Nur suresinde, hanımların zinetlerini gösterebilecekleri kişiler sayılırken köleleri de sayılıyor, bunu nasıl anlamalıyız?

Tarih: 03.03.2007 - 07:33 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Örtünmenin amacı başkasının bakışlarından korunmak ve ırzı meşru olmayan cinsel isteklerden sakınmaktır. Erkeklerin gözlerini sakınması, kadınların iffetini korumak içindir. Ayette şöyle buyurulur:

"Mümin erkeklere söyle: Gözlerini sakınsınlar ve ırzlarını korusunlar. Bu kendileri için daha temizdir." (Nûr, 24/30).

Kadınların örtünmesi konusunda da şöyle buyurulur:

"Mümin kadınlara da şöyle: Gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Zinet yerlerini açmasınlar. Bunlardan kendiliğinden görünen kısmı müstesnadır. Baş örtülerini yakalarının üstüne koysunlar. Zinet yerlerini kendi kocalarından, babalarından, kocalarının babalarından, oğullarından, kocalarının oğullarından, kendi erkek kardeşlerinden, kendi kardeşlerinin oğullarından, kız kardeşlerinin oğullarından, kendi kadınlarından, kölelerinden, erkeklik duygusu kalmayan hizmetçilerden veya henüz kadınların gizli yerlerine muttali olmayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Gizleyecekleri zinetleri bilinsin diye ayaklarını da vurmasınlar. Ey müminler! Hepiniz Allah'a tövbe edin. Böylece korktuğunuzdan emin umduğunuza nail olasınız." (Nûr, 24/31).

Kadınların yüzleriyle ellerinden başka, sarkan saçları dahil bütün bedenleri avrettir. Yüzleriyle elleri ise bir fitne korkusu bulunmadıkça namazda da namaz dışında da avret değildir. Sağlam görüşe göre, ayaklar da avret sayılmaz. Çünkü ayaklarla yolda yürünür ve yoksullar için bunları örtme zorluğu vardır. Yine sağlam görüşe göre, hür kadınların kolları ile kulakları ve salıverilmiş saçları da örtülmelidir.

"Kadınlar kendiliğinden görünen yerler dışında, zînetlerini göstermesinler..." (Nûr, 24/31)

ayetinde kastedilen, zinetlerin takıldığı yerler olup, eller ve yüz bundan müstesnadır. Hadiste şöyle buyurulur:

"Kadın örtülmesi gereken avrettir. Dışarı çıktığı zaman şeytan ona gözünü diker." (Tirmizî, Radâ, 18).

Hz. Âişe (R.anhâ)'dan nakledilen;

"Allah Teâlâ erginlik çağına ulaşan kadının namazını başörtüsüz kabul etmez." (İbn Mace, Tahâre, 132; Tirmizî, Salât, 160)

hadisi saçları da kapsamına alır.

Kadının Açık Olarak Yanına Çıkabileceği Kimseler:

Kur'an-ı Kerim, kadınların önlerinde ziynetlerini açabilecekleri kocalarının dışındaki mahrem erkekleri umumi hükümden istisna ederek teker teker saymıştır. Bundaki hikmet de kadınların âyette belirtilen kimselerle devamlı bir arada bulunmaları zaruretidir. Bu erkekler kadınla akrabalık vesilesi ile birarada yaşamaktadırlar ve bir fitne uyanması da bahis mevzuu değildir.

Kadının mahremleri şunlardır:

1. Koca. Kocanın karısının bütün vücuduna bakması mubahtır. Ayette istisna edilen uzuv haricindeki bütün uzuvlarından da istifade edebilir...

Kurtubî şöyle der:

«Kadının kocası ve cariyenin efendisi onun bütün vücuduna bakabileceği gibi, bir istisna dışında bütün uzuvlarından da istifade edebilir. Bunun için de Allah Teala kadının önünde ziynetlerini açabileceği erkeklerin sayılmasına koca ile başlamıştır.» (1)

2. Baba ve dedeler. Kadının anne ve baba tarafından dedelerinin hükmü aynıdır...

3. Kocanın babası.

4. Kadının kendi oğulları, oğullukları ve torunları.

5. Kadının kardeşleri. Bunlar ister anne baba bir kardeşleri olsun, ister yalnız anne veya babadan kardeşi olsun farketmez.

6. Kardeşlerinin oğulları.

Sayılanların tamamı kadının mahremidir. Bunların önünde ziynetlerini açmaları mubahtır.

Allah Teala bu âyette amca ve dayılara ait hükmü beyan etmemiştir. Bütün fakihlere göre amca ve dayıların hükümleri de mahremiyet bakımından yakınlık dereceleri sayılan kimselerle aynıdır. Amca ve dayılar baba hükmünde olduğu için âyette ayrıca sayılmamıştır. Zira çoğu kez amcaya da baba denilmektedir. Nitekim Allah Teala, Yakup aleyhisselamın sorusuna karşılık oğullarının şöyle dediklerini bildirmektedir;

«Senin Tanrı'na ve babaların İbrahim'in, İsmal'in, İshak'ın bir tek Tanrı olan Allah'ına ibadet edeceğiz.» (Bakara, 2/133)

Bilindiği gibi İsmail aleyhisselam, Yakup aleyhisselamın babası değil, amcasıdır. Fakat amca, baba hükmünde olduğu için âyette baba olarak zikredilmiştir.

Âyette sayılan neseb yoluyla akraba erkekler kadının mahremi olduğu gibi, süt yoluyla olan aynı akrabalar da kadının mahremleridirler. Zira Resulullah (sav),

«Evlenmesi neseben haram olan kadınlar, süt yoluyla da haramdır.» buyurmuştur.

Sayılan kimselerden başka kadınların cariyeleri, kadına ihtiyaç duymayan hizmetçileri ve kadınların gizli yerlerine muttali olmayan çocukların hükümlerini de ayrı ayrı açıklayacağız.

Müslüman Bir Kadının Kafir Bir Kadına Karşı Avreti:

Fakihler bu hususta ihtilaf etmişlerdir. Bazı alimlere göre âyetteki «kendi kadınları» ifadesinden maksat «Müslüman kadınlar»dır. Selefin çoğunluğunun görüşü de budur. (2)

Kurtubî şöyle der:

«Âyetteki, «kendi kadınları» ifadesinden maksat, "müslüman kadınlar"adır, öyleyse mümin bir kadının müşrik ve zımmî bir kafir kadın karşısında vücudunun hiçbir yerini açması helal değildir. Ancak cariyelerinin hükmü müstesnadır."

«Bazı alimlere göre Hristiyan bir kadının Müslüman bir kadını öpmesi veya Müslüman bir kadının müşrik bir kadına karşı olan avret mahallinin dışındaki yerlerini göstermesi mekruhtur. Zira Hz. Ömer, Suriye valisi Ebu Ubeyde bin Cerrah (ra)'a yazdığı mektupta, «Bana gelen haberlere göre Müslüman kadınlarla zımmî kadınlar aynı hamamda birlikte yıkanıyorlarmış. Buna mani ol. Çünkü zimmî bir kadının bir Müslüman kadını çıplak olarak görmesi caiz değildir.» demiştir. Bu mektubu alan Ebu Ubeyde (ra), halkı toplayarak, «Hangi kadın özürsüz olarak sırf temizlenmek için zimmi kadınlarla hamama giderse, Allah (cc) Müslümanların yüzünü ağarttığı gün o kadının yüzünü karartır.» demiştir.»
(3)

İbni Abbas (ra) da şöyle der:

«Müslüman kadınların Yahudi veya Hristiyan kadınlara vücudlarını göstermeleri haramdır. Zira onlar Müslüman kadınların vasıflarını gidip kocalarına ve erkeklerine anlatırlar.» (4)

Bazı alimlere göre de âyetteki «kendi kadınlarından maksat, Müslüman veya zimmî bütün kadınlardır." Alusî de Fahreddin Razi'den naklen, «Kadınlardan maksat Müslüman veya kafir bütün kadınlardım demektedir. Alusî, Fahreddin Razi'nin seleften şöyle naklettiğini zikreder: «Kadınlardan maksat Müslüman kadınlardır. Buna göre Müslüman olmayan kadınlar karşısında Müslüman kadının yabancı erkekler karşısında olduğu gibi örtünmesi lazımdır.» görüşü, bu örtünmenin farz değil sünnet olduğu şeklinde anlaşılır.» (5)

Mevdudî, bu mesele hakkında şunları yazmaktadır:

"Allah Teala, «kadınlar» yerine, «kendi kadınları» tabirini kullanmıştır. Şayet mutlak ifade ile «kadınlar» deseydi, Müslüman kadınların, kadının kadına karşı avreti sayılan yerler dışındaki yerlerini, ister mümin ister kafir, ister salihe ister fasıke olsun bütün kadınlara göstermeleri helal olurdu. Halbuki Allah Teala âyette «kendi kadınları» tabirini kullanmıştır. Bu şekilde Müslüman hür kadınlara ziynetlerini açmaları hususunda bir sınır çizilmiştir."

"İşte bu özel sınırın ne olduğu hususunda müfessirler ve fakihler arasında ihtilaf vardır. Bazı alimlere göre, «kendi kadınları» tabiri yalnız Müslüman kadınları İfade eder. Bu, İbni Abbas {ra), Mücahid (ra) ve İbni Cerir (ra)'nin görüşüdür. Bunlar görüşlerini Hz. Ömer'in Ebu Ubeyde (ra)'ye yazdığı mektuba dayandırmaktadırlar."

"Diğer bir taifeye göre kendi kadınlarından maksat bütün kadınlardır. Fahreddin Razi'ye göre bu en sıhhatli görüştür."

"Bir başka taifeye göre ise «kendi kadınlarından maksat, onlarla tanışan, konuşan ve iş yapan kadınlardır. Bu kadınların Müslüman olmaları ile olmamaları arasında hüküm bakımından bir fark yoktur. Âyetteki «kendi kadınları» ifadesi dışında kalan kadınlar tanınmayan, huyu ve adetleri bilinmeyen kadınlardır. Din ihtilafı söz konusu değildir. Öyleyse Müslüman bir kadının tanıdığı iffetli, namuslu, güzel ahlaklı bir hıristiyan kadına karşı ziynetlerini açmasında bir mahzur yoktur. Fakat haya perdesi yırtılmış, ahlakına ve terbiyesine güvenilmeyen, yabancı erkeklere karşı laubali davranan kadınlara karşı ise (isterse Müslüman olsunlar) Müslüman bir kadının ziynetlerini örtmesi farzdır. Çünkü böylesi kadınların zararı erkeklerden daha az değildir.»
(6)

Mevdudî'nin zikrettiği üçüncü görüş daha mantıkî ve daha sağlamdır. Müslüman kadınlar bu görüş doğrultusunda hareket ederlerse ahlaklarını daha İyi korurlar, bugünkü Batı taklitçisi kadınların şer ve iğvalarından kendilerini kurtarırlar.

Hür bir kadın kölesine karşı ziynetlerini açabilir mi?

Âyetteki, «kendi ellerindeki memlukelerden» ifadesi köle ve cariyeleri içini almaktadır. Buna göre hür bir kadın kölesine karşı ziynetlerini açabilir. Bazı alimler böyle hükmetmişlerdir. Şafiilerin görüşü de bu yoldadır. Zira İbni Hacer el-Heytemî Tuhfetü'l-Minhac isimli eserinde, «Bir köle mahremine baktığı gibi hanımefendisinin ziynetlerini de görebilir.» demektedir.

İmam Ebu Hanife (ra) ve İmam Hanbel (ra)'e göre: Köle hanımefendisi karşısında yabancı bir erkek gibidir. Onun hanımının ziynetlerine bakması helal değildir. Bunlara göre âyetteki "Kendi ellerindeki memlukelerinden maksat bütün köleler değil, yalnız cariyelerdir."

Bu görüşlerini Said bin Müseyyeb (ra)'ten bu âyetin tefsiri hususunda rivayet edilen, «Nur Suresindeki âyete aklanmayınız, Zira o âyet yalnız kadınlar içindir, erkekler için değil.» (7) sözüne dayandırırlar. Zira erkek köleler mahrem değildir. Onlarda kadın arzusu da mevcuttur. Öyleyse hanımefendilerin erkek köleleri karşısında ziynetlerini açmaları caiz değildir.

İmam Ebu Hanife (ra) ve İmam Hanbel (ra)'e göre, âyette cariyelerin zikredilmesinin sebebi, âyette yalnız mahrem olan hür erkekler zikredildiği için, hür bir kadının cariyesi karşısında da ziynetlerini açmasının caiz olmadığının sanılmasını önlemektir. Âyette «memlukeler» kelimesinin zikredilmesi bu yanlış anlamayı ortadan kaldırmaktadır.

İbni Abbas (ra), kölenin hanımefendisinin saçlarını görmesinde bir beis yoktur demiştir. İmam Malik (ra)'in görüşü de budur.

İmam Şafii (ra) yukarıdaki görüşünü Enes bin Malik (ra)'ten rivayet edilen şu hadise dayandırmaktadır: «Resulullah (sav), Hz. Fatıma'ya hibe ettiği bir köleyi ona götürdü. Hz. Fatıma'nın üzerinde kısa bir örtü vardı. Saçlarını örttüğü zaman ayaklan açık kalıyor, aşağıya indirdiği takdirde de saçları açıkta kalıyordu. Bunu gören Resulullah (sav), «Bunda bir beis yoktur. Çünkü bu senin hizmetçindir.» buyurdu.» (8)

Ayetteki kadın ihtiyacı duymayan erkekler kimlerdir?

Âyeti kerime, kadına ihtiyacı olmayan erkekleri erkeklik hükmünden istisna etmiştir. Kadınlığın ne demek olduğunu bilmeyen ve kadına karşı herhangi bir arzusu olmayan akılsız denilecek kadar ahmak erkekler karşısında kadınların ziynetlerini açmasında bir vebal yoktur. Çünkü bunlar kadınlara kötü bir gözle bakmazlar. Biz burada âyetten sahih bir mana çıkarılması ve âyette kasdedilenin ne olduğunun ortaya çıkması için bazı sahabi, tabiin ve müfessirlerin bu âyetin tefsin hususundaki görüşlerini nakledeceğiz.

İbni Abbas (ra)'a göre, âyetteki «erkeklerden yana ihtiyacı olmayan» erkeklerden maksat, kadına hiç ihtiyaç duymayan erkeklerdir.

Katade (ra)'ye göre yalnız karnını doyurmak için eve gelen erkeklerdir.

Mücahid (ra)'e göre midesinden başka hiçbir şey düşünmeyen ve kadının ne demek olduğunu bilmeyen erkeklerdir.

Bu hususta daha birçok görüş vardır. Bunların hepsi, âyetteki «erkeklerden yana ihtiyacı olmayanlar»in ya erkeklik gücünü yitirmiş kimseler veya cinsiyet konusunda hiçbir şey bilmeyen ahmak erkekler olduğunu ifade eder.

Buhari ve diğer muhaddisler Hz, Ayşe ve Hz. Ümmü Seleme'den şöyle rivayet ederler:

«Bir hünsa Resulullah (sav)'ın zevcelerinin yanına gider gelirdi. Onlar da onu kadına karşı hiçbir ihtiyacı olmayan bir kimse sayarlardı. Resulullah (sav) bir gün Ümmü Seleme (r.anhüma)'nin odasında hünsa ile kardeşi Abdullah ibni Ebi Ümmiye (ra)'yi gördü. Hünsa, Abdullah'a, «Eğer Allah (cc), Taif'in fethini nasib ederse sen Gaylan'ın kızını al. Çünkü o dört kadına bedeldir.» dedi. Bunun üzerine Resulullah (sav), «Ey Allah (cc)'ın düşmanı sen o kadına çok bakmışsın.» diyerek Ümmü Seleme (r.anhüma)'ye döndü ve «Bu adam bundan sonra odana girmeyecektir.» buyurdu.»

Kadınların Karşılarında Örtünmeyecekleri Çocuklar

Ulema, âyetteki «Henüz kadınların gizli yerlerine muttali olmayan çocuklar» ifadesinde ihtilaf etmişlerdir.

Bazı alimlere göre âyetteki çocuklar henüz buluğa ermeyen çocuklardır.

Diğer bazı alimlere göre ise, çocukluğundan dolayı kadının gizli yerleri ile gizil olmayan yerlerini birbirinden ayırdetmeyen çocuklardır. Bu ikinci görüş daha sahihtir. Zira âyetteki çocuklardan maksat, şüphesiz kadınların vücudu, tavır ve hareketleri hususunda cinsî bir şuura ulaşmayan küçük çocuklardır. Kadınların gizli yerlerine muttali olan çocuk, henüz buluğ çağına ermese dahi, kadınların ona karşı ziynetlerini örtmesi daha uygundur.

Dipnotlar:

(1) Kurtubi, Tefsir, XII / 231.
(2) Fahreddin Razi, Tefsir, XXIII / 174, 207.
(3) Kurtubi, age, XII / 233.
(4)age.
(5) Alusi, Tefsir, XIX / 143.
(6) Mevdudi, Nur Suresi Tefsiri'nden özetle.
(7) Alusi, age. XVIII / 144; Kurtubi, age, XII / 234.
(8) Beyhaki ve Ebu Davud.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun