Hz. Peygamber'in, Kur'an'ı, ihtiyaçlara göre kendisinin yazdığı iddiasına ne dersiniz?

Tarih: 11.01.2010 - 00:00 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Bu sözler çok basit bir mantık ürünüdür. Kur’an ayetlerinin belli sorulara cevap vermek, problemleri çözmek, belli olaylara ışık tutmak ve benzeri konuları açıklamak üzere indiğine dair gerçek, hem Kur’an’ın, hem Peygamber (asm)'in, hem İslam alimlerinin seslendirdiği bir hakikattir. Tefsir usulü literatüründe buna “esbab-ı nüzul” adı verilir.

Burada asıl mesele, Kur’an’a inanıp inanmama meselesidir. Kur’an’ın Allah tarafından Hz. Muhammed (a.s.m)’e indirilen bir kitap olduğuna inanan kimse “Bu sorunlara yerli yerince çözüm getirenin Allah olduğunu” söyler. Kur’an’ın Hz. Muhammed (a.s.m) tarafından -hâşa, yüz bin defa hâşa- uydurulduğunu düşünen bir kâfir ise, ister istemez bu çözümleri getirenin Hz. Muhammed (a.s.m) olduğunu söylemek zorundadır. Zaten bunun başka bir izahı da olamaz.

Elimizde, kırk yönden mucize, 114 suresinden en kısa bir suresinin bile bir benzerini getirmenin hiç kimsenin gücü dahilinde olmadığını söyleyerek, bin yıldan beridir bütün insanlara, hatta cinlere de meydana okuyan, kâinatın yaratışından tutun, ta kıyametin nasıl kopacağına kadar ontolojik, kozmik, arkeolojik bilgilere işaret eden, zaman içerisinde doğruluğu ispatlanmış bir çok gaybî haberlere imza atan ve üstelik okuma-yazması olmayan ümmî bir zatın alinde ortaya çıkan bir Kur’an vardır. Bunu yok saymanın imkânı olmadığına göre, kâfir olanların elinde tek bir seçenek kalır; Kur’an’ın yazarı -haşa- Hz. Muhammed’dir.

Aslında bu tür inkarcıların kafalarını daha iyi çalıştırmaları için onlara kısa bir yol tavsiye etmeyi düşünüyoruz.

“Şöyle oldu da Hz. Muhammed bunun için  filanca ayeti Kur’an’a yazdı.” türünden çok uzun ve birçok yönden de tutarsız olduğu ispat edilebilen bir iddia yerine, kısaca “Hz. Muhammed (a.s.m) Hz. Musa (as) ve Hz. İsa (as)’a bakarak o da peygamberliğini ilan etti.” deseler, daha kestirmeden bir yol alırlar. Yalnız burada bir tek problemleri var; o da bunların hiçbir peygambere inanmamalarıdır.

Şu ayet-i celile ile bir hatırlamada bulunmayı vicdanî ve insanî bir görev olarak görüyoruz:

“Resulüm! (kıyamet gününde) bir görsen o suçluları: Rablerinin huzurunda, mahcupluktan başları önlerine eğilmiş şöyle derken: 'Gördük, işittik ey Rabbimiz! Ne olur bizi dünyaya bir daha gönder! Öyle güzel, makbul işler yaparız ki! Çünkü gerçeği kesin olarak biliyoruz artık!'” (Secde, 32/12).

İlave bilgi için tıklayınız:

ESBABU'N-NÜZUL.

Kur'an-ı Kerim'in Allah kelamı olduğu ve günümüze kadar hiç değiştirilmeden geldiğini nasıl izah ederiz?

Kur'an’ın mucizelik yönü kırk (40) tanedir deniliyor; bunu nasıl anlamak gerekir?

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun