Taha Suresi, 103 ve 104. ayetlerde geçen "On günden fazla durmadınız", "Bir günden fazla durmadınız" sözüyle ne demek istendiğini açıklayabilir misiniz?

Tarih: 21.12.2009 - 00:00 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

İlgili ayetlerin meali:

“Kendi aralarında sessizce konuşurken, ‘Dünyada, olsa olsa on gün kadar bir şey kaldınız.’ derler. Aralarında konuştukları konuyu biz pek iyi  biliriz. Onların en mûtedil ve en makul olanı, o zaman ‘Siz bir günden daha fazla kalmadınız.’ diyecek.” (Taha, 20/103 ve 104)

Bu ayetlerde vurgulanan husus şöyle açıklanabilir:

Mahşerin dehşet verici manzarasını gören suçlular kendi aralarında öz eleştiri yapmaya başlarlar. O kadar değer verdikleri, ahireti ona feda ettikleri dünyada kaldıkları süreyi tartışırlar. “Değer mi, bu kısacık bir hayat için, şu ebedî hayatı feda etmek...” diye. Bunun üzerine onlardan bazıları “Ne olacak bütün kaldığınız süre 10 günü geçmemiştir.” derken, daha iyi, daha makul düşünenler ise, “Sadece bir gün kalmışsınız, ne on günü!..” diyerek, “on gün kaldınız” diyenlerin söylediklerinin doğru olmadığını vurgulamak isterler.

Dünyada kaldıkları süreyi on veya bir gün demeleri iki açıdan değerlendirilebilir:

Birincisi: Onlar, mahşerin dehşetli manzarasını gördüklerinde şok olup hafıza kaybına uğradıkları için, gerçekten ne kadar kaldıklarını bilmiyorlar, on veya bir gün sanıyorlar.

İkincisi: Aslında dünyada ne kadar kaldıklarını bilirler, fakat ebedî bir yurt olan ahiretle kıyasladıkları için onu çok az görüyorlar. “Dünyanın bin senelik mesut hayatı, cennet hayatının bir saatine değmediğini.” yakînen öğrendikleri için, adeta “Biz ne yaptık, nasıl böyle hata işledik, cennetin ebedî elmaslarını nasıl oldu da dünyanın geçici cam parçalarına değiştirdik, fânî bir hayatı nasıl bâkî bir hayata tercih ettik...” diyecekler. (krş. Razî, ilgili ayetlerin tefsiri)

Dünyada ne kadar kaldıkları ya da kaldığımız konusunda doğru konuşma ne şekilde olmalıdır?

Bu sorunun cevabını şu ayetlerde buluyoruz:

"Kıyamet koptuğu gün, suçlular, dünyada çok az bir süre kaldıklarına yemin ederler. İşte onlar, böyle döndürülüyorlardı. Kendilerine ilim ve iman verilenler şöyle derler: Andolsun ki siz, Allah'ın yazısında yeniden dirilme gününe kadar kaldınız. İşte bugün, yeniden dirilme günüdür. Fakat siz onu tanımıyordunuz." (Rûm, 30/55-56)

Demek ki ilim ve iman erbabı olanlar, geçen zaman dilimi hakkında miktar belirlememekte, öldükten sonra dirilmeye kadar kaldıklarını söyleyerek genel bir ifadeyi tercih etmektedirler. Fakat suçlular, pişmanlıkları sebebiyle, tekrar geri dönüp hayatlarında köklü bir değişim yapmanın hasretini çektiklerinde böyle konuşacaklardır.

Kur’an’ın bu tabloyu hatırlatmakla bize bir ders verdiği açıktır:

“Sakın ha, fâni, kısa, kederli, sıkıntılı, ıstıraplı, dağdağalı, geçici bir hayatı, ebedî, uzun, kedersiz, lezzetli, baki bir hayata tercih etmeyin, sonra pişman olursunuz!..

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun