Lezbiyenlik haram mıdır?

Tarih: 15.12.2009 - 00:00 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Zina kapsamı içine girer mi?
- Kuran'da ve Sünnette lezbiyenliğin haram olduğunun delili var mıdır?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

İslam Dini'nde homoseksüellik gibi haram kılınan bir cinsel eylem de lezbiyenliktir. Kadının kadınla sevişmesi, ilişkisi anlamına gelen bu eylem, kesinlikle haramdır. Lezbiyenlik cinsel bir sapmadır. Bunun haram oluşunda, İslam âlimleri arasında ittifak vardır. (bk. V. Zuhaylî, el-Fıkhu’l-İslamî, 6/66)

Dilimizde bu ayıbı işlemeye "sevicilik" denilmektedir. Peygamberimiz (asm) buyuruyorlar ki:

"İki kadının sürtüşmesi, kendi aralarında bir (nevi) zinadır." (Feyzü'l-kadir, 4/103)

Kaynaklarda daha çok homoseksüellik üzerinde durulmuştur. İmam Azam’a göre homoseksüellik haram olmakla beraber, faillerine zina cezası değil, ta’zir cezası (yargıcın uygun gördüğü bir ceza) verilir.

İmam Malik ve İmam Ahmed bin Hanbel’e göre bunlara -ister evli, ister bekâr olsunlar- evli olana uygulanan zina / recim cezası verilir. İmam Şafii’ye göre ise, normal zina cezası olarak bekâr olana yüz değnek, evli olana ise recim cezası verilir.(bk. a.g.y).

Bu üç mezhebin homoseksüelliğe zina cezasını vermelerini destekleyen hadis rivayetleri vardır.

“Lut kavminin fiilini yapanları gördüğünüzde, fail ile mefulü birlikte öldürün.” (bk. Ebu davud, Hudud, 29; Ahmed b. Hanbel, 1/330; Hakim, 4/395).

Ebu Musa’l-Eşarî’nin bildirdiğine göre Hz. Peygamber (a.s.m) -özetle- şöyle buyurdu:

“Erkeğin erkeğe, kadının kadına yaklaşması zinadır.” (Taberanî’ el-Kebir, 20/198; Beyhakî, es-Sünenu’l-kübra, 8/233; Mecmau’z-Zevaid, 8/102).

Özetlersek, lezbiyenlik bütün âlimlerin ittifakıyla haramdır. Ve yine alimlerin ittifakıyla lezbiyenlik suçuna -zina cezası değil- ta’zir cezası uygulanır.(bk. el-Mevsuatu’l-Fıkhıyye- Şamile- 2/8559).

Lezbiyen ve homoseksüel gibilerin olduğu bir toplumda yaşamak durumunda kalan Müslümanların, ne yapması gerektiği konusunda Prof. Dr. Hayrettin Karaman'ın tavsiyeleri şöyledir:

Liberal demokratik rejimde, sosyal ve ahlaki çoğulculuğun giderek hakim olduğu, herhangi bir dinin değerlerinin yükselen değerler içinde yerinin azaldığı bir ortamda yaşamak durumunda olan Müslümanlar, başkaca bir zaruret, meşru fayda ve zarar yoksa, kendilerine göre "ayıp ve günah" olanı açıkça yapan, işleyen, uygulayan ve kınanmaları da yasak olan kimselerden uzak yerlerde, onlarla asgari ilişki içinde yaşamaya çalışırlar.

İslam barış ve müsamaha dini olmakla beraber, her ikisinin de sınırları vardır.

Dindaşları tarafından ayıp ve günah açıkça işlendiğinde Müslümanlar öncelikle bunu, (mümkün oluyorsa, daha kötü bir sonuç doğurmuyorsa) bizzat veya (bu olmuyorsa, vakti geçmiyorsa) ilgili mercilere başvurarak fiilen engellemeye çalışırlar. Bu mümkün değilse öğüt vererek, kınayarak, fiilin kötülüğünü açıklayıp karşı tarafı ikna etmeye çalışarak önüne geçme teşebbüsünde bulunurlar, bu da olmuyorsa o kimselerden uzak dururlar, onları cesaretlendirecek, ayıbı ve günahı tabii hale getirecek davranışlarda bulunmazlar.

Farklı inanç sahipleri Müslümanların topraklarına veya dinlerine karşı (bunlara zarar vermek üzere) savaş açmadıkça onlarla "iyilik ve adalet" çerçevesinde ilişki kurarlar.

Peki bu kurallar liberal, çoğulcu demokratik rejimlerde nasıl işleyecek? Bu rejimlerde de:

1. İslam'a göre ayıp ve günah olana -şahıslara yönelik olmamak, yalnızca fiil kastedilmek şartıyla- "Bize göre ayıp ve günahtır" demek serbesttir.

2. Kimse kimseyi belli bir yerde (bölge, mahalle, apartman…) oturmaya mecbur edemez; muhafazakâr Müslümanlar, değerlerini en iyi nerede koruyabilirlerse oralarda oturmayı tercih ederler.

3. Kimse kimseyi dost ve arkadaş olmaya mecbur edemez. Muhafazakâr Müslümanlar dostlarını ve arkadaşlarını "açıkça ayıp ve günah" işlemeyenler arasından seçerler. Diğerleriyle -zaruri olanlar dışındaki- ilişkileri ise onları ıslah etme amacına yönelik olur. Asla günaha ve ayıba taviz vermezler, onların tabiileşmesine katkıda bulunmazlar.

4. Mecbur olmadıkça ayıbın ve günahın hukuki kural olmasına ve meşruiyet kazanmasına oy ve destek vermezler.

5. Sivil toplum dayanışmalarında sıra "ayıp ve günahı işleme" hakkına gelince "Bizi bu konuda mazur görün, sizi desteklememiz mümkün değildir" derler, birlikte hareketi evrensel iyilere ve iyiliğe bırakırlar.

6. İnsan hakları belgelerinde "genel ahlaka aykırılık" bir hürriyeti kısıtlama sebebi olarak kabul edilmektedir. Ülkemizde eşcinselliğin "ahlaksızlık, genel ahlaka aykırılık" bakımından değerlendirilmesi hukuk adamları arasında ihtilafa sebep olmuş, bazıları "Bu ahlaksızlık değildir" demişler, bazıları ise "Ahlaksızlıktır" hükmünü benimsemişlerdir.

Küreselleşmenin, "dini, milli, yerel kültürleri" silip süpürmesine imkan verilmemeli, medeniyetine ve kültürüne bağlı olanlar, kendi kültür değerlerini korumak için tedbir almalı, bu meyanda "Bizim dinimizde ve kültürümüzde ahlaka aykırı olanı, halkımızın genellikle böyle kabul ettiği davranışları" genel ahlaka aykırı olarak değerlendirmeli ve hürriyetlerin kısıtlanmasında bu ilkenin kullanılmasına destek verilmelidir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun