Kişi Samimi Dostunun Dini Üzeredir

Rasulüllahın Celîslerinden suffeli yakınlarından olan, sürekli onu takib eden, bu sebepten, hicretin 7. yılında Hayber fethi esnasında. Ketibe Kalesi kuşatılırken Haybere gelen devslilerle oraya gelen Ebu Hureyre (ra) 5374 hadis rivayet ederek “muksirûn” dan olmuştur.

Rasulüllaha halil olmanın değerini çok iyi bilen Ebu Hureyreden (ra) gelen bir hadis-i şerif şöyledir.

"İnsan samimi dostunun dini üzeredir. Öyleyse sizden herbiriniz, kimleri dost edindiğine baksın." (Ebu Davud, Edeb, 19; Tirmizi, Zühd, 45)

Hadis, Rasulüllah (asm) ümmetinin en hayırlılarının kendi zamanında geldiğini belirtmesi ile ümmetin gittikce bozulacağını ihbarla, ümmetini tabakalara ayırıp en hayırlı tabakanın kendi ve ashabının tabakası oluşunu beyanla, onların, “Halil” bildikleri Rasulüllahın dininde olduklarını, kendisine tesahub ettiklerini de belirtmiş oluyordu. (bk. Sunenu ibn-i Mace II, 1340-1341, 1344, 1348, Riyâzus-Salihin s. 369; Cevâhirul-Buharî s. 231; Şerhul-Akidetit Tahâviye II, 693; el-Câmili Ahkâmil-Kurân IV, 170; Tefsîrul-Kurânil-Azîm II, 305, IV, 205, 305 Hak Dini IV, 2985; Sahihul-Buhari, VIII, 93, 96.)

Halîl; sadık, halis dost, nasihat eden gibi manalara gelir. (el-Kâmûsul-Muhît, III, 380; el-Mucemul-Vasît s. 253, 254.) Halle fiili zayıf, muhtac oldu. Deldi, içine girdi, yardı. Manaları yanında, ekşidi bozuldu, gibi manalar da taşır. Bir sıvının bozulması ve ekşimesi içine giren nüfuz eden şeylerle olur. Halale dostluk, Halel, bozulma ve zayıflıktır. Hıllet, dişler arasına girip kalan yemek artığı, deri ile kaplı kılıç kını, kılıcın kının örtüldüğü altın vs. ile nakışlanan astar (bitane) nakışlı deri, özel dost demektir. Hullet, sadakat vefa, muhabbettir, Kişinin hanımına da hullet denir (el-Kâmûsul-Muhît III, 380; el-Mucemul-Vasît s. 252; el-Müfredât s. 153; Sevginin on derecesi ve mertebesi için bk. Şerhul-Akîdetit-Tahâviye, s. 165.). Sevginin on mertebesi içinde en yükseğidir.

Hıllet (hullet) öyle bir sevgidir ki, bu sevgi insanın içine nüfuz eder, işler, insana tesir eder ve onu değiştirir. Bu yönüyle pek derin ve etkili bir sevgidir. Halil, en yakın dost, en fedakar arkadaş, en samimi yoldaştır. Birbirinin halili olan iki kişinin, karşılıklı sevgileri birbirlerine nüfuz etmiş, seveni sevdiğinin lehine güçlü şekilde etkilemiştir. Halil olanın sevdiğinin tesirinden çıkması düşünülemez.

Sahabeler Rasulüllahın halili idiler. Onu candan seviyorlardı (bk. Riyâzu's-Salihîn s. 157, 205, 282, 369; Tefsîrul-Kurânil-Azîm, II, 330, 423, III, 467). Bu durumlarını belgeleyen Mekke ve Medine devrindeki hadiseleri tarih açıkça ortaya koymaktadır. Hatta Onun sevgisi uğruna yakınlarıyla kardeşleri ve akrabaları ile hatta babaları ile karşı karşıya gelenler vardır. (bk. Hayâtus-Sahabe II, 467 vd. "Ona olan sevgilerini gösteren bazı örnek hadiseler." Ayrıca bk. Mücadele, 22).

Ebu Ubeyde b. Cerrah Bedirde babası ile karşı karşıya gelmişti. Meşhur münafık Abdullah b. Übeyy: “Yahu şu Ebû Kebşenin oğlu bizi toz toprak içinde bıraktı (şerefimizi bir paralık etti)” deyince samimi bir Müslüman olan oğlu Peygamber sevgisinden dolayı “Ey Allah Rasulü istersen onun başını sana getiririm.” diye babasını öldürmek istemişti. Çünkü o Rasulüllahı çok seviyor, onun için söylenen yersiz bir söz kendisinde çok büyük infiale sebep oluyordu. Beni müstalık gazası sırasında da Abdullah, (ra) babası Abdullah b. Übey için aynı arzu ile Rasulüllaha gelmişti (bk. Hayâtus-Sahâbe II, 469).

Rasulüllahı çok seven Hanzala b. Ebû Amir de Kafir babasını Uhudda öldürmek için Allah Rasulünden izin isteyen biri idi. Rasulüllah (asm) Abdullah gibi ona da izin vermemişti (bk. age II, 469; Usdul-Ğâbe, II, 59). Evs Kabilesinden olan Gasiletu'l-Melaike diye anılan Hanzala yeni evli iken Uhud harbine gelen kimsedir (et-Tabakât V; 66).

Uhud günü Hz. Ebu Bekir de sonradan Müslüman olan oğlu Abdurrahmanı öldürmek istemiş, Rasulüllah (asm) buna müsaade etmemişti (bk. Hayâtus-Sahâbe II, 469-470). Ebu Huzeyfe de Bedirde öldürülen müşrik babası Utbenin kuyuya sürüklenmesi karşısında üzülmemişti (bk. age.). Bu hususla ilgili daha birçok hadise vardır.

Sahabeler, onlar zaman zaman sözle “anam babam sana feda olsun” diyorlardı. Sevgilerini hayatları ile de gösteriyorlardı. Rasulüllahı analarından babalarından, hatta kendi kendilerinden de çok seviyorlardı (bk. Tefsîrul-Kurânil-Azîm III, 467). Onun vefatına üzüldükleri kadar kimsenin ölümüne üzülmemişlerdi. Sahabeler onu çok sevdikleri için çok onun dini üzerinde idiler. “İnsan halililinin dini üzeredir” hadis-i şerifinin masadakı ve mazharı olmuşlardı. Sahabeleri, onun arkadaşları, candan sevenleri olduğuna göre öyle bir Nebi ve veliye dost olan sahabelerin, ona olan sevgilerine yetişilemediği gibi dindarlıklarına da yetişilemez. Onlar halilleri olan Rasulüllahın dini üzerinde idiler. Sevginin mikyası sevdiğine uyma ve fedakârlık olduğuna göre, sahabelere külli fazilette yetişilemeyeceği açıktır. Eğer, kişi samimi dostunun dini üzere ise, onlar Rasulüllahın (asm) dini üzere idiler. Sadık dostlarıydılar.

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Okunma sayısı : 10.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun