Şahsına yapılan kötülüğe engel olamayan kişi nasıl dua etmeli?

Tarih: 17.02.2007 - 21:46 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Şahsına yapılan bir kötülüğe engel olamayan bir kişi nasıl dua etmeli, sabretmeli ve bunun karşılığını alabilir mi, alırsa eğer nasıl alabilir?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

İnsan başkasına haksızlık yapmaktan sakınacağı gibi, başkalarını haksızlık yapmaktan da alıkoymağa çalışmalıdır. Bu bir görevdir. Şu var ki, kendimize yahut bir başkasına yapılan haksızlığı giderme konusunda bazı İslamî ölçüler vardır. Bunlara uyulması gerekir.

Mesela, bir kötülük, bir haksızlık görüldüğünde onun el ile, olmazsa dil ile önlenmesi, o da olmazsa kalben o işe karşı olmakla mukabele edilmesi Peygamberimizin (asm) bir emridir. Bu hadis-i şerifi yetkili âlimlerimiz şöyle açıklamışlardır:

Münkeri yani kötülüğü el ile men etmek devletin ve diğer yetkililerin vazifesidir. Dil ile met etmek ise âlimlerin, bu konuda bilgi sahibi olan kişilerin vazifesidir. Elinde bir yetki olmayan, o kötülüğü dil ile önleyecek ilim gücünden de mahrum bulunan kimseler ise kalpleriyle buğz edecekler, yani o kötülüğe iç âlemlerinde karşı çıkacaklardır.

Buna göre, bir haksızlığa maruz kalındığında onun izalesi için yetkili makamlara müracaat etmek, o kötülüğü önleme gücüne sahip kişiler varsa onların devreye girmesini sağlamak gerekir. Bütün bunların bir sonuç vermediği hallerde ise kişinin o hakkını alması mahşer meydanındaki büyük hesap gününe kalmış demektir.

Hakkını helal etme meselesine gelince, bu bir fazilettir; kişi kendi hukukuna karşı yapılan tecavüzleri dilerse affedebilir. Mümin kardeşinden gördüğü bir kötülüğe karşı, misliyle yahut daha fazlasıyla mukabele etmeyip af yolunu tutanlar, bunun büyük ücretini ahirette mutlaka görürler. Ancak haklarını isteme hakları da saklıdır. Tercih, kişinin kendisine kalmıştır.

Hz. Enes (r.a.) anlatıyor:

"Bir gün Peygamber'imiz ile birlikte otururken bir ara azı dişleri görünecek şekilde O'nun güldüğünü gördük. Hz. Ömer: "Ya Rasûlallah, anam-babam sana feda olsun, neye güldün?" diye sordu. Peygamber'imiz şu cevabı verdi: "Ümmetimden iki kişi Allah'ın huzurunda diz çöktü, biri "Yâ Rabb'i, bu kardeşimden hakkımı al" dedi. Allah da ötekisine "Kardeşinin hakkını kendisine ver" diye buyurdu. Verecekli adam "hiç bir iyi amelim kalmadı" dedi.

Bunun üzerine Allah alacaklıya: "Ne yapacaksın, arkadaşının sana verecek hiç bir iyi ameli kalmadı" diye buyurdu. Alacaklı: "O halde hakkım kadar günahımı üzerine alsın" dedi. Böyle derken Peygamber'imiz yaşlı gözlerle: "O gün öyle yaman bir gündür ki, her günahını sırtına yükleyeceği birini arar" diye buyurdu ve sözlerine şöyle devam etti:

"Bu arada Allah alacaklı tarafa: "Kaldır başını da cennet bahçelerine bak" diye buyurdu. Adam başını kaldırarak: "Yâ Rabb'i, altından bir takım yüksek evler ile incilerle bezenmiş şehirler görüyorum. Bunlar acaba hangi peygambere veya hangi sıddıka yahut hangi şehide ayrıldı?" dedi.

Yüce Allah: "Bu gördüğün ev ve köşkler bana bedelini ödeyenlere verilecek" diye buyurdu. Alacaklı adam "Yâ Rabb'i, onların bedelini sana kim ödeyebilir?" dedi. Allah "sen verebilirsin" diye buyurdu. Adam; "Nedir o bedel?" diye sordu. Allah: "Arkadaşına hakkına bağışlaman" diye buyurdu.

Bunun üzerine alacaklı Adam: "Yâ Rabb'i ona hakkımı bağışladım" dedi. Allah da alacaklıya: "O halde onun elinden tut ve onu cennete götür" diye buyurdu.

Sonra Peygamber'imiz (asm) bize dönerek: "Allah'tan korkun ve aranızda doğan anlaşmazlıkları barışçı yollardan halledin. Görüyorsunuz ki, Allah mü'minlerin arasını bulmaktadır" diye buyurdu. (Gazali, Ölüm ve Ötesi, s. 65)

Yine bir gün Efendimiz (asm) ashabına cenneti anlatırken bir köşkten bahsetti. Buyurdu ki:

"Cennette öyle bir köşk vardır ki, o köşk havada boşlukta durmaktadır. Ne altında direği vardır, ne de üstünde semaya bağlı bir çekeceği vardır."

Sahabe-i kiram merakla sordular:

"Ya Resulallah, altında direği, üstünde de tutacağı yok, peki o köşkün sakinleri oraya nasıl girecekler?"

Efendimiz (asm) tebessüm etti ve buyurdu ki:

"Kuşların ağaçlara konduğu gibi, o köşkün sahipleri de uçarak gelecekler ve kapıdan içeriye dalacaklar, merdivene ihtiyaç duymayacaklar."

Bu güzel köşk, sahabenin dikkatini çekti. O zaman dediler ki:

"Ya Resulallah, bu köşkler kimler içindir?"

Efendimiz (asm) şöyle buyurdu:

"O köşkler, dünyada maruz kaldığı musibetlere karşı sabreden, tahammül eden insanlar içindir." (bk. Dünya Ötesi Yolculuk, s. 294)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun