Ana-babaya bakmak zorunda olan evlat hangisidir; kız evlat mı, erkek evlat mı?

Tarih: 25.02.2007 - 15:14 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Her çocuk kendi durumuna göre, bakıma muhtaç olan anne-babasına bakmakla sorumludur.

İslam, ana-baba hakkını çok önemser ve kutsal kabul eder. Öyle ki İslam’da cennetin bir yolu da anne ve babanın rızasından geçtiği kabul edilmektedir.

İslam, evlada anne ve babasına karşı hürmetkar ve aynı zamanda hizmetkar olmasını emretmektedir. Nitekim yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de Mealen bu konuda:

“Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi, ana-babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine "of!" bile deme; onları azarlama; ikisine de güzel söz söyle.“(İsra, 17/23)

buyrulmaktadır. Onun için evlat daima anne ve babasının emrinde ve hizmetinde olması gerekir.

Şu kadar var ki, anne ve babasına yaptığı hürmet ve hizmet, İslami durumuna zarar vermeyecek şekilde olmalıdır. Yani ihtiyaçlarını dinî esasları ihlal etmeden karşılayacak. Nitekim Hazret-i Peygamber (asm) döneminde bir çok sahabenin ana-babaları ilk günlerde İslâm’ı kabul etmemiş, hatta İslâm’ın zıddı bir putperestlikte kalmışlardı. Bunlar da evlatlarına baskı yapıyor, İslâm’ı terk etmelerini istiyorlardı.

Gelen vahiyle, ana-babanın İslâm’a aykırı isteklerine uymamak gerektiği emredildi, ama onları bütünüyle de terk etmemek gerektiği bildirildi. Mümkün olduğu kadarıyla hizmetlerinde bulunmayı, dinî ölçülere zıt düşen isteklerine uymadan gönüllerini almaya gayret etmeyi emretti.

Buna göre her çocuk anne ve babasına bakmak, emir ve isteklerini yerine getirmek zorundadır. Ama istekleri İslam dininin esas ve emirleri ile çatıştığı anda onların bu isteğini yerine getirmeyecektir. Faraza anne ve baba İslam’dan ayrıl veya namaz kılma diyorsa, evlat bu isteklere boyun eğmeyecektir; boyun eğmek zorunda da değildir, eğmesi durumunda ise günahkar olur.

Anne-babanın bakımından bütün çocuklar sorumludur. Ancak öncelikle maddi durumu iyi olan erkek çocukların bakma mecburiyeti vardır. Eğer onlar bakmıyorsa kız çocukları da bakmak zorunda olurlar.

Ana-baba yoksul düşer veya yaşlanıp çalışamaz olursa, ilgi ve bakım yükümlülüğü çocuklara aittir.

Ayet-i kerimelerde şöyle buyurulur:

"Bana ve ana-babana şükret..." (Lokmân, 31/14).

"Ana-babana İslâm´a aykırı emirlerinde itaat etme. Onlara dünyada ma´ruf şekilde dostluk göster." (Lokmân, 31/15).

Cabir b. Abdullah´dan şöyle dediği nakledilmiştir:

Hz. Peygamber (asm)´e babası ile birlikte bir adam geldi ve şöyle dedi:

"Ey Allah´ın elçisi! Benim kendime ait malım var; bir de malı olan babam var. Babam benim malımı almak istiyor." Rasûl-i Ekrem (s.a.s) şöyle buyurdu:

"Sen ve malın babana aittir." (es-Serahsî, el-Mebsût, V, 222-229; el-Kâsânî, Bedâyiu´s-Sanâyi, IV / 30; İbnül-Hümam, Fethul Kadir, III / 349 vd.)

Ancak, ana-babaların çocukların malı üzerindeki bu mülkiyet hakkı, yorumlanarak, onların fakîr ve muhtaç olmalarıyla sınırlandırılmıştır. Çünkü miras ayetleri nâzil olunca ana ve babanın, ölen çocuklarının malı üzerindeki hakları belirlenmiştir.

Ana-babanın çocuktan nafaka almalarının şartları şunlardır: Bunların yoksul olması gerekir. Aksi halde ihtiyaçları kendi mallarından karşılanır. Nafaka yükümlüsü olan çocuk veya torunun, bunu vermeğe muktedir olması gerekir. Bu kudret ya zengin olmakla, ya da çalışıp kazanmaya gücü yetmekle gerçekleşir.

Yakınlara nafakanın gerekli olması için şartlar şunlardır:

1. Hısımın yoksul olması gerekir. Bu da ya malı olmamakla veya çalışmaya gücü yetmemekle meydana gelir. Çalışmaya gücün yetmemesi yaş küçüklüğü, yaşlılık, akıl hastalığı veya müzmin hastalık gibi nedenlerle olur. Ancak ana-baba bundan müstesnadır. Çünkü bunlar sağlıklı ve güçlü olup çalışmaya güçleri yetse de kendilerine nafaka desteği sağlanır. Bu duruma göre, ana-baba ve eş dışındaki hısımlar zengin olur veya çalışmaya gücü yeterse, kendilerine nafaka gerekmez. Mâlikîlerce tercih edilen görüşe göre ana-baba çalışmaya gücü yetince çocuklarından nafaka talep edemez (el-Kâsânî, a.g.e., IV / 36, 37; İbn Âbidîn, Reddül-Muhtâr, II / 923; eş-Şîrâzî, el-Muhezzeb, II / 167; eş-Şirbînî, Muğnîl-muhtaç, III / 448; İbn Kudâme, el-Muğnî, VII / 595; İbnül-Hümâm, a.g.e., III / 347).

2. Nafaka yükümlüsünün, gerek zenginlik ve gerekse çalışıp kazanmaya güç yetirmesi bakımından yoksul hısımının geçimini sağlayacak durumda olması gerekir. Ancak baba ve eş, bunun istisnasıdır. Bir erkek yoksul da olsa ebeveynine ve eşine bakmakla yükümlüdür. Mâlikîlere göre yoksul çocuk, çalışıp kazanmaya gücü yetse bile ana babasına nafaka vermesi gerekmez.

Câbir (r.a)´in naklettiği bir hadiste şöyle buyurulur:

"Sizden biriniz yoksul düşerse, önce kendi ihtiyaçlarını karşılasın. Bundan artarsa aile fertlerinin ihtiyacına sarfetsin, yine artarsa diğer hısımlarına harcasın." (Ebû Dâvud, Itâk, 9; Nesâî, Büyû´, 84; Ahmed b. Hanbel, III / 205).

3. Geçimi sağlanacak kimsenin nesep hısımı olması gerekir.

Hanefilere göre nafaka yükümlüsünün, nafaka vereceği kimseye mirasçı olacak derecede nesep hısımı olması gerekir. Delil şu âyettir:

" ... Ne bir anne çocuğu yüzünden, ne de çocuk kendisinin olan bir baba, çocuğu sebebiyle zarara sokulmasın. Mirasçıya düşen de bunun gibidir." (Bakara, 2/233).

Bu âyete göre, ana-baba ile çocuklar arasındaki bir takım hak ve yükümlülükler diğer mirasçılar arasında da söz konusu olur. Bu, gerektiğinde geçim masraflarını da kapsamına alır.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Kategori:
Okunma sayısı : 100.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun