Sahabeden Asım b. Sabit'in cenazesini arılar mı yoksa sel suları mı alıp götürmüş, cenazesi sonradan bulunmuş mudur?

Tarih: 28.09.2010 - 00:00 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Ebû Süleyman Âsım b. Sabit el-Ensârî el-Evsî (ö. 3/624), Âsım b. Ömer b. Hattâb'ın dayısı olup, Medineli ilk Müslümanlardandır. Hicretten sonra Hz. Peygamber (asm) onunla Abdullah b. Cahş arasında kardeşlik bağı (muâhât) kurdu.

Bedir Savaşı'nda müşriklerin elebaşlarından Ukbe b. Ebû Muayt'ı öldüren Âsım, Uhud Savaşı'nda azılı müşrik kadınlardan Sülâfe'nin iki oğlunu öldürdüğü için Sülâfe onun başını getirene yüz deve vereceğini vaad etmiş, ayrıca Asım’ın kafa tasıyla şarap içmeye yemin etmişti.

Âsım b. Sabit ok atmakta maharet sahibi olduğu için Müslümanlar arasında Hz. Peygamber (asm)'in okçusu olarak da ün yaptmıştı.

Asım’ın kumandasında yedi (veya on) kişilik bir heyet, istek üzerine Hz. Peygamber (asm) tarafından muallim olarak Adal ve Kare kabilelerine gönderildi. Bu heyet, Kureyş'in Uhud’dan sonra Müslümanlara bir daha saldırıp saldırmayacağını öğrenmekle de görevliydi. Yolda, adı geçen kabilelerin elçilerinden biri, Müslümanlarca öldürülmüş olan Hâlid b. Süfyân'ın intikamını almak için fırsat kollayan Lihyânoğulları'na -önceden yaptıkları bir anlaşmaya göre- gizlice haber ulaştırdı.

Bunun üzerine Lihyanlılardan yüz kadar okçu. Mekke ile Usfân arasındaki Recî' suyu yakınlarında Müslümanları kuşatarak teslim olmalarını istedi. Ancak Âsim b. Sabit, “Allah'ım! Peygamberini durumumuzdan haberdar et!” diye dua ettikten sonra teslim olmayı reddederek savaşa girdi. Önce ok, sonra mızrak, daha sonra da kılıçla savaşan Âsım müşriklerden bir kişiyi öldürmüş, iki kişiyi de yaralamıştı. Çantasında yedi ok bulunduğu, her biriyle bir kişi öldürdüğü de rivayet edilmiştir.

Çetin bir mücadele sonunda, “Allah'ım! Ben ilk günler senin dinini korudum, sen de bugün benim cesedimi koru!” dedi ve ardından şehid oldu.

Âsım'ın başını Sülâfe'ye götürüp yüz deveyi almak isteyen Lihyânlılar, aniden üzerlerine saldıran arılar yüzünden onun naaşına yaklaşamadılar. Arıların dağılması için geceyi beklemeye mecbur kalan Lihyânlılar bu defa da birdenbire yağmaya başlayan yağmurun meydana getirdiği sellerin Âsım'ın naaşını sürüklemesiyle emellerine kavuşamadılar.

Âsım'ın cesedi daha sonra da bulunamadı.

Bu hadiseden dolayı Âsim “Hamiyyü'd-debr” (arıların koruduğu kişi) lakabıyla meşhur olmuştur.

Kaynaklar:

Buhârî, Meğâzî, 28; Vâkıdî. el-Meğâzi, 1, 355-356; İbn Hişâm, es-Sire, III, 178-180; İbn Sad. et-Tabakat, III, 463; Taberî, Târih (nşr. Yusuf Bey-Muhammed Efendi), Kahire 1326; İbn Abdülber. el-İsti'âb, Haydarâbâd 1318; İbnü'1-Esîr, üsdü'l-ğâbe, II, 120; III, 111; Zehebî, Tecrîdü esma’i's-sahâbe. Ka­hire, ts., I, 281; İbn Hacer, et-İsâbe, III, 569; Diyârbekrî, Târihu'l-hamîs, I, 454-455; Abdülcelil Şelebî, “Aşım b. Şâbit es-Sahâbî eş-Şehîd”, Mecelletul-Ezher, XLVM/3, Kahire 1397/1976;

(bk. TDV. İslam Ansiklopedisi, Asım b. Sabit md.)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun