Muhyiddin-i Arabî'nin eserleri okunabilir mi?

Tarih: 06.07.2009 - 00:00 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Muhyiddin-i Arabî, büyük bir İslam âlimi ve mutasavvıfıdır. Bedüzzaman’ın ifadesiyle “ulûm-i İslâmiyenin bir mucizesi”dir.

Muhyiddin-i Arabî’nin şahsiyeti ve eserleri hakkında Üstad Bediüzzaman’ın Lem’alar isimli eserinde yaptığı değerlendirmeyi özetleyerek verirsek, mesele büyük ölçüde anlaşılacaktır.

Muhyiddin-i Arabî’nin kendisi hâdî ve makbuldür. Doğru yoldadır, imanı makbul bir insandır. Fakat her kitabında mühdî ve mürşid olamıyor. Her kitabında gerçeğe ulaştırıcı ve hakikatı gösterici değildir. İslâmî ve imanî hakikatlerde çok zaman ölçüsüz gittiğinden Ehl-i Sünnet ve Cemaatin kaidelerine muhalif hareket ediyor. Bazı sözleri de zahirî mânâsıyla dalâleti, küfrü ifade ediyor. Fakat kendisi dalâlet ve küfürden uzaktır, mümindir, muvahhiddir.

“Çünkü bazan söz küfür olarak görünür, fakat sahibi kâfir olamaz.”

Daha sonra Said Nursî, Muhyiddin-i Arabî’nin eserleri ve onların okunması hususunda bir sözünü naklederek nasıl hareket edilmesini açıklar: 

Muhyiddin-i Arabî’nin sözü şöyle: “Bizden olmayan ve makamımızı bilmeyen, kitaplarımızı okumasın; zarar görür. Evet, bu zamanda Muhyiddin’in kitapları, hususan vahdetü’l-vücuda dair meseleleri okumak zararlıdır.” (Lem'alar, Yirmi Sekizinci Lem'a, s. 273 ve 274; bk. İbn-i Haceri’l-Mekki, Feteva-i Hadisiyye, 1/210; İbn-i Kemal Paşa, Tabakatu’l müçtehidin, 1/133)

Bu ifadelerden açıkça anlaşılan mana şudur:

Muhyiddin-i Arabî’nin kendisi mümin ve muvahhiddir; ancak bazı sözleri zahirî manasıyla dalalet ve küfür olarak addedilebilir. Bu nedenle sözlerinin zâhiri değil bâtını dikkate alınmalı, ıstılâhî anlamları göz önünde bulundurularak buna göre tevil edilmelidir. Onun eserleri ancak itikadı sağlam ve irfânî bilgiye kâbiliyeti olanlar okuyup anlayabilir. Ehli olmayanların ise okumaması daha doğrudur. Zaten kendisi de “Bizden olmayan ve makamımızı bilmeyen, kitaplarımızı okumasın, zarar görür” demiştir.

Bugün dahi her kitabın, her ilmin, her sahanın belli bir okuyucu kitlesi, bir uzmanı vardır. O ilimden ancak o sahada belli bir birikimi ve malumatı olan kimseler istifade eder. Herkesin ondan faydalanması düşünülemez, zaten bu mümkün de değildir.

Müftü Kemalpaşazâde (ö.940/1534), İbnü’l‐Arabî hakkında verdiği fetvâda şunları söylemiştir:

“İbnü’l‐Arabî’nin birçok eseri vardır; Fusûsu’l‐hikem ve el‐Fütühâtü’l‐ Mekkiyye bunlardandır. Bu eserlerde yer alan meselelerin bir kısmının sözü ve mânâsı açık, ilâhî buyruğa ve şer‐i nebeviyyeye uygundur. Bir kısmı ise zâhir ehlinin anlayışına göre gizli olup keşf ve bâtın ehlinin anlayışına göre açıktır. Şeyhin merâmını anlamayana bu durumda susmak düşer.

İbn-i Arabi’nin üzerine çalışmaları bulunan William Chittick’in “Onu okumak başka şey, anlamak ise bambaşka bir şeydir” demesinin nedeni de bu olsa gerek.

Demek ki, Muhyiddin Arabi gibi evliya bir zatın ne demek istediğini doğru anlamayacak olanların onun kitaplarını okuması doğru olmaz.
“Çünkü bazan söz küfür olarak görünür, fakat sahibi kâfir olamaz.”

Dinî hükümler açısından küfrünü açıkça beyan etmeyen veya küfre düştüğü net delillerle sabit olmayan birisini küfürle itham etmek, itham eden kişiyi küfre düşürür.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun