Allah'ın müminlere olan zafer vaadinin gecikmesi ve zalimlerin hemen cezalandırılmamasının hikmetini açıklar mısınız?

Tarih: 19.09.2011 - 00:00 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

"Allah, sizlerden iman edip iyi davranışlarda bulunanlara, kendilerinden öncekileri hâkim kıldığı gibi onları da yeryüzünde hâkim kılacağını, onlar için beğenip seçtiği dini (İslam'ı) onlar için yerleştirip sabitleştireceğini ve (geçirdikleri) korku döneminden sonra, bunun yerine onlara güven sağlayacağını vaad etti. Çünkü onlar bana kulluk ederler, hiçbir şeyi bana ortak koşmazlar. Artık bundan sonra kim inkâr ederse, işte asıl fasık / inkârcı olanlar onlardır." (Nur, 24/55)

Şüphesiz Kur'an-ı Kerim'de Müslümanlara zaferi müjdeleyen bu ve buna benzer pek çok ayet-i kerime vardır. Hem de mutlak ve kesin bir vaadle ve hiçbir şüphe ve tereddüde mahal bırakmaksızın. Üstelik bu vaad edilen zafer için sadece yakin derecesinde iman ve İslam şeriatının öngördüğü salih ameller şart koşulmaktadır!.. Yani sağlam imana sahip olup salih amellere sarılan ve menhiyattan da sakınan hakiki müminlere zafer ve nusret-i ilahinin mukadder olduğu müjde ile vaad edilmektedir.

"Andolsun ki senden önceki peygamberler de yalanlanmıştı. Onlar yalanlanmalarına ve eziyete uğramalarına rağmen sabrettiler. Nihayet onlara yardımımız gelip yetişti. Allah'ın kelimelerini (sabredenler hakkındaki sözünü, kanununu) değiştirebilecek hiç kimse yoktur. Andolsun (tarafımdan) gönderilen o peygamberlerin haberlerinden bir kısmı sana da geldi." (En'âm, 6/34).

Yani önceki peygamberler de tekzibe uğramışlar, onların da ashabına eza cefa edilmiş; ama sonunda onlara kelimetullah olan Allah'ın yardımı, nusret ve zaferi gelmiştir.

"Andolsun ki, peygamber kullarımıza söz vermişizdir: Onlar mutlaka zafere ulaşacaklardır. Bizim ordumuz şüphesiz galip gelecektir. Onun için sen bir süreye kadar onlara aldırma." (Saffat, 37/171-176). 

"Allah elbette ben ve elçilerim galip geleceğiz, diye yazmıştır. Şüphesiz Allah güçlüdür, galiptir." (Mücadele, 58/21).

Bu ayet-i kerîmede peygamberlerin galebesinin Allah'ın bir yazgısı olduğunun bildirilmesi, bu hususun nasıl bir takdir ve kanun olduğunu ifade etmesi bakımından dikkat çekicidir. Peygamberlere ve müminlere Allah'ın bu yardım vaadi kelimetullah olduğu gibi,1 inkârcılara ve âsîlere olan şu vaidi (tehdîdi) de Allah'ın bir kelimesidir, yani hem kanunu hem takdiridir:

"(Resulüm) hakkında azap kelimesi (sözü) gerçekleşmiş kimseyi ve o ateşde olanı sen mi kurtaracaksın?" (Zümer, 39/19).

"(...) Evet, geldi dediler, ama kâfirlerlerin üzerine azap sözü hak oldu." (Zümer, 39/71).

Ancak bunu Cenâb-ı Hak ahirette gerçekleştirecektir. Cehennemlik olanlar ise orayı bu dünyada hak etmektedirler. Buna rağmen Yüce Allah onların cezasını orada vereceğini bildirdiği için bazı istisnalar dışında küllî cezaları ahirete bırakmaktadır.

"Eğer belli bir süreye kadar Rabbinden bir (erteleme) sözü geçmiş olmasaydı, aralarında hemen hüküm verilirdi (...)" (Şûrâ, 42/14).

"İnsanlar ancak bir tek ümmetti, sonradan ayrılığa düştüler. Eğer (azabın ertelenmesiyle ilgili) Rabb' inden bir söz (ezelî bir takdir) geçmemiş olsaydı, ayrılığa düştükleri konuda hemen aralarında hüküm verilirdi. (Derhal azab iner ve işleri bitirilirdi)." (Yunus, 10/19).

Taberî bu ayet-i kerîmenin tefsirinde şöyle der:

"Allah'tan, bir kavmi ancak ecelleri bittikten sonra helâk edeceği sözü geçmemiş olsaydı, onlardan batıl ehlini helâk etmek ve hak ehlini kurtarmak suretiyle iş bitirilir, hüküm verilirdi."2

Bu cezanın kıyamete tehiri hem asilere bir inamı ifade ettiği gibi, hem de onlara teklifin devam ettiğini ve Müslümanlara kâfir ve zalimlerden gelecek kötülüklere karşı sabırlandırmayı da ifâde eder. "Rahmetim gazabımı geçmiştir." mazmunu olduğu söylenmiştir. Allah rahmeti galip olunca, o galip rahmet sapık cahilin üzerine de setr perdesini uzatmayı ve buluşma vaktine kadar ona mühlet tanımayı gerekli kılmaktadır.3 Bu, aynı zamanda, Allah Teâla'nın delilsiz, kimseye azab etmeyeceğini ve herkesin hayatında o hüccet ve delilleri tamamen yaşayarak, görerek ecellerini tamamlayıncaya kadar imtihanlarını sonuna ulaştırmalarını ifade eder.4 Yani Cenâb-ı Allah, belli bir süreye kadar insanlara mühlet vermektedir. O vaadinde hulf etmeyen bir zat olduğu için hem bu süreye ve hem de hüküm ve takdirine riayet etmektedir.5

"Yoksa onların Allah'ın izin vermediği şeyleri kendilerine dinden (diye) ortaya koyan ortakları mı var? Eğer (azabın tehirine dair) o fasıl sözü olmasaydı, aralarında (hüküm) mutlaka (dünyada icra) edilmiş (işleri bitirilmişti bile). Şüphesiz ki o zalimlerin hakkı çetin bir azaptır." (Şûra, 42/21).6

Ayrıca müfessirlerden, bu ümmet hakkında, azdıkları zaman kökten kazıyıp yok edici azabın tehiri sözü olduğunu ileri sürenler de vardır. Bunun da hikmeti, ya Muhammed (sav)'e ikram içindir: "Halbuki sen içlerinde iken (Habîbim), Allah onlara azab edecek değildir." (Enfâl, 8/33); yahut da onların nesillerinden iman ve iyi amel sahibi kimselerin gelmesidir. Veya bizim bilmediğimiz Allah'ın bildiği bir başka hikmetten dolayıdır.7

Cenâb-ı Allah'ın gerek peygamberlerine ve onların müminlerine olan yardım ve zafer vaadi hususundaki ve gerekse diğer konulardaki sözü değişmez ve değiştirilemez.8 "Onun sözlerini değiştirecek yoktur." ifâdesi birçok ayette tekrar edilir.9

Kaynaklar:

1) Âlûsî, V, 137.
2) XI, 98, 114: Nesefi, II. 157; ÂIüsî, XI, 90.
3) Râzî, XVII, 63.
4) İbn Kesîr, II, 411; 170.
5) Taberî, XXV. 16; XXIV. 129; XV, 21; XII, 123.
6) Bu konuda ayrıca şu âyetlere de bakılabilir: Hûd, 116110; Tâhâ, 20/129; Mü'min, 40/6; Fussilet, 41/45.
7) Âlûsî, XVI, 280
8) Âlûsî. XV. 257; Taberî XV, 233.
9) bk. En'âm, 6/64,115: Yûnus, 10/64; Kehf, 18/27.

(Dr. Veli ULUTÜRK)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Kategori:
Okunma sayısı : 5.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun