Neden cennette kudret hakim? Bunun hikmeti nedir?

Tarih: 21.10.2017 - 00:02 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Neden cennette kudret hakim orada da-haşa-hikmet hakim olsaydı? Böyle olmasının hikmetleri neler?
- Dünyada hikmet, ahirette ise kudret hâkim. Dünya kudret âlemi olsaydı, şu muhteşem kâinat altı gün, yani altı devre yerine bir anda yaratılacaktı. Ondaki ağaçlar da bir anda bitecek ve son şekliyle boy göstereceklerdi. O zaman yukarıda sıraladığımız ilâhî sanat eserleri de vücut bulmayacaklardı.
- Kainat neden altı günde yaratıldı sorusuna bu şekilde cevap vermişsiniz. Peki:
a) Neden ahiret kudret alemi orada da Rabbimiz 'in harika işlerini görseydik olmaz mıydı?
- Ben şöyle düşündüm. Yani -Allahü Teala’nın bize kendini tanıtmak istemesi sırrınca bütün ilahi isimlerinin tecellisini göstermek istiyor ve kainatı safha safha (yani biz bu sayede ilahi tecellileri görüyoruz- melekler veya Rabbimizin şuunatı görüyor-) yaratıyor.
- Yani kısacası neden ahirette kudret hakim cennetteki olaylar niye safha safha oluyor?
- Bir de daha geniş bir yani ayrıntılı bir yazı yazar mısınız?
b) Allahü Teala nın "kun fe yekun" demesiyle 6 günde yaratılma çelişmez mi çelişmezse nasıl oluyor?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

a) Aslında dikkat edilirse, sitemizdeki sorunun cevabı ile şimdiki soruda geçen hikmetler aynı noktaya bakıyor.

Bir yerde belli bir süreç, o süreçte belli bir münasebet, o münasebette belli bir muvazene, o muvazenede belli gayeler olmazsa, orada hikmetten söz edilemez. Hikmetin olmadığı yerde ise, ilahi isimlerin tecellileri hakkıyla anlaşılamaz. Çünkü her bir ismin tecellisi belli bazı gayelerin tahakkukuyla ortaya çıkar.

Örneğin; bir meyvenin rengi, biçimi, tadı, kokusu, güzelliği varsa, bunların Allah tarafından bilerek yaratıldığında şüphe yoktur. Bilerek yaratmanın arka planında ise, bunları tercih eden bir ilahi irade vardır. Bu ilahi iradenin icraatından önce, onların bu şekilde yaratılmalarını öngören ilahi bir ilim vardır. İlahi ilmin bu projesi, bu farklı güzellikleri ön gören ilahi hikmetin adıdır. Bu tecellilerin ilimdeki planlaması, bu ilmin dışa yansıyan tezahürlerindeki hikmet pırıltılarının görülebilmesine bağlıdır.

Hikmetlerin akıl gözüyle görülmesi için, yaratılış sürecinde bazı safhaların bulunması gerekir. Çünkü analitik aklın bir yargıya varması için, üzerinde durduğu konuyu analiz etmesi gerekir. Analiz demek, konunun detaylarında görülen ince münasebet nakışlarını okumak demektir.

Demek ki, dünyada “Allah’ın isimlerinin tam tecelli etmesi ve ilâhî sanat eserlerinin vücut bulması için”, bu imtihan diyarında hikmete bağlı süreçlerin olması zorunludur. Çünkü, insanlar bu sanat tabloları karşısında gösterecekleri tutum ve tavırlarına göre Allah katında bir değer ifade ederler.  

İnsanın anne karnındaki safhaları olmasaydı, bir adı hikmet olan fen bilimlerinin bu harika sanat eserinin nereden nereye (kokuşmuş bir sudan en güzel bir kıvama nasıl) geldiğini göremezdi.  

Dünya “dârü’l-hikmet” ve âhiret “daru’l-kudret” olduğundan, dünyada Hakîm, Mürettip, Müdebbir ve Mürebbî gibi çok isimlerin bir gereği olarak dünyadaki eşyanın varlığı, bir derece tedrîcî ve zamana bağlı olarak meydana gelmektedir. “Gökleri, yeri ve bunların arasındakileri altı günde (devirde) yaratan, sonra arşa istiva eden Allah’tır.” mealindeki  gibi ayetler, bu hikmetli yaratılışa işaret etmektedir.

Yeniden diriltme ise, hikmetten ziyade kudret ve rahmetin tezahürleri için maddeye, müddete, zamana ve beklemeye ihtiyaç bırakmadan, birden eşya inşa ediliyor.

Özetlersek; Allah bir imtihan salonu olarak yarattığı dünyada çeşitli isimlerinin tecellilerini insan aklının gözüne göstermek için, kolayca anlaşılabilir, hikmetten örülmüş  bir tedriç metodunu istihdam etmiştir.  Çünkü, Kuran’ın en büyük maksadı, Allah’ı tanıtmaktır. Allah’ı tanımak ise, onun isim ve sıfatlarını tanımak demektir. Onun isim ve sıfatlarını tanımak için onların dışa yansıyan tecellilerini görmekle mümkündür.

Bu ayrı isimlerin farklı tecellilerinin rahatlıkla görülmesi ve okunması için, bunları farklı zeminlerdeki farklı tezahürlerine bakmayı gerektirir.

Ahirette böyle bir imtihan olmadığı için, hikmetin değil ilahi kudretin tecellisi esastır. Çünkü, orada da hikmet ön planda olsaydı, hikmetsiz bir iş yapılmış olurdu. Kudret sonsuz, beklemeye ihtiyaç olmadığı halde bir süreç metodunu uygulamak her şeyden önce gayesiz olduğundan hikmetsiz bir  abesle iştigal olur. Allah bu gibi noksanlıklardan sonsuz münezzehtir.

b)  “Sizin yaratılmanız ve diriltilmeniz ancak tek bir kişinin yaratılması ve diriltilmesi gibidir. Şüphesiz Allah, her şeyi işiten ve görendir.”(1), "Allah bir şeyi yaratmak istediği zaman onun yaptığı 'ol' demekten ibarettir. Hemen oluverir."(2) mealindeki ayetler, eşyanın ani ve def'î olarak yaratıldığını ifade etmektedir. Bu ise, Allah'ın sonsuz ilmini göstermekle beraber, kâinatta sanat inceliğinin olmadığını îma etmektedir. Çünkü eşyanın sanatlı yapılması zamana muhtaçtır. Nitekim aşağıda mealleri verilen ayetlerde bu gerçeğin altı çizilmiştir. Evet;

ان ربكم اللّه الذي خلق السموات والارض في ستة ايام

“Şüphesiz ki Rabbiniz gökleri ve yeri altı günde yaratan Allah'tır.”(3),

صنع اللّه الذي اتقن كل شيء “Bu, her şeyi sapasağlam yapan Allah’ın sanatıdır.”(4),

“O Allah ki, yarattığı her şeyi çok sağlam ve güzel yapmış.”(5)

mealindeki ayetler, kâinatın dakik ve ince hesaplarla inşa edildiğini ve bir tedriç metodunun uygulandığını ifade etmektedir.

Bu konu hakkında Bediüzzaman, her şeyden önce Allah’ın kudretinin sonsuzluğuna dikkat çekmiş ve her şeyi bir anda yaratabileceği gerçeğini vurgulamıştır.

Onun bu konuyla ilgili açıklamaları şu merkezdedir:

Bu ayetlerde, Allah’ın kudreti açısından akıl ve mantığa aykırı bir şey ifade edilmemiştir. Çünkü Allah’ın kudreti O’nun zatı gibi ezelîdir. Ezelî olanın zıddı yoktur. Zıddı olmayan bir kudrete sınır tayin edilmesi söz konusu değildir; çünkü her şey zıddıyla bilinir.

Meselâ: Hava sıcaklığının derecesi, soğuklukla ölçülür. Sabah ve akşamdaki şafaklar, karanlık ve aydınlığın içlerine sızması ile alakalıdır.

Allah’ın kudretinin zıddı olmadığı için onda basamaklar yoktur. O’nun için bir sineğin kanadını yaratmakla bir güneşi yaratmak arasında hiçbir fark yoktur. Allah’ın koca güneş sistemini bir atom sistemi şeklinde; gözle görülmeyen atom sistemini de bir güneş sisteminde yaratması, O’nun kudretinin sonsuzluğunun tescilidir.(6)

Müellifin, yaratılışın bir yandan def’î ve emrî, diğer yandan hikmetli ve tedricî olması hususundaki görüşleri ise özetle şöyledir:

Kâinattaki şeylerin bir kısmı sonsuz bir ilim ve hikmetle bir tedriç prensibi içerisinde çok ince sanatlı olarak var edilmeleri söz konusudur. Eşyanın ilk yaratılışı böyledir. Diğer bir kısmı ise, çok def’î ve âdeta zamansız bir tarzda sırf bir emirle var edilir. Eşyanın mislinin iadesi böyledir. Buna göre;

Söz konusu ayetlerin bir kısmı varlıklarda özellikle ilk yaratılışlarındaki üstün hikmeti ve sanat güzelliğini ilan ediyor.

Diğerleri ise, özellikle varlıkların tekrar icadlarında ve iadelerinde gayet derecede kolaylık ve sür’ati ifade etmektedir.

Demek ki ayetler arasında bir çelişki yoktur.(7)

Bununla beraber, dünya “dârü’l-hikmet” ve âhiret “daru’l-kudret” olduğundan, dünyada Hakîm, Mürettip, Müdebbir ve Mürebbî gibi çok isimlerin bir gereği olarak dünyadaki şeylerin varlığı, bir derece tedrîcî ve zamana bağlı olarak meydana gelmektedir.

“Gökleri, yeri ve bunların arasındakileri altı günde (devirde) yaratan, sonra arşa istiva eden Allah’tır.”(8)

gibi ayetler, bu hikmetli yaratılışa işaret etmektedir.

Yeniden dirilme ise, hikmetten ziyade kudret ve rahmetin tezahürleri için maddeye, müddete, zamana ve beklemeye ihtiyaç bırakmadan, birden eşya inşa ediliyor.(9)

Dipnotlar:

1) Lokman, 31/28.
2) Yasin, 36/82.
3) A'raf, 7/54.
4) Neml, 27/88.
5) Secde, 32/7.
6) Sözler, s.195-197. Allah'ın kudretinin "şeffafiyet, mukabele, muvâzene, intizam, tecerrüd ve itaat" sırrına göre sonsuzluğunun isbatı için bk. Sözler, s. 90-91.
7) bk. Sözler, 195-197.
8) Secde, 32/4.
9) bk. Şualar, s. 37-38.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun