bkz.Kandehlevi Evcezü'l-Mesalik 2/292.
20-Tehanevi,İlaü's-sünen 7/59-60
21-Tirmizi,ilim 16; Ebu Davud,sünnet 5; İbn Mace, mukaddime 6.
22-Bkz.İbn Abdi'l-Berr, İstizka 2/237-9;Şatibi, el-İ'tisam 1/193-194,292.
23-Mevsili,el-İhtiyar, 1/168-69;Sağarcı, el-Fıkhu'l-Hanefi,1/226.
24Serahsi,el-Mebsut 2/144.
25-İbrahim Halebi, Mülteka, s.119; Tahtavi,Haşiye ala Meraki'l-Felah s. 334.
26-Serahsi,el-Mebsut 2/144; İbn Abidin, Reddü'l-muhtar 2/45;el-Mevsuatü'l-fıkhıyye 27/141.
27-Şihabüddin er-Remli, Nihayetü'l-muhtac 2/126.
28-Buhuti, Keşşafu'l-kına 1/425; İbn Kudeme, el-Muğni 7/834.
29-İbn Abdi'l-Berr, et-Temhid 8/113; es-Seyyid el'Bekri, İanetü't-talibin 1/265; Ebu İshak el-Hanbeli,el-Mübdi 2/17; Gaffal,Hilyetü'l-ulema 2/119; Hatib Şirbini,Muğni'l-muhtac I/226.
30-Düsüki,Haşiye ale'ş-Şerhi'l-Kebir 1/503.Bkz.Hafid İbn Rüşt, Bidayetü'l-müçtehid 1/166.Kandehlevi,Evcezü'l-mesalik 2/304.
31-İbn Teymiye,el-Muharrer fi'l-fıkh 1/90.
32-Nevevi,el-Mecmu 4/37.
33-Hz.Ömer'in Übey İbn Ka'b'ı seçmesi onun Allah Resulü zamanında teravih kıldırmasından dolayıdır.Kandehlevi, Evcezü'l-Mesalik 2/296.
34-Mevsili,el-İhtiyar 1/68;Muhammed Said es-Sağarci, el-Fıkhu'l-Hanefi1/225-226.
35-Bkz.Kasani,Bedai'üs-sani' 2/275;Ibn Kudeme ,el-Muğni 1/834-835; el-Mevsuatü'l-fıkhıyye 27/141; İbn Abidin, Reddü'l-muhtar 2/43-44.
36-el-Mevsuatü'l-fıkhıyye 27/141;Ayni,el-Binaye fi şehri'l-Hidaye 2/660.
37-İbn Abidin,Reddü'l-muhtar,2/45;el-Mevsuatü'l-fıkhiyye, 27/141.
38-Abd İbn Humeyd, el-Müsned I/218; Taberani, el-Mu'cemu'l-evsat 5/324; el-Mucemu'l-kebir 11/393; İbn Ebi Şeybe, el-Musennef 2/164.
39-Kandehlevi,Evcezü'l-Mesalik 2/298.
40-Kandehlevi,a.g.e 2/286.
41-Beyhaki,es-Sünenü'l-kübra 2/496;Zeylai,Nasbu'r-raye 2/175; Tehanevi,İ'laü's-sünen 7/60.
42-Buhari, teheccüd 16,teravih 1;Müslim,müsafirin 125; Tirmizi, mevakit 208; Muvatta, salatü'l-leyl 9.
43-Beyhaki,Şuabu'l-iman 3/310.
44-Müslim, i'tikaf, 8; Tirmizi,savm 72.
45-Buhari,mağazi 33; Muvatta, salat 76.
46-Tehanevi,İ'laü's-sünen 7/70.
47-İbn Hüzeyme, es-Sahih 2/138; İbn Adiyy,el-Kamil fi'd-duafa 5/1889; Tehanevi,İ'laü's-sünen 7/60.
48-İbn Hacer,Tehzibü't-Tehzib 4/448;Kandehlevi,Evcezü'l-mesalik 2/286.
49-Tirmizi, salat 80.
50-Tirmizi, menakib,16; İbn Mace, Mukaddime 11; Müsned 5/382.

Dr. Ergün ÇAPAN

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Kategori:
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun