Özür dilemek kadının mı erkeğin mi önceliği?

Tarih: 13.09.2023 - 23:32 | Güncelleme:

Soru Detayı

1) Haksız olsa da özür dilemek, alttan almak sadece kadına mı Sünnet'tir veya kadına daha mı çok Sünnettir? Kadın için barışmadan uyumam demesini öneren bir Hadis-i Şerif var, erkeklere de benzer bir şey söylenir mi? Zaten hanımın özür dilemesi daha iyi, o dilesin, o alttan alsın diyen erkeğin yaptığı yanlış mıdır? Erkekten özür dilenmesi daha iyi veya buna benzer bir kural var mıdır? Erkekler hep alttan alınca bunu kötüye kullanabiliyor veya şımarabiliyorlar, daha çok tepesine çıkabiliyorlar bunu nasıl engelleyebiliriz?
2) Kadınlar çok şikayet edince erkeğe "Asık suratlı olmayı da bilin." diyorlar. Kadın erkeğin tepesine çıkınca azarlanmalı ama erkek alttan mı alınmalı?
3) Bir de mesela kalbinin çok kırılması, ağlatılma, şiddete uğrama durumlarında yine de alttan mı almalıyız? Alttan almak çok ağır geliyorsa, kırgınlık geçmiyorsa, mutsuz kalınıyorsa karşı tarafa kırgın olduğumuzu belli etmek daha iyi olmaz mı?
- Bu gibi durumlarda da kadın erkek ayrımı var mıdır? Yanlış mı anlıyorum bu hükümleri, suçlama amacında değilim sadece aklıma takılan yerler var.

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Karı-koca hakkına, aile hukukuna, dünya ve ahiret hayatının huzuruna zarar veren kim ise, özür dileme önceliği onundur; salt olarak erkek veya kadının değildir.

Cevap 1:

Huzurlu bir evlilik için her iki eşten beklenilen şey; yaşanan sorunlarda elden geldiği kadar alttan almak, olayı büyütmemek, kırgınlığı devam ettirmemek ve kendi adına özür dilemektir.

Aksi hâlde basit bir kırgınlık kar topu gibi büyüyerek boşanmaya kadar gidebilir.

Neden mi? Çünkü evlilik ilişkisinde karı-koca arasında yaşanan tüm sorunlarda, oranlar farklı da olsa, her iki tarafın da payı var.

Mesela eşler, söz ve davranışlarıyla, hata ve kusurlarıyla birbirlerinde olumsuz algı bırakırlar. Bu algının etkisiyle, olmadık zamanda veya yerde gereksiz, abartılı tepkiler verirler. 

Aslında tepki o andaki olaya değil de geçmişte yapılan bir hataya veya yanlışadır.

Eşler aynı zamanda birbirlerine karşı içlerinde duydukları olumsuz duygularla da ötekini etkilerler, yaydıkları negatif veya pozitif enerji ile de birbirlerinin olumsuz duygu ve davranışlarını tetiklerler.

Ayrıca bazen eşlerden birisinin sıradan bir söz ve davranışı, diğer eşte normalden daha fazla tepkiye neden olur. Çünkü içinde var olan, çocukluğundan getirdiği bir yarasını kaşımıştır veya tetiklemiştir. Veya bir tarafın söylediği sıradan bir söze diğer taraf yanlış anlam vererek aşırı tepki verir ve olay kar topu gibi katlanarak devam eder.

Görüldüğü gibi eşler arasında yaşanan bir sorunda gerçekten asıl sorumlunun kim olduğunu tespit etmek kolay değil. Bunu çoğu zaman eşler de bilmezler. Çünkü olay bilinçaltı tepkilerle geliştiği için bilinçli bir açıklama getirilemez.

Mesela eşlerden birisi, diğer eşin yatağa geç geldiğinden şikâyet eder, karşı tarafı suçlar, küser, kırılır.

Oysaki belki de bilinçaltının yönlendirmesi ile kendisi yatağa erken giriyor. Böylece hem mahrem yakınlıktan kaçıyor hem de eşini suçlu duruma sokarak vicdanen rahatlıyordur.

Burada her iki eşe düşün şey, yaşanan sorunda kendi payının da olabileceğini düşünüp, özür dilemek, konuyu alttan almak, karşı tarafa fazla yüklenmemektir. 

Bununla beraber; böylesi durumlarda kişinin her zaman özür dilemesi veya alttan alması gerekmez, bazen olayın üstüne gitmemek, görmezden gelmek, bazen de karşı tarafı eleştirmeden, suçlamadan sadece kendi rahatsızlığını ve duygularını dile getirmek de bir çözüm olabilir.

Bazı ciddi durumlarda ise sorunu üzerini örtmek değil, karşılıklı kavli leyin ile konuşmak da gerekebilir.

Burada hanımların daha fazla alttan almaları tavsiye edilmektedir. Bunun temel nedeni, erkeğin üstün, kadının aşağı olması değil, erkeğin fıtratından kaynaklanan bir durum söz konusudur.

Kadın ve erkek artı ve eksi kutupları gibi farklı kutuplarda yaratılan, bu farklılıklardan dolayı da birbirini çeken iki cinstir.

Erkek, yaratılış itibariyle daha sert, daha katı, daha gergin; kadın ise daha yumuşak, daha sakin ve daha latiftir.

Erkek, sertliği ve cesareti ve cömertliği ile karısını ve çocuklarını koruyacak, ihtiyaçlarını karşılayacak; kadın da letafeti, yumuşaklığı ve şefkati ile kocasını ve çocuklarını sakinleştirecek, sarıp sarmalayacaktır.

Cevap 2:

İster kadın isterse erkek olsun, eşlerin birbirini azarlama, aşağılaması dinen de ahlaken de doğru değildir.

Bu durum evlilik huzuruna ciddi zarar verir. Eşler, bir diğerinin kendisini azarlamasına izin vermemelidir.

Erkek veya kadının, eşini aşağılaması hem kul hakkına hem de Allah hakkına girer. Tövbe etmesi gerektiği gibi, eşinden de özür dileyerek helallik alması gerekir.

Cevap 3:

“Kalbinin çok kırılması, ağlatılma, şiddete uğrama durumlarında” alttan alınması doğru değildir.

Ancak burada önemli olan aynı şekilde karşılık vermeden, bu tür davranışlara izin vermemek, engel olmak ve tekrar etmemesi için çözümler üretmektir.

Altan almalar veya özür dilemeler de tek taraflı olmamalı ve bir alışkanlık haline de gelmemelidir. Yani bir taraf sürekli alttan alıyor, özür diliyor, diğer taraf da sürekli baskın gelmeye çalışıyorsa, bu sağlıklı olmaz. 

Eşler birbirinin anne-babası veya evladı değil ki, sürekli tek taraflı fedakârlık etsinler; karı-koca ortak amaçlar için gönül birliği içinde bir araya gelmiş iki yetişkindir.

Dolayısıyla onlardan beklenen çocuk gibi değil de olgun iki insan gibi karşılıklı fedakârlıklarla evliliği yürütmektir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Okunma sayısı : 500+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun