Öldürmenin caiz ya da farz olduğu durumlar hakkında bilgi verir misiniz?

Tarih: 18.12.2006 - 19:51 | Güncelleme:

Soru Detayı

-  Tecavüzcüler, ahlakı bozmaya çalışanlar, Müslümanlara ağır eziyetler edenler, ahlaksız yayın yapan medya mensupları öldürülmeli mi?..
- Hangi durumlarda öldürme caiz ya da farz olur?
Örnek 1. Bir kadına tecavüz ediliyorsa, tecavüzcüyü öldürmek farz mıdır? Veya tecavüz olup bittikten sonra, tecavüzcüyü öldürmemiz caiz olur mu?
Örnek 2. Ahlakı bozmaya çalışanları öldürmek farz mıdır? Mesela, sokak ortasında cinsel ilişkiye girenleri öldürmeli miyiz? Ya da ulusal kanaldan erotik yayın yapan medya mensuplarını?
Örnek 3. Ülkemiz dışında yaşayan Müslümanlar ağır eziyetlere maruz kalıyorsa, oraya gitmemiz ve mesullerini öldürmemiz farz mıdır?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Başkasının hayatına kıymak, katl. Cinayet, bir terim olarak insanın hayatına ve vücut tamlığına karşı işlenmesi yasaklanmış fiillerdir. Cinayet, öldürme ve yaralama olmak üzere iki kısma ayrılır. Öldürme, dünya ve ahirette cezayı gerektiren bir fiildir. Dünyadaki cezası kısas, ahiretteki ise cehennem azâbıdır. Çünkü o, dünyada Allah'ın yaratmasına tecavüz, toplumun ve toplum hayatının emniyetini tehdid eden bir fiildir.

Kur'an-ı Kerim'de adam öldürmenin haram olduğunu bildiren birçok ayet vardır. Bu ayetlerin birinde şöyle buyurulur:

"Allah'ın haram kıldığı cana, haklı bir sebep olmadıkça kıymayın. Kim mazlum olarak öldürülürse biz onun velisine (mirasçısına hakkını isteme konusunda) bir yetki vermişizdir. O da öldürmede aşırı gitmesin. Çünkü o, zaten yardıma mazhar kılınmıştır." (İsrâ, 17/33)

Âdem (a.s.)'ın oğlu Kâbil'in Hâbil'i öldürme suçu, öldürmenin insanlığa tecavüz anlamına gelen bir suç olduğunu gösterir. Nitekim Cenâb-ı Hak şöyle buyurur:

"Bu yüzden İsrâiloğullarına şu gerçeği hükmettik: Kim bir canı, bir can karşılığında veya yeryüzünde bir fesat çıkarmaktan dolayı olmaksızın, öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi olur." (Mâide, 5/32)

Katil için kısas cezası şu ayetle sabittir:

"Ey iman edenler, öldürenler hakkında size kısas (misilleme) yazıldı. Hür hür ile; köle köle ile; dişi dişi ile kısas edilir. Fakat öldürenin lehinde, öldürülenin kardeşi (velisi) tarafından cüz'î bir şey af olunursa kısas düşer. Artık örfe uyarak, maktulün velisine güzellikle ödemede bulunmak gerekir. Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve esirgemedir. O halde kim bu aftan ve diyetin edâsından sonra, katile veya yakınlarına karşı tecavüzde bulunursa, onun için pek acıklı bir azap vardır. Ey akıl sahipleri kısasta sizin için bir hayat vardır. Umulur ki sakınırsınız." (Bakara, 2/178-179)

Kısas hükmü, geçmiş semâvî dinlerde de yer almıştır:

"Biz onda (Tevrat'ta) onların üzerine şunu da yazdık: Cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş karşılıktır. Sonuç olarak yaralar birbirine kısastır. Fakat kim bu hakkını bağışlarsa, o kendisine keffârettir. Kim Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse onlar zalimlerin ta kendileridir." (Mâide, 5/45)

Kur'an-ı Kerim, başkasını kasden öldüren katil için bir ceza daha bildirir:

"Kim bir mümini kasden öldürürse, cezası içinde ebedî kalıcı olmak üzere cehennemdir. Allah ona gazabetmiş ve lânet etmiştir. Ve ona büyük bir azap hazırlamıştır." (Nisâ, 4/93)

Hadiste, kişinin ancak üç durumda ve hâkim kararıyla öldürülebileceği bildirilmiştir. Hz. Peygamber (asm.) şöyle buyurmaktadır:

"Müslümanın kanı ancak üç şeyden birisi ile helâl olur. Zina eden evli, cana karşılık can, dinini terkeden ve İslâm toplumundan ayrılan kimse." (Buhârî, Diyet, 6; Müslim, Kasâme 25; Ebû Davud, Hudud, I; Tirmîzî, Hudud, 15)

Bu hadisi İbni Mesud (ra) rivayet etmiştir. Başka bir rivâyet şöyledir:

"Kişinin kanı üç durumda helâl olur: İmandan sonra kâfir olan yahut evlilikten sonra zina eden yahut da haksız yere bir cana kıyan kimse."

Katlin ve intiharın haramlığı konusunda çeşitli hadisler nakledilmiştir:

"Bir müminin öldürülmesi, Allah katında, dünyanın sona ermesinden daha büyük bir olaydır."

"Şüphesiz, sizin kanlarınız ve mallarınız; bu gününüzün, bu ayınızın ve bu beldenizin haram olduğu gibi birbirinize haramdır." (Buhâri ilim, 37; Hacc, 132; Hudûd, 9; Müslim, Hacc, 147; Tirmîzî, Fiten, 6)

Kasden öldürmenin cezasını hadis tesbit etmiştir. Hz. Peygamber (asm.) şöyle buyurdu:

"Kasden öldürmede kısas vardır. Ancak, maktulün velisinin affetmesi halinde durum değişmektedir."

Yani başkasını kasden öldüren, maktulün akrabaları tarafından affedilmedikçe ona kısas uygulanması gerekir.

Kasden adam öldüren kimse asî ve fâsık olur. Onun işi Allah'a kalmıştır. Dilerse ona azap eder, dilerse bağışlar. İslâm âlimlerinin çoğunluğuna göre katilin tövbesi makbûldür. Böyle diyenlerin delilleri şu ayetlerdir:

"Şüphesiz Allah, kendisine şirk (ortak) koşulmasını bağışlamaz. Bunun dışındaki günahları dilediği kimseler için bağışlar." (Nisâ, 4/48, 116)

"Şüphesiz Allah bütün günahları mağfiret eder." (Zümer, 39/53)

İbn Abbâs (r.a.) katilin bağışlanabileceği konusunda aksi görüştedir. Çünkü birisini kasten öldürenin cehenneme gireceği, Nisâ sûresi 93. ayetle sabittir. Diğer yandan yüz kişi öldüren kimsenin tövbesinin bile kabule şayan olduğunu bildiren hadis-i şerif malûm ve meşhurdur. (Buhâri, Enbiya, 54; Müslim, Tevbe, 46-47). Kâtilin, sürekli cehennem ateşine gireceğini bildiren ayetin, tövbe etmeden ölmesi haliyle ilgili olduğu, yahut durumunun Cenâb-ı Hakk'ın dilemesine bağlı bulunduğu öne sürülmüştür.

Şâfiî mezhebi, öldürmenin hükümlerini beş kısma ayırır: Farz, haram, mekruh, mendub ve mubah.

1. Farz: Mürted (dinden çıkan)'ın tövbe etmediği ve düşman savaşçısının İslâm'a girmediği yahut cizyeyi vermediği zaman öldürülmesi farzdır.

2. Haram: Kanının dökülmesi caiz olmayan masum kimsenin öldürülmesi haramdır.

3. Mekruh: Bir kimsenin, kâfir olan hasmını Allah'a ve Resulüne sövdüğü zaman onu öldürmesi mekruhtur.

4. Mübah: Kısas tatbik edilecek kimseyi veya devlet başkanının savaş esirini öldürmesi mubahtır. Çünkü o maslahata göre öldürüp öldürmemekte serbesttir. Nefis müdafaası için saldırganı öldürmek de mubahtır.

Dört büyük mezheb imamı, öldürmenin mübah olduğu halleri şu şekilde sıralarlar:

Bir kimse yabancı birisinin evine girdiğini; yabancı bir erkeği karısı veya yakın akrabası ile zina ederken görse onu öldürmesi helâldir. Katile kısas gerekmez. Zina, erkekle kadının rızası sonucu oluşmuşsa, Hanefi ve Hanbelîlere göre kadının kocası onları suçüstü yakalaması halinde her ikisini de öldürebilir. Eğer erkek, kadını zinaya zorlamışsa kadının bu erkeği öldürmesi mübah görülmüştür.

Ahlakı bozmaya çalışan insanları cezalandırmak veya zina edenlere gereken cezayı vermek devlet yetkililerinin vazifesidir; halk kendisi bu cezayı veremez. Devlet yetkilileri ceza vermedikleri takdirde onlar mesul olur. Ancak bir Müslüman kardeşimize bir kötülüğün yapıldığını gören kimse, elbette ona engel olamaya çalışacaktır. Bu bir ibadettir. Elinden geliyorsa devlet yetkililerine teslim edip şahit olarak cezalandırılmasını da sağlayacaktır. Ancak ona kendisi ceza veremez.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Kategori:
Okunma sayısı : 100.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun