Osmanlı 1492'de İspanya'daki Yahudilere kucak açtığı halde, neden Müslümanlara kucak açmadı ve İspanya'yı uyarıp savaş açmadı?

Tarih: 29.06.2010 - 00:00 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

1492'de yıkılan Endülüs Emevi Devleti'ne Osmanlı Devleti neden sahip çıkmamıştır? Çıkmışsa neler yapmıştır?

Sultân Cem olayından sonra bu soruyu cevaplandırmak daha kolaydır. Zira Osmanlı Devleti'ne Cem olayı ile problem çıkarılmasının da Memlüklü Devleti ile Osmanlı Devleti'nin arasının açılmasının da tek sebebi, Endülüs'teki Müslümanların oralardan kovulmasıdır. Osmanlı devleti, Endülüs Müslümanlarına sahip çıkmıştır; ancak gücü ve siyasi durumu, sadece onları katliamdan kurtarmaya yetmiştir. Şöyle ki:

Maalesef, 1492 yılında Endülüs'teki son Müslüman devletine son verilmeden evvel, bunları koruması muhtemel olan Müslüman devletler saf dışı edilmiştir. 1485-1491 yılları arasında, yani tam Müslümanlar yok edilmeye çalışıldığı günlerde, Osmanlı-Memlüklü harbi devam etmektedir. Bu tarihlerde, Endülüs'te tek Müslüman devlet kalmıştır: Nasrîler veya Benî Ahmer. Gırnata başşehirleriydi ve gittikçe de sınırları daralıyordu. İspanyollar, Avrupa'daki diğer Hıristiyanların da yardımıyla başta Cebel-i Târik Boğazı olmak üzere, bunların Akdeniz ile ve Müslüman devletlerle olan bağlarını kestiler. 711 yıldır devam eden İslâm hâkimiyetini sona erdirmek için fırsat beklediler.

Avrupa'yı Rönesans'a taşıyan Endülüs'teki Müslüman devleti, sona ermek üzereydi. Bunlara en yakınları olan Fas Sultanlığı, Tunus Hafsî Sultanlığı ve Merînîler yardım edebilirlerdi. Memlüklüler ve Osmanlılar ise, hem uzak idiler ve hem de birbirine düşürülmüşlerdi. 1469 yılında İspanya'daki iki Katolik devlet olan Kastilya ve Argon Krallıkları resmen birleştiler. 1487'de 776 yıllık Müslüman bir şehir olan Malağa düştü. Gırnata'ya hücumda tek çekindikleri Osmanlı Devleti ve Memlüklüler idi. Hatta Gırnata Meliki XI. Ebu Abdillah Muhammed, resmen her ikisinden de yardım istedi. Sultân Kayıtbay, Gırnata'ya hücum etmeleri halinde, Kudüs'teki Hıristiyanları sürgün edeceğini söyledi ise de, Müslümanların kendileri gibi katliam yapmayacaklarını bildiklerinden aldırmadılar.

II. Bâyezid, Divan-ı Hümâyûn'u toplayarak durumu müzâkere etti ve Batı Akdeniz'e donanma gönderilmesi kararlaştırıldı. Kemal Reis'in komutasındaki Osmanlı Donanması 1487'de İspanya seferine çıktı. Böylece Osmanlı Devleti, Kastilya, Aragon, Napoli ve Sicilya Krallıklarına karşı harp ilan etmiş oluyordu. Kemal Reis Güney İtalya'yı vurarak İspanya sularına kadar geldi ve Malaga'yı tekrar aldı. Ne acıdır ki, Osmanlı Donanması Fransızlara kolaylık gösteren Tunus Hafsî Sultanlığı ile de uğraşıyordu. Bu hücumlar, Memlüklülerle de uğraşan Osmanlı Devleti'nin iki ateş arasında kalmasından dolayı, netice vermedi ve 1492 yılında Gırnata teslim oldu ve Endülüs'teki İslâm Hâkimiyeti sona erdi. Osmanlı donanması, yollara düşen 300.000 kadar Müslümanı Fâs ve Cezayir'e nakletti. Endülüs'ün bu düşüşünü Namık Kemal şu cümlelerle özetliyordu:

"İspanyollar Gırnata'yı aldıkları zaman, halkı dinlerini değiştirmeleri için ateşle yaktılar. Biz İstanbul'u aldığımız vakit, her din sahibine dinini yaşayabilmesi için tam bir din hürriyeti tanıdık."

Aynı yıl Amerika'ya da Colombus ile çıkan İspanyollar, Endülüs'teki başarılarında şımararak,  1.000.000 Müslümanı katlettiler. Sayıları 300.000'i bulan Musevilere ise Katolik olmakla ölmek arasında tercihde bulunmaları için emirler çıkardılar. Osmanlı Devleti'nin bunlara da kucak açtıklarını çok iyi biliyoruz. Osmanlı Devleti, bütün sıkıntılarına rağmen, 1510 yılındaki son seferlerine kadar, Endülüs hadisesi sebebiyle, Kemal Reis Komutasındaki donanmasıyla İspanyollara karşı 23 defa saldırı düzenlediler. Ancak, hem yerli Müslüman devletlerin destek yerine köstek olmaları ve hem de Memlüklülerle olan savaş sebebiyle tam netice alamadılar.

(Kaynaklar: Âşıkpaşa-zâde, Tarih, sh. 250-251; Solakzâde, sh. 364-384; Âli, Künh'ül-Ahbâr, Süleymaniye kütp. Es'ad E-fendi, nr. 2162, vrk. 199/a vd.; Kantemir, c. I, sh. 178-179; Efdaleddin, "Bir Veslka-ı Müellim", TOEM , nr. 4, sh. 201-210; Yılmaz, Belgelerle Osmanlı Tarihi, c. I, sh. 390-392; Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, c. II, sh. 197-206; Ali Rıza Seyfi, Kemal ve Baba Oruç, İstanbul 1325.)

(bk. Prof. Dr.  Ahmet Akgündüz, Bilinmeyen Osmanlı, s. 128-129, İstanbul, 2000)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun