Kur'an-ı Kerim de anlatılan Ashab-ı Kehf (Yedi Uyurlar) olayının tarihte olmadığını söyleyenler var. Bununla ilgili bilgi verir misiniz?

Tarih: 23.06.2010 - 00:00 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Önce şunu unutmayalım ki, bir şeyin varlığını ispat etmek ne kadar kolay ise, onun yokluğunu kanıtlamak o kadar zordur. Örneğin “Yedi Uyuyanlar"ın kıssasının doğruluğunu ispat etmek için bazı delilleri ortaya koymak yeterli olacaktır. Halbuki böyle bir olayın olmadığını ispat etmek için, bütün geçmiş zamanlara gitmek, bütün tarih kitaplarını araştırmak, Kur’an’ın Allah’ın sözü olduğuna dair yüzlerce delili çürütmek, Hz. Muhammed (asm)’in peygamberliğinin belgeleri olan ve sahih kaynaklarla bize kadar gelen yüzlerce mucizelerinin doğru olmadığını ispatlamakla ancak böyle iddiayı savunabilir. Bu arz ettiğimiz şartları yerine getirmek imkânsız olduğuna göre, “Yedi Uyuyanlar” olayının olmadığını ispatlamak da mümkün değildir.

Bu zikrettiğimiz kriterler birer ilmî ve mantıkî unsurlardır. Şimdi söyler misiniz; yaklaşık on beş asırdır insanlara -bir benzerinin getirilmesinin mümkün olmadığını- ilan ederek meydan okuyan, belagat ilmi, gaybî haberler, bedî ve harika üslubuyla dimdik ayakta olan Kur’an’ın sözlerini -kendini bilmez- bir iki adamın sözlerinden dolayı rafa mı kaldıracağız?

Kur’an’ın işaret ettiği bazı hususî olaylar, konular, başka olayların ve konuların varlığına işaret etmek üzere zikredilen birer örnektir. Mesela, Zulkarneyn seddinden bahsedilirken, dikkatler, insanların zaman içerisinde korunmaya yönelik olarak yaptıkları, setlere, bentlere, sunî dağ gibi kalelere çevrilir. Keza, Kur’an’da Firavun’un cesedinin sudan kurtarılacağına ve balıklara yem olmayacağına ve suda çürümeyeceğine dair bilgi verilirken, geleneksel olarak reankarnasyona inanan Mısır Firavunlarının -ileride başka bir cesette tekrar dirileceklerini düşünerek- cesetlerini mumyalama alışkanlıklarına dikkat çekilmiş ve  kadim Mısır’ın yanlış kültürüne işaret edilmiştir.

Yedi Uyurlar kıssası da aynı perspektifte değerlendirilebilir. Bu hususî olayın penceresinde tarih boyunca müminlerin kafîrlerden çektikleri sıkıntılara, imanları uğruna her türlü meşakkate sabır gösterdiklerine ve yurtlarını terk ederek mağaralara sığınmak zorunda kaldıklarına dikkat çekilmiştir. 

Ayrıca, Hz. Peygambere (asm) ve diğer müminlere -özellikle Mekke devrinde kâfirlerden çektikleri sıkıntılardan ötürü- teselli vermek ve daha önceki peygamberler dönemlerinde de müminlerin bu tür sıkıntılar çektikleri ve sabır gösterdikleri hususu hatırlatılmıştır.

Keza, Kur’an’ın maksadı, tarihî  olayları ders vermekten ziyade, o olaylar üzerinden insanlara iman dersini vermektir. Bu sebeple, bu kıssa daha çok ölümden sonra yeniden dirilmenin olacağına dair olmuş canlı bir örnek göstermektir.

Kaynaklarda bu olayın değişik yerlerde versiyonlarının bulunduğuna dair bilgilerin yer alması, Kur’an’da zikredilen bu olayın pek çok benzerlerinin bulunduğunu göstermektedir. Bu konuda daha fazla bilgi almak için Tabberî, Razî; İbn Kesir, İbn Atiye, Alusî, İbn Aşur, Kehf suresinin 9 ve10. ayetlerinin tefsirine bakınız.

Kur’an’da bu olayın detaylarına girilmemesi, isim ve yerlerinin belirtilmemesi, benzer olayları  da çağrıştırması ve onlara da işaret edecek bir kapsama sahip olması bakımından çok mânidârdır.

Şunu unutmayalım ki, biz Kur’an’ın Allah’ın sözü olduğunu Yedi Uyurlar kıssası ile öğrenmiyoruz, bilakis, bu olayın doğruluğunu Kur’an ile öğreniyoruz. Çünkü, Kur’an’ın Allah’ın kelamı olduğunu gösteren pek çok delil vardır ve elbette Allah’ın her sözü doğrudur.

Tefsir kaynaklarında olduğu gibi, tarih kaynaklarında da bu kıssayı Yahudilerin telkiniyle Kureyşliler Hz. Peygamber (asm)’e sormuşlar ve bunun üzerine konuyla ilgili ayetler inmiştir.(bk. İbn Kesir, el-Bidaye-şamile-2/125). İbn Haldun’a göre bu olayın gerçekleştiği yer Efsus’tur. (bk. Tarihu İbn Haldun, 2/147).

Taberî de tarihinde bu olayın Hz. İsa (as)’ın Havarilerinin telkiniyle Hıristiyanlık dinine giren bazı gençlerin din düşmanı kral Dikyanos’ın korkusundan kaçıp mağaraya sığındıklarını uzunca anlatmıştır.(bk. Tarihu Taberî, 1/355-374).

Zehebî de bu konuyu tarihinde işlemiştir.(bk. Zhebî, Tarihu’l-islam-şamile-, 1/55; 1725)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun