Temettu ve kıran haccı yapanların bayram günlerinde oruç tutmasını caiz görenlerin delilleri nelerdir?

Tarih: 23.06.2011 - 00:00 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Hanefi mezhebine göre, temettü ve kıran haccı yapanların -kurbanı kesme imkânı bulamadıkları takdirde hacda tutacakları- üç günlük orucun vakti, hac aylarında umre ihramına girdikten sonra başlar, Arefe gününe kadar devam eder. Bu üç günlük orucun peşi peşine tutulması şart değildir. En faziletli vakti ise, Terviye gününden bir gün evvel başlayıp, Arefe gününde bitirmektir.(bk. Sabunî, Ravaiu’l-beyan,I/251).

Arefe gününe kadar oruç tutmayanlar, artık bayram günlerinde tutamazlar. Kurban kesmeleri gerekir. Çünkü, bu oruç heydin / kurbanın bedelidir, onun yerini tutsun diye vacip kılınmıştır. Ayette ise, “hacda üç gün oruç tutmaktır...”(Bakara, 2/196) buyurulmuş ve üç günlük orucun vaktini hac vakti olarak belirlemiştir. Buna göre, Kurban bayramı gününe kadar oruç görevini yerine getirmeyen kimse ihramdan çıkmış olacağından, iki kurban kesmekle yükümlü olacaktır. Biri temettu’, diğeri  de hac kurbanı kesilmeden ihramdan çıkmanın karşılığı olan kurbandır.(bk. ed-Dürü’l-muhtar,II/264; el-Lubab, I/193; el-Fıkhu’l-İslamî, III/225).

Malikî mezhebine göre, bu üç ve yedi günlük orucu ardı ardına tutmak gerekir.  Üç günlük orucu tutmanın vakti, haccın ihramına girdikten sonra başlar ve arefe günü sona erer. Ancak, bilmeden veya unutarak bu vakitte tutmayanlar, mina / Kurban bayramı günlerinde tutacaklar.(bk. Bidayetu’l-Müctehid, I/357; el-Fıkhu’l-İslamî,III/226).

Şafii mezhebine göre, söz konusu üç ve yedi günlük orucu ardı ardına tutmak mendubtur / daha faziletlidir. Bu üç günlük orucun vakti, hac için ihrama girdikten sonra başlar. Çünkü ayette “Hacda üç gün oruç” söz konusudur. Bu sebeple, bu orucu hac ihramından önceye almak caiz değildir. Üç günlük orucun Arefe gününden önce tutulması müstehabtır. Çünkü hacılar için Arefe günü oruç tutmak mekruhtur.(bk.Mecmu, VII/185; Sabunî, Ravaiu’l-beyan,I/251).

İmam Şafii’nin kadim kavline göre, bu üç günlük orucu teşrik günlerinde tutmak caizdir. Cedid kavline göre ise, caiz değildir. Bu görüşü benimseyen Şafii alimleri, Hanefiler gibi, Kurban bayramı / teşrik günlerinde orucun caiz olmadığı görüşündeler. İmam Nevevî bunun en doğru görüş olduğunu söylemiştir.(Mecmu; VI/443-445).

İmam’ın kadim kavlini benimseyen alimlere göre ise, Bayramdan önce bu üç günlük orucu tutmayanların bayram günlerinde tutmaları caizdir.(bk.Mecmu, VI/441; Sabunî, Ravaiu’l-beyan,I/251).

Bunların delili, Buharî’nin aktardığı şu hadistir: Hz. Aişe (r.anha) ve İbn Ömer dediler ki:

“Teşrik günlerinde oruca ancak kurban bulamayanlar için izin verilmiştir.”(Buharî, Savm,68).

Hanbeli mezhebine göre, üç günlük ve yedi günlük orucu  ardı ardına tutmak şart değildir. Üç günlük oruç için biri müstahap, biri caiz olan iki vakit vardır. Müstehap / daha faziletli olan vakit, hac ihramına girmekle başlar; Arefe gününde sona erer. Caiz olan vakit ise -Hanefilerin ön gördüğü gibi- Umre ihramına girmekle başlar, Arefe gününe kadar devam eder. Şayet temettu haccı yapan kimse, bu orucu normal vaktinde tutmazsa, teşrik günleri dahil daha sonraki günlerde tutması gerekir.(bk. el-Muğni, III/478-78, el-Fıkhu’l-İslamî, III/228).

İmam Ahmed’den de bunu caiz görmediğine dair rivayetler de vardır.(Mecmu,V//445).

Özetlersek, Hanefîler dışında, -İmam Şafii ve İmam Ahmed’in bir kavillerini göz önünde bulundurduğumuzda- cumhuru teşkil eden üç mezhebe göre, Kurban bayramı / teşrik günlerinde söz konusu üç günlük oruç tutmak caizdir, diyebiliriz.

Gerekçesi ise şudur:

a. Allah, Kur’an’da mealen:

“Kurbanlık temin edemeyen kimse üç gün hacda, yedi gün de döndüğünüz zaman memleketinde olmak üzere tam on gün oruç tutar.”(Bakara, 2/196)

buyurulmuştur. Buna göre, bu üç günlük orucun hac günlerinde tutulması gerekir. Daha önce bir şekilde tutmayanların önünde yalnız teşrik günleri kalmıştır. O halde o günlerde tutmaları gerekir.(el-Fıkhu’l-İslamî, III/228).

b. Hz. Aişe (r.anha) ve İbn Ömer’in “Teşrik günlerinde oruca ancak kurban bulamayanlar için izin verilmiştir.” mealindeki ifadeleri, onların bunu doğrudan Hz. Peygamber (asm)’den duyduklarını göstermektedir. Yani; hadis merfu hükmündedir. (Nevevî, Mecmu, V//442; , el-Fıkhu’l-İslamî, III/228). Bu da, konu ile ilgili özel bir ruhsat olduğunu göstermektedir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun