İslâm'da teokrasi var mıdır?

Tarih: 13.05.2006 - 00:00 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Cenab-ı Hak, Hz. İsa (as)'ı idarî işlerle vazifelendirmemişti. Bu sebeple Hristiyanlıkta devlet idaresine dair hiçbir hüküm yoktu. Sadece imanî ve ahlakî esaslar bulunuyordu.

Fakat papazlar İncil'de varmış gibi göstererek, iktidarı ellerine almalarını sağlayacak hükümler uydurdular. Bunun için de örflerden ve eski mukaddes kitaplardan sosyal kurallar ve siyasî prensipler çıkararak İncil'e ilave ettiler. Yani Hz. İsa (as)'ın tebliğ ettiği dinde değişiklik yaptılar. Bundan sonra Hristiyan halkı papazlar idare etmeye başladılar. Böylece “papazlar devleti” ortaya çıktı. İşte bu idare şekli de “teokrasi” olarak isimlendirildi.

Teokrasi idaresi “Ruhbanlara (papazlara) kayıtsız şartsız teslimiyet ve körü körüne taklit” anlayışını getirdi. Daha sonraları ise, “papazların ve ruhani reislerin riyaset ve tahakkümleri (baskıları)” şekline döndü.

Görüldüğü gibi teokrasi, Orta Çağ papazlarının idaresidir. İslâmiyet'te ise böyle bir idare şekli kesinlikle yoktur. Onun tebliğ ettiği devlet ve idare şeklinde istibdadın, zulüm ve baskının eserine bile rastlamak mümkün değildir.

İslâm'ın kabul ve tatbik ettiği idarî sistem “cumhuri”dir. Seçimle iş başına getirilen idarî bir heyet ve teşekkül vardır. Asr-ı Saadet bunun en açık misalidir. Yalnız Asr-ı Saadetin “cumhuriyet” anlayışı, yalnız isim ve resimden ibaret değildi. Hakiki “dindar cumhuriyetti”.

Zaten Peygamberimiz (asm.) Hz. İsa (as) gibi sadece ahiretle ilgili olan imanî ve ahlakî esasları değil, dünya ve ahiret hayatını beraber tanzim eden imanî, ahlakî ve siyasî hükümleri birden tebliğ buyurmuştur. Bu hususlarda en ince bir noktayı bile bildirmiş, bizzat tatbik ederek de göstermiştir. Dolayısıyla, İslâm'da diğer dinlerde olduğu gibi, din bir baskı unsuru olarak kullanılmamış, insanların her türlü maddi ve manevi saadetine vesile olmuştur.

İslâm tarihi boyunca hiçbir hoca veya hiçbir din alimi, devlet idaresinde hak iddia etmemiştir. Sadece idarecilerin icraatlarının İslâmiyet'e uygun olup olmadığı hususunda görüşlerini bildirmişler, fikirlerini söylemişlerdir.

Ayrıca İslâm'da idarecinin her sözüne kayıtsız şartsız teslim olmak ve onu körü körüne taklit etmek de yoktur. Müslümanlar halifeye hesap sorabilirler, anlamadıkları hususların izahını isteyebilirlerdi. Hz. Ömer'in bu hususta pek çok uygulaması vardır. Müslümanlar idarî bakımdan en üst seviyede olan bu zata, “Hak ve hakikatten ayrılırsan, seni kılıcımızla doğrulturuz.” diye ikazda bulunabilmişlerdir. Hz. Ömer ise bu çeşit ikazlara memnun olmuş, onlara karşı minnettarlığını belirtmiştir.

Bütün bu hususlar teokrasinin İslâmiyet'le yakından uzaktan bir alakasının olmadığını göstermektedir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Kategori:
Okunma sayısı : 5.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun