Peygamberimizin vefatından sonra Hz. Aişe nasıl yaşamıştır?

Tarih: 25.08.2009 - 00:00 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Hazret-i Ebû Bekr (ra)'in devrinde, Hazret-i Aîşe'ye, Rasûl-i Ekrem'in Hayber'den tahsis ettiği erzak veriliyordu. Bu da seneden seneye ve­rilen bir miktar un, arpa ve buğdaydan ibaretti.

Zevcât-i Tâhirâta verilmekte olan bu erzak, Hazret-i Ömer (ra)'in dev­rinde umum meyanında nakde çevrilmekle, Hazret-i Aîşe (r.anha)'ye de senevî on iki bin dirhem tahsis olunmuştu.

Hazret-i Aîşe, varlıkta da, darlıkta da, aynı şekilde yaşamış, ken­disine teveccüh eden dünyayı dâima reddetmiş, ona, asla iltifat et­memiştir.   

Hazret-i Aîşe, eline geçeni biriktirir, biriktirdiğini de, muhtaç ve yoksullara paylaştırırdı. 

Kendisine Beytülmâl'dan verilen tahsisatı dahi yoksullara, fakir­lere dağıtırdı. Hîşam b. Urve, Hz. Aîşe'nin 70 bin dirhemi birden tasadduk edip, kendisine bir şey bırakmadığını gördüğünü söyler.

MüsIümanların eline pek çok ganîmet malı geçiyordu. Buna rağ­men Hz. Aîşe, sâde ve son derece mütevâzi bir hayat yaşıyordu. Yir­mi beş bin dirhem gibi büyük miktarda bir parayı tamamen dağıttığı halde, oruç olduğunu ve paranın bir dirhemine et alıp onunla iftar et­meyi bile aklına getirmiyordu. Bugün buna benzer olaylar o kadar uzaklarda kaldı ki, bu gerçek olaylar bize inanılmaz geliyor. Ama o günlerde Müslümanların genel yaşayışını gözönünde tutan ve bilen insanlar nazarında, bunun gibi on binlerce olay olağandır, ve şaşıla­cak bir yanı da yoktur... 

Abdullah b. Zübeyr, bir kerre, Hazret-i Aîşe'ye yüz bin dirhem göndermişti. Bu kadar paradan akşama bir şey kalmamış, hepsi muh­taçlara dağıtılmıştı. O gün kendisi de oruçlu idi. Hizmetçisi, «Akşama, iftar için bir şey bırakmalıydınız.» dediği zaman ona, «Bunu ön­ce söylemeliydin.» demekle iktifa etmiş, zerre kadar telaşlanmamış ve nedamet hissetmemiştir. 

Hazret-i Aişe'nin kendisine ait bir evi dahi Muâviye'ye satıp pa­rasını muhtaçlara dağıttığı rivayet edilir.

Hazret-i Aîşe, yetim çocukları alır, terbiye eder, yetiştirir ve evlendirirdi. Bunu, kendisi için bir vazife ve borç bilirdi.

Hazret-i Aîşe, hayatın bütün zevkini Allah'a ibâdet ve tâatta, in­sanlara iyilik etmekte bulan, hayatını dinî hüküm ve esaslara göre ayarlayıp buna ömrünün sonuna kadar riâyet eden muttaki bir insandı. 

Rasûl-i Ekrem'in sağlığında onun nafile oruç ve namazlarına seve seve iştirak ettiği gibi, irtihalinden sonra da, bunlara i'tinâ ile devam­dan geri durmamıştır. 

Hazret-i Aîşe, Rasûl-i Ekrem'le kıldığı teheccüd namazını da hiç bı­rakmamış, Rasûl-i Ekrem gibi, günlerinin çoğunu oruçlu geçirmiştir.

Mü'minlerin emiri Ömer, Hayber'i taksim ettiğinde Hz. Peygam­ber (asm)'in eşlerini, onlara araziden verilmesinde veya her yıl onlara yüz vesak tanzim edilmesinde muhayyer bıraktı. Aîşe ve Hafsa Bint Ömer :
—  Biz her yıl yüz vesak isteriz, dediler.

Sa'd Ibni Ebı Vakkas Medain'i  (Kisra'nın oturduğu yer)   fethedip Müslümanlar birçok ganimet elde ettiğinde... Mü'minierin emiri Ömer de humusu (beşte biri) taksim etmek istediğinde mü'minlerin anneleri­ne on bin verdi. Aîşe'ye iki bin daha ilâve etti ve şöyle dedi: 
—  O Rasûlüllah'ın (asm) en çok sevdiği hanımıdır.

Mü'minierin annesi, mü'minlerin emiri Hz. Osman İbn Affan zamanın­da hacca gitmek için yola çıktı. Âsîler Hz. Osman'ın evini kuşatmışlardı.. Hac ibâdetini tamamlayıp Medîne'ye dönerken yolda, mü'minlerin emî­ri Hz. Osman İbn Affan (ra)'in öldürülmüş olduğunu öğrendi ve Mekke'ye geri döndü. Hicr'de ayakta durup mü'minlerin emîri Hz. Osman İbn Affan'ın ka­nını talep etti. 

Âişe Vâlidemiz’in vefat tarihi konusunda farklı rivayetler vardır. Zira onun vefat ettiği yıl ve o günkü yaşıyla ilgili olarak hicrî  55, 56, 57, 58 veya 59; yaşıyla alakalı olarak da altmış beş, altmış altı, altmış yedi veya yetmiş dört gibi farklı tarih ve rakamdan bahsedilmektedir. Bu ise, doğum tarihinde olduğu gibi onun vefat tarihiyle ilgili de kesin bir kabulün olmadığını göstermektedir. 

Özellikle 58. yılında ve 74 yaşında iken vefat ettiğini ifade eden rivayette, onun vefat ettiği günün çarşamba olduğu, vefat tarihinin, Ramazan ayının on yedinci gecesine denk geldiği, vasiyeti üzerine Vitir namazından sonra Cennetü’l-Bakî’ye geceleyin defnedildiği, yine vasiyeti gereği namazını, Hz. Ebû Hüreyre’nin kıldırdığı, mezarına da, ablası Hz. Esmâ’nın iki oğlu Abdullah ile Urve, kardeşi Muhammed’in iki oğlu Kâsım ve Abdullah ile diğer kardeşi Abdurrahman’ın oğlu Abdullah gibi isimlerin indirdiği rivayet edilmiştir. Hz. Peygamber (asm)'in diğer hanımlarının yanına defnedildi.(Mevlana Şibli, Asr-ı Saadet, İst. 1928. 2/ 997)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun