Peygamberimizin İslamiyet'ten önce, kızların diri diri gömülmesine, köleliğe ve zinaya bakışı nasıldı?

Tarih: 02.12.2013 - 15:11 | Güncelleme:

Soru Detayı

-  Kur'an’ın teknolojiye bakışı nedir?

- Neden büyük buluşları telefon, araba, bilgisayar vs gibi büyük buluşları Hristiyanlar, Yahudiler, ateistler buldu?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

1) Peygamber Efendimiz (asm), İslam’dan önce de güzel ahlakın zirvesinde bulunuyordu. Zulmün kol gezdiği bir devirde, Hz. Peygamber (asm) yaklaşık daha on yaşındayken 580 yılında, can ve mal güvenliğinin sağlanması, zayıf ve güçsüzlerin korunması, zulmün önlenmesi gibi amaçlarla, toplumda sözü geçen, saygın ve iyi niyetli kişilerin önderliğinde kurulan “Hılfu’l-fudul” (Erdemliler ittifakı) adlı sivil toplum kuruluşuna katılması, Peygamberimiz (asm)'in Cahiliye devrinde de çok güzel ahlak sahibi olduğunun göstergesidir.

- Ayrıca, onun çocukluğundan beri, “Muhammedü’l-Emin” (Güvenilir insan Muhammed) unvanına layık görülmesi, onun Cahiliye döneminde de -Allah’ın inayetiyle- her türlü kötülükten uzak durduğunu göstermektedir.

- Kızlarını diri diri gömenler, onların başka insanlarla evlenmelerine razı olmayanlardır. Hz. Peygamber (asm)'in İslam’dan önce evlilik çağına gelen kızlarını evlendirmesi, onun bu gibi yanlış düşüncede olmadığını gösteriyor.

- Siyer ve tarih kaynakları, Hz. Peygamber (asm)'in bütün hayatında içki içmediğini, fuhşa bulaşmadığını haber vermektedir.(bk. Şeyh Âid el-Karanî, Kırae fis’-Sîre)

- Rivayete göre Hz. Peygamber (asm) eski hayatından bir hatırayı özetle şöyle anlatmıştır:

“Bir gün davarları güderken, Mekke’nin yakın bir mahallesinde, düğün dolayısıyla çalgılar, oyun ve eğlencelerin sesleri duyuluyordu. Bir çoban kendisine 'Sen git bu eğlencelere katıl, hayvanlarına ben bakarım.' dedi. O da  'Olur!..'  demiş ve gitmişti. Eğlence mahalline yaklaştığı bir yerde uykusu gelir ve uykuya dalar. Uyandığında gün doğmuş, eğlence bitmiş ve bütün o sesler kesilmişti.”

Yani Allah kendisini korumuştu.(bk. Kırae fis’-Sîre)

- “Muhammedü’l-Emin” unvanı diğer konularda olduğu gibi, iffet konusunda da onun en güvenilir bir kimse olduğunu göstermektedir.

- Hz. Peygamber (asm)'in -o günkü kültürde mevcut olduğundan- eş Hz. Hatice tarafından kendisine verilen kölesi Zeyd’i hürriyetine kavuşturup onu bir oğlu gibi görmesi, köleliğe bakışını gösteren canlı bir örnektir. Zeyd’in babası geldiğinde Hz. Peygamber (asm) Zeyd’i babası ile kendisi arasında tercih yapabileceği konusunda serbest bıraktığı halde, Köle Zeyd’in onu babasına tercih etmesi, ayrı bir delildir.

2) Kur’an’ın teknolojiye bakışı müspettir. Kur’an’da son zamanlarda yapılan fenni keşiflere işaret ettiğine dair yazılan kaynaklar, onun bu olumlu bakışının göstergesidir. İlk emri oku olan Kur’an kadar ilmi teşvik eden başka bir kaynak yoktur.

- Ancak, Kur’an bir fizik, bir kimya, bir astronomi kitabı değildir. Bu sebeple, Kur’an’ın bu günkü teknolojik gelişmelere açık ifadelerle teşvik etmesi veya onlardan bahsetmesi beklenmemelidir. Kaldı ki, yaklaşık on dört asır sonra meydana gelen teknolojik gelişmeler on dört asır önce açıkça ifade edilseydi, “Mukteza-yı hale mutabakattan (zaman ve zeminin durumuna uygunluk sağlamaktan) ibaret olan” belagate aykırı olduğu gibi, irşat mantığına da ters düşerdi.

Bediüzzaman Hazretlerinin de işaret ettiği gibi, kainatta bir tekâmül kanunu vardır. Eskiden çok kapalı meseleler zamanla bedihî ilimler sırasına geçebilir. Hâlbuki irşadın özelliği, mevcut ilim ve fikir seviyesini nazara almaktır. Meselâ: Şayet Kur'an, on beş asır önceki insanlara,

"Kendi ekseninde dolaşan güneşin duruşuna ve onun etrafında pervane gibi dönen dünyanın hareketine bakın! Bir milyondan fazla mikroskobik canlıları barındıran bir damlacık suyu temaşa edin ki, Allah'ın sonsuz kudretinin belgelerini görebilesiniz."

deseydi, insanların çoğunu şaşırtmış olacaktı. Çünkü onlar, gözleriyle dünyanın değil, güneşin dönmekte olduğunu görüyorlardı. Ve bir damla suda ise, hiçbir şey görmüyorlardı. Fennî keşifler ancak hicri onuncu asırdan sonra ortaya çıkmıştır. O asra kadar gelen insanları şaşırtmak, yalnız yeni müspet fenlerin keşiflerinden sonra ancak anlaşılabilen konuları ders vermek, irşad prensibine de belagat kuralına da aykırıdır.

Demek ki, insanların aklına göre konuşan Kur'an, tam belagat göstermiştir. (bk. İşârâtu’l-İ’caz, Nübüvvetin tahkiki; Muhâkemat, 160-161)

İlave bilgi için tıklayınız:

- Kur'an'da, elektrik, televizyon, uçak, dvd ve cep telefonu gibi ...

- Dünya çapında Müslüman bilim adamları var mıdır?

- Kur'an-ı Kerim' de bilimsel keşiflerden bahsediliyor mu?

- Peygamberimiz döneminde bilim ve teknoloji olmadığı halde, Kur'an ...

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun