Eğer biz bu Kur'an'ı bir dağa indirseydik, muhakkak ki onu, Allah korkusundan baş eğerek, parça parça olmuş görürdün,..(Haşr, 59/21) ayetini açıklar mısınız?

Tarih: 01.02.2010 - 00:00 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

İlgili ayetin melai:

"Şayet biz bu Kur'an'ı bir dağın üzerine indirmiş olsaydık, onu Allah korkusundan titremiş ve paramparça olmuş görürdün. İşte bu misalleri insanlar düşünsünler diye veriyoruz." (Haşr, 59/21)

Bu ayette verilen temsilde elbette pek çok hikmet vardır. Bir tanesini şöyle açıklamak mümkündür:

Kırk yönden mucize ve her cihetçe beşer üstü bir üsluba sahip olduğu görülen Kur’an’ın, bu harika özelliklerine rağmen inkârcılıkta inat edip ısrar edenlerin, hasta olan psikolojik durumlarına dikkat çekilmekte ve şöyle denmektedir:

“Eğer şu çok sert ve pek katı dağa size verdiğimiz akıl ve şuuru verseydik ve Kur’an’ı onlara indirseydik, Kur’an’ın bu izzetli ve haşmetli ifadeleri, bu azametli ve mehabetli üslubu karşısında titreyip Allah’a boyun eğdiğini ve korkusundan parçalandığını görecektiniz. Oysa siz  mükemmel bir şuur ve akıl sahibi ve üstelik çok zayıf ve güçsüz bir bünyeye sahip olmanıza rağmen, ne titriyor, ne boyun eğiyorsunuz. Bu çelişki ancak sizdeki nefs-i emare ve kör hissiyatla açıklanabilir."

Hemen bütün milletlerin edebiyatlarında heybetin, sağlamlığın ve yüksekliğin sembolü olarak yer alan ve yeryüzünde başı göğe değen yegâne coğrafî unsur gibi düşünüldüğünden, insanların tasavvurlarını çokça etkilemiş olan dağ motifi üzerine kurulu bir temsile yer verilmektedir. Âyetin sonunda belirtildiği üzere burada herkesin anlatılmak istenen mânayı kolayca kavrayabilmesi için somut bir örnekten yararlanılmıştır; asıl amaç, Kur'an'ın içerdiği mesajın önemini ve ona muhatap olan insanın ne büyük sorumluluk altında bulunduğunu vurgulamaktır.

Demek ki, eğer bir dağa insana verildiği gibi şuur verilmiş olsaydı, o heybet timsali eğilmez dağ bile Allah'ın sıfatlarını bilmenin ve sorumluluk duygusunun sonucu olarak O'nun azameti, kudreti ve evrendeki mutlak egemenliği karşısında sonsuz bir saygıyla eğilirdi; ama bununla kalmaz, ona kulluk etmek için kendini parçalardı.

İnsanlar ise genellikle omuzlarındaki yükü hissetmemek için direnmekte ve gaflet içinde ömürlerini tüketmektedirler. Burada dikkat çeken bir husus, yine âyetin sonunda ifade edildiği üzere, bu örnekten sonuç çıkarmanın da yine insana, daha doğrusu onun muhakeme yeteneğini kullanmasına bağlı olmasıdır.

Medine’de inmiş olan bu surede verilen bu misal, bütün inkârcılar için söz konusu olmakla beraber, ilk etapta sanki Yahudilere hitap etmektedir. Nitekim onların şu vasıfları bu ayetle örtüşmektedir:

“Sonra bunun arkasından kalpleriniz katılaştı, artık onlar taş gibi, hatta ondan da katı! Çünkü öyle taş var ki içinden ırmaklar fışkırır. Öylesi var ki çatlar da bağrından su kaynar. Ve öylesi var ki Allah’a olan tazimi sebebiyle yukarıdan düşüp parçalanır.” (Bakara, 2/74)

Merhum Elmalılı Hamdi, bu ayetleri şöyle açıklar:

Ey İsrailoğulları, bütün bu olup bitenlerden sonra kalbleriniz katılaştı. Size peygamberler ve onlar eliyle gönderilmiş olan apaçık âyetler ve mucizeler hiç kâr etmez oldu, artık o kalbler taş gibi veya ondan daha katıdırlar.

Çünkü bazı taşlar vardır ki; ondan kevnî veya sınaî tesirlerle gürül gürül ırmaklar fışkırır, fışkırabilir. Sizin kalpleriniz ise hiçbir şeyden etkilenmez ki, o sayede kendilerinden marifet fışkırabilsin.

Onlardan bazıları da vardır ki; herhalde bir etkilenme ile çatlar, ondan su çıkar, fışkırmazsa da sızar.

Nihayet onlardan bazıları da vardır ki, yağmur, kasırga, zelzele gibi ilahî kudretin eseri olan olaylardan etkilenerek, Allah korkusundan düşer, yuvarlanır, yerinden oynar.

Halbuki sizin kalpleriniz bu kadar ayan beyan olan vahiy âyetleri ve kesin açıklamalar karşısında bile zerre kadar tesir altında kalmaz, teşvikten ve engellemeden etkilenmez. Ve fakat Allah sizin yaptıklarınızdan asla gafil değildir. (Hak Dini, İlgili ayetlerin tefsiri)

Bu ayetlerden her insanın, her müslümanın alacağı dersler ve ibretler vardır.

Evet, Cenâb-ı Hak anlamamızı kolaylaştırmak, duygu ve düşüncelerimizi hakikate çevirmek için böyle misaller vermekte ve aklımıza ışık tutup rahmet kapısını açık tutmaktadır.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun