Dünya imtihan yeri olduğuna göre, Hz. Adem'in durumu imtihan için ters olmuyor mu?

Tarih: 11.01.2011 - 00:00 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Sonuçta Allah Teala'yı, cehennemi, ahireti, melekleri, şeytanı ve diğer dünya dışı varlıkları gören birisinin, iman etmemesi zaten olacak şey değildir.

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Sadece Hz. Âdem (as) değil, bütün peygamberlerin -iman noktasında- zerre kadar şüpheleri yoktur. Onlar Allah’ın hıfz ve himayesindedirler. Diğer peygamberler de Allah’ı ve diğer iman esaslarını gözle görür gibi inanmışlardır. Peygamberlik kesbî olmayan bir ilahî vergidir.  Bu sebeple, peygamberlerin diğer insanlardan farklı bir konumda olmaları, peygamberlik görevlerinin tabii bir sonucudur.

Şunu unutmamak gerekir ki, imtihanın temel esprisi, Allah’a imandan sonra Allah’ın emir ve yasaklarına riayet etmektir. İnsanlar, Allah’ı tanıdıkları nispette onun emir ve yasaklarına riayet edecektir. Bu açıdan bakıldığı zaman, peygamberler herkesten daha fazla Allah’ı tanırlar, herkesten daha fazla ondan korkarlar, herkesten daha fazla onu severler ve herkesten daha fazla  onun emir ve yasaklarına karşı saygılıdırlar.  Demek ki, onların imanlarının kuvvetli olması, imtihanlarının bitmesi manasına gelmez; bilakis, onları daha fazla  Allah’a karşı saygıya sevk eder.

Büyüklerin imtihanı da o nispette büyüktür. Bunun anlamı şudur; büyüklerin ufak-tefek yanlışları diğer küçüklere göre çok fazla kabul edilir ve ona göre muamelede bulunulur. Nitekim Hz. Âdem (as) ’in bir defa şeytanın yeminine kanması, onun cennetten kovulmasına sebep olmuştur. 950 sene peygamberlik görevini çok zor şartlar altında yürüten Hz. Nuh (as), Allah’ın bir ifadesini yanlış anlamış ve o doğrultuda Allah’a müracaatta bulunmuştu. Bu tavrından ötürü “cahillikle damgalanacağı” hususunda şiddetle azarlanmıştı:

"Nuh Rabbine hitâb edip: 'Ya Rabbî, dedi, elbette boğulan oğlum da ailemdendi, öz evladımdı. (Halbuki ben onları gemiye alırken sen bana kurtulacaklarını, müjdelemiştin). Senin vaadin elbette haktır ve sen hâkimlerin hâkimisin!' 'Ey Nuh!' buyurdu Allah, 'O senin ailenden değil. Çünkü o, dürüst iş yapan, temiz bir insan değildi. O halde, hakkında kesin bilgin olmayan bir şeyi benden isteme. Cahilce bir davranışta bulunmayasın diye sana öğüt veriyorum.'  'Ya Rabbî, dedi, hakkında kesin bilgim olmayan şeyi istemekten sana sığınırım. Eğer beni affetmez, bana merhamet etmezsen, her şeyi kaybedenlerden olurum.'" (Hud, 11/45-47).

Hz. Yunus (as), vahiy ile geleceğini bildiği helak musibetinden kurtulmak için, bir anda insanî zaafına uyarak oradan ayrılması, ona çok pahalıya mal olmuştu. Ta balığın karnında nefes almıştı.

Diğer peygamberler için de büyük imtihanların söz konusu olduğunda şüphe yoktur. Hz. İbrahim (as)’in başına gelemeyen kalmamıştır.

“En şiddetli belalara maruz kalanlar peygamberlerdir...” (Tirmizi, Zühd 57; Ahmed b. Hanbel, 1/172, 174)

mealindeki hadis-i şerifte bu gerçeğe işaret edilmiştir.

Şu noktaya da dikkat etmekte fayda vardır ki; peygamberler de birer insandır. Onların insanlık yönleri kaybolmamıştır. Biz bir insan olarak Allah’a ve diğer iman esaslarına iman ettiğimiz halde, nefsanî / insanî olan taraflarımızın yine de bizi doğru yoldan saptırmak istediği bilinen bir gerçektir. İman hususunda peygamberlerin şüphesi olmamakla beraber, insanî zaaflar açısından bazı vesveselere maruz kalmakla imtihan geçirdikleri de bir gerçektir. Kavmine gelen azaptan kurtulmak için Allah’tan izin almadan görev mahallini, terk eden Hz. Yunus (as)’ın durumu da bir başka örnektir.  

Ayrıca, Allah’ın büyük velileri de bizim için gaybî olan bir çok şeyi -Allah’ın inayetiyle- görürler, ama imtihanları yine de sona ermez. Zira, kim olursa olsun, her an mertebesini kaybetme riskiyle karşı karşıyadır.

“Alimler müstesna insanların hepsi helak olur, ilmiyle amel edenler müstesna; alimlerin hepsi helak olur, ihlaslı olanlar müstesna; amel edenlerin hepsi helak olur. İhlaslı olanlar da büyük bir tehlikeyle karşı karşıyadır.” (Aclunî, Keşfu'l-Hafa, 2/312)

mealindeki hadis rivayetinde bu gerçeğe işaret edilmiştir.

İlave bilgi için tıklayınız:

Peygamberler, peygamberlik fıtratı üzerine mi doğmuşlardır?

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun