Suizan, kötüye yormak: Çevremde hoşuma gitmeyen eleştirilere ya da yorumlara maruz kaldığımda, Müslüman kardeşime karşı beynimde bir sürü olumsuz teoriler üretiyorum... Ne yapmalıyım, bunlar vesvese mi, hiç haklı olduğum taraf yok mu?

Tarih: 03.02.2007 - 11:56 | Güncelleme:

Soru Detayı
Eleştiriye açık bir insan değilim ve bu sebeple çevremde hoşuma gitmeyen eleştirilere ya da yorumlara maruz kaldığımda, Müslüman kardeşime karşı beynimde bir sürü olumsuz teoriler üretiyorum; düşmanlık ve kin duyguları oluşuyor, engelliyemiyorum ve basit şeylere takılmış oluyorum. Ne yapmalıyım, bunlar vesvese mi, hiç haklı olduğum taraf yok mu?
Cevap

Değerli kardeşimiz,

Kardeşlerimizden gelen tenkit ve eleştirlere karşı hüsnüzan etmek ibadettir. Ayrıca bazı eksiklerimizi ve kusurlarımızı görmemize neden olabilir.

Her şeyde bir hayır olduğuna göre, bunlar enaniyetimizin kırılmasını ve daha dikkatli olmamızı sağlar. Böylece nefis ve şeytanımızın oyununa gelmemiş oluruz.

Diğer taraftan görüşlerimizi ya da davranışlarımızı eleştirmeleri, bizi gururdan kurtarır. Bu ise, övünmemizden ve enaniyetimizin kabarmasından daha iyidir. Konunun bu yönlerine bakarsak daha rahat edeceğimiz kanaatindeyiz.

Hüsnüzan: Hakkında kesin hüküm bulunmayan bir şeyi iyiye yorumlamak. Suizan: Hakkında kesin hüküm bulunmayan bir şeyi kötüye yorumlamak.

“Ey iman edenler! Zannın çoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Biriniz diğerinizi arkasından çekiştirmesin. Biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz. O halde Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah, tevbeyi çok kabul edendir, çok esirgeyicidir.” (Hücurât, 49/12)

Zan, “sanmak, tahmin etmek” mânâsına geliyor. Hüsnüzan, iyiye de kötüye de yorumlanabilecek bir işe, güzel yönünden bakmak demektir. Bunun zıddı suizan olup “her şeye menfi yönden bakmak, insanların fiillerini ve davranışlarını kötüye yorumlamaktır.”

Bir hadisede kesinlik varsa orada zanna yer olmadığı açıktır. Meselâ, bir insan alenen küfrü savunuyorsa burada zan söz konusu olamaz ve o adamın küfrüne hükmedilir; ama bir mü’minin ağzından küfür sözleri çıktığında, ona hemen kâfir damgası vurmak yerine, hüsnüzan yolunu tutmak ve o sözü küfründen değil, cehaletinden söylediğini düşünmek tedbir ve temkine en uygun olanıdır.

İnsanı suizanna sevk eden en önemli sebep, kendi mizacının bozukluğu yahut kendi hayat düzeninin çarpıklığıdır. Daima karşısındakileri aldatan bir insan, herkesin sözlerini şüphe ile karşılar ve her işin altında bir hile, bir oyun arar.

Nur Külliyatı'ndan bu mânâyı ders veren ibretli bir parça:

“Evet insan hüsn-ü zanna memurdur. İnsan, herkesi kendisinden üstün bilmelidir. Kendisinde bulunan sû-i ahlâkı, sû-i zan saikasıyla başkalara teşmil etmesin. Ve başkaların bazı harekâtını, hikmetini bilmediğinden, takbih etmesin.” (Mesnevî-i Nuriye, Katre s.66)

Hüsnüzannın en önemli bir istimal yeri, insan iradesini aşan musibet ve felâketlerde kaderin bir hikmet ve rahmet yönü olduğunu düşünüp şikayet ve isyandan sakınmaktır. Allah Resulü (a.s.m.) bu mânâyı şu hadis-i şerifiyle ders veriyor:

“Bizler için şimdi her şeyin iyi tarafına ve güzel cihetine ve ferah verecek vechine bakmak lâzımdır ki mânâsız, lüzumsuz, zararlı, sıkıntılı, çirkin, geçici haller nazar-ı dikkatimizi celbedip kalbimizi meşgul etmesin.” (Şualar, s.509)

Hüsnüzan, güzel ahlâkın önemli bir şubesidir. Nefis ve şeytan bu güzel hasletin de düşmanıdırlar. Öyle ise biz de tercihimizi hüsnüzanna yönlendirmeye ve nefsimizi suizandan menetmeğe bütün gücümüzle çalışmak mecburiyetindeyiz.

Tebliğ ve İrşatta Enâniyeti Terk

Kendisine hak ve hakîkat anlatılan muhatapla ikili konuşma anında, meselenin münazara zeminine çekilmemesine dikkat edilmelidir. Zira münazarada konuşan, haktan ziyade enaniyet ve benliklerdir. Bu sebeple konuştuklarımız ve konuşacaklarımız ne denli ikna edici ve edebî olursa olsun, muhatabımızda zerre kadar tesiri olmayacak ve hüsn-ü kabul de görmeyecektir.

Meseleye psikolojik açıdan baktığımızda, münazaranın yersiz ve yetersizliği ortaya çıkacaktır. Zira, biz münazaraya hazırlanırken nasıl hasmımızı mağlup edecek fikir ve düşüncelerle kendimizi techiz etmeye çalışmışsak, muhatabımız da en az bizim kadar aynı hazırlık içindedir. Bizim getireceğimiz delillere muhakkak o da karşı bir delille mukabele edecek ve konuşma öyle bir kısır döngüye girecektir ki, günlerce konuşulsa dahi hiçbir neticeye ulaşılamayacaktır.

İnsan, iç aleminde meydana gelen kötü düşünceleri açığa çıkarmadıkça inşallah sorumlu olmaz.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun