Korku ve ümit arasında olmak hakkında bilgi verir misiniz?

Tarih: 16.08.2006 - 18:05 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Kur'an'ın Türkçe mealini okuduğumda, Allah'ın tasvip etmediği insan tiplerini ve amellerini açıkladığında, korkuyla, "Acaba bende de bu ameller ve özellikler mevcut mu?" diye kendimi kontrol ediyorum.
- Bir mümin için bu durum, yani Kur'an-ı Kerim okurken korkmak iyi bir şey mi, yoksa kötü bir şey mi?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Kur'an-ı Kerim'in, iman eden ve güzel amel işleyenleri müjdeleyici âyetleri olduğu gibi, kâfirleri ve günah bataklığında hayat sürenleri korkutucu âyetleri de bulunmaktadır. Ta ki insanlar güzel amel işleyip haramlardan sakınsın.

İnsan korku ve ümit arasında olması gerekir. Günahlarına bakıpda umitsizliğe kapılmayacağı gibi amellerine güvenipde kurtuluşa erdiğinide düşünmemelidir. Hayatının sonuna kadar her an iman ve itaat üzerine olmalıdır.

İnsanın, devamlı cehennemi hatırlayıp ona göre adımlarını kontrol etmesi kemalatının göstergesidir. Ama bu cehennemi hatırlama, kendi hayatını zehire dönüştürmemek ve Allah'tan ümit kestirecek seviyeye getirmemek şartıyladır. Böylece insan her adım atışta "Acaba bu adımım beni cehenneme mi götürüyor?" diye bir muhasebe içerisinde olmasını da sağlayacaktır.

Allah bazı insanları cehennem için yaratmamıştır. Aksine cehennemi bazı insanlar için yaratmıştır. Mesela, bir devlet hapishane yapar, ama bu hapishaneyi falan falan insanlar içeriye tıkılsın diye yapmaz. Bu hapishaneyi kim hak ederse onu içine almak için yapar. Aynen bunun gibi, Allah hak edenlere cehennemi inşa etmiştir. Yoksa "falan insanlara cehennemi hazırladım demek" Cenab-ı Hakk'ın adaleti ve hikmetine uymaz. Çünkü bu gibi insanlar hiç cehennemi hak etmemişlerse itiraz hakları olur.

Cehennemin ismi çok insanları korkutmaktadır; öyle olmalıdır da. Fakat kimin cehenneme kimin cennete gideceğini bilmediğimiz için, devamlı uyanık olmak zorundayız.

Ümit ve korku arasında olmak, her insan için lazım olan bir dengedir. Zira, ne kadar Müslüman olursak olalım, yine imansız ve cehennemlik ölebilmemiz mümkündür. Ne kadar günahkâr yaşasak yaşayalım sonunda Cenab-ı Hak tövbe nasip eder, imanlı ve cennetlik gidebiliriz.

Hz. Ömer'in şu sözü de bu konuyla yakından alakadardır:

“Eğer ‘Bir kişi hariç, bütün insanlar cennete gidecek.’ dense, o kişinin ben olabileceğimi düşünürüm; o kadar Allah’ın azabından, gazabından korkarım. Şayet ‘Bir kişi dışında bütün insanlar cehenneme girecek.’ denilse, o kişinin ben olabileceğimi düşünürüm; o kadar Allah’ın rahmetinden ümit varım.” (Kenzü'l-ummal, 12/620, no: 35916)

Müslümanın imanı "Havf ve Reca", korku ve ümit arasında olması gerekir. Hiç kimse Allah'ın azabından emin olamaz. Ancak onun gazabından rahmetine, azabından bağışlamasına sığınarak cennetini ümid ederler. Biz de bu dengeyi muhafaza etmeliyiz. İbadetimizi hakkıyla yapıp Cenab-ı Hakk'ın bizi cennetlikler listesine almasını ümit etmeliyiz.

İnsan hem iyilik hem de kötülük yapmaya uygun yaratılmıştır. Onun için zaman zaman isteyerek veya istemeyerek günahlara girebiliyor. Bu konuda Kur'an-ı Kerim'de,

"Allah, kendisine şirk koşulmasının dışındaki istediği kimselerin bütün günahlarını bağışlar..." (Nisa, 4/48 ve 116)

 buyurarak hangi günah olursa olsun affedebileceğini bildirmektedir.

Kitaplarımız da canı gönülden yapılan tövbenin Allah tarafından kabul edileceği ifade edilir. Nitekim Allah Teala,

"Ey iman edenler, nasuh tövbe ile tövbe edin ki, Allah da sizin kabahatlerinizi affetsin ve altlarından ırmaklar akan cennetlerine koysun." (Tahrim, 66/8)

buyurarak, yapılan tövbelerin kabul edileceğini beyan eder. Âyette geçen nasuh tövbe ise şöyledir:

1. Allah'a karşı günah işlediğini bilerek, bu günahtan dolayı Allah'a sığınmak ve pişman olmak.

2. Bu suçu işlediği için üzülmek, Yaratıcıya karşı böyle bir günah işlediğinden dolayı vicdanen rahatsız olmak.

3. Bir daha böyle bir suça dönmeyeceğine dair bir karar içerisinde olmak.

4. Kul hakkını ilgilendiriyorsa, onunla helalleşmek.

Bir hadiste Peygamberimiz (asm) şöyle buyurmuş.

"Nasuh tövbe şudur:

- Günahlara pişmanlık.
- Farz ibadetleri yapmak.
- Zulüm ve düşmanlık yapmamak.
- Kırgın ve küskünlerle barışmak.
- Bir daha o günaha dönmemek üzere karar vermek." (bk. Kenzü'l-Ummal, II, 3808)

İnşallah bu şartları yerine getirirsek, Allah'ın tövbelerimizi kabul edeceğinden ümitli oluruz. Ancak insan her zaman korku ve ümit içerisinde olmalı. Ne ibadetlerimize güvenip övünebiliriz. Ne de günahlarımızdan ümitsizliğe düşebiliriz. Ben çok iyiyim, bu işi hallettim demek ne kadar yanlışsa; "Ben bittim, beni Allah kabul etmez." demek de o kadar yanlıştır.

Ayrıca, suçunu anlayıp tövbe edip, Allah'a sığınmak da büyük bir ibadettir.

İlave bilgi için tıklayınız: 

"Havf ve reca (korku ve ümit) arasında olmak" ne demektir?

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun