Ahzab suresinde Peygamberimizin hanımlarından bahsedilmesi Kur'an-ı Kerim'in evrenselliğine zıt değil mi?

Tarih: 07.03.2007 - 09:54 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Ahzap suresinde özellikle Peygamberimizin hanımlari ile ayetler neden ayrıntılı ve Peygamberimize ayrıcalık verecek şekilde düzenlenmiştir?

- Anti-İslami sitelerde özellikle bu ayetlere dayanarak -haşa- Kur'an'ın Peygamberimiz tarafından yazıldığı savunulmaktadır. Bu ayetler sadece peygamber için olduğuna gore Kur'an'ın evrenselliği zedelenmiş olmuyor mu?

- Peygamberi ilgilendiren hususların ayetle düzenlenmesini nasıl anlamalıyız?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Peygamberimiz (asm) İslamı şahsında temsil etmekteydi. Onun her hali insanlar için birer örnek teşkil etmektedir. Peygamberlik gibi kutsi bir vazifeyi omuzlarında taşıyan Hz. Muhammed (asm) hakkında Kur'an-ı Kerim'de ayetlerin olmaması düşünülemez. O (asm) Allah tarafından kontrol edilmekte ve zaman zaman bu konuda ayetler nazil olmaktaydı. Nitekim şu ayetler Peygamberimizin (asm) ve dolayısıyla müminlerin nasıl davranması gerektiğini bildirmektedir.

"Onlardan ölen hiçbir kimsenin cenaze namazını kılma ve kabri başında dua etmek üzere durma! Çünkü onlar Allah’ı ve Resulünü tanımadılar ve yoldan çıkmış olarak öldüler." (Tevbe, 9/84)

İbn Übey öldüğünde, halis bir Müslüman olan oğlu Abdullah Hz. Peygamber (asm)’e gelerek cenaze namazını kıldırmasını rica etti. Pek şefkatli olan Efendimiz (asm) o tarafa doğru kalkınca Hz. Ömer (ra),

"Onlar için sen ister Allah’tan af dile, ister dileme. Yetmiş kere bile istiğfar etsen, Allah onları asla affetmeyecektir. Evet, böyle! Çünkü onlar Allah’ı ve Resulünü tanımayıp karşı geldiler. Allah da böylesi fâsıklar güruhunu hidâyet etmez, emellerine kavuşturmaz." (Tevbe, 9/80)

ayeti hatırlattı. Hz. Peygamber (asm):

“Demek Allah izin verdi, ben de yetmişten daha fazla istiğfar ederim.”

dedi. Bunun üzerine 84. âyet indirilip kafirler için istiğfar dilemenin yasak olması hakkında kesin hükmü bildirdi.

"Kâfir olarak ölüp cehennemlik oldukları kendilerine belli olduktan sonra, akraba bile olsalar, müşriklerin affedilmelerini istemek, Peygamberin de müminlerin de yapacağı bir iş değildir." (Tevbe, 9/113)

Cumhur, yani bütün tefsir âlimleri, bu âyetin Ebu Talib hakkında nazil olduğunu nakletmişlerdir ki, bunun dayanağı da Said b. Müseyyeb, Zührî, Amr b. Dinar ve Ma'mer'den gelen bir rivayettir. Demişler ki;

Ebu Talib'in hal-i hayatında Hz. Peygamber (asm),

"Ey amcacığım 'LÂ İLAHE İLLALLAH'  de. Bu bir kelimedir ki, Allah'ın huzurunda bunun ben senin lehinde delil olarak kullanayım." dedi. Orada Ebu Cehl ile Abdullah ibni Ebi Ümeyye de vardı. Bunlar,

"Ey Ebu Talib, Abdülmuttalib'in milletinden vaz mı geçeceksin?" dediler. Bunun üzerine Peygamber (asm) Efendimiz de

"Yasaklanmadığım sürece ben de senin için istiğfar edeceğim." dedi. Sonra da işte bu,

"Peygamber ve müminler için müşriklere istiğfar etmek diye bir şey yoktur." âyeti ile

"Muhakkak ki, sen kendi istediğini hidayete erdiremezsin, ancak Allah dilediğini hidayete erdirir." (Kasas, 28/56) âyeti nazil oldu.

İşte yukarıdaki hükümler Peygamberimize (asm) hitap edilmişse de aslında tüm müminleri ilgilendirmektedir. Çünkü o müminler için bir modeldir.

Peygamberimizin (asm) hane-i saadeti vahye mazhar olması hasebiyle ve o hanedeki eşleri de Peygamberimizin (asm) mümessilliğinde İslamı temsil etmesi bakımından onların hakkında da ayeti kerimeler zikredilmesi ehemmiyetlidir. Nasıl ki Peygamberimize (asm) gönderilen hükümler onun şahsında bütün ümmeti ilgilendirdiği gibi ev halkı için nazil olan ayetler de bütün Müslümanları ve özellikle kadınları ilgilendirmekte onlara hitap etmektedir.

Peygamber (asm)'in hanımları elbette diğer kadınlar gibi olamaz. Çünkü onlar bütün mü'minlerin anasıdır. Bu emir sadece Peygamber (asm)'in hanımlarına mahsus değil, onların şahsında mü'mine kadınların hepsine mahsustur. Bir kadının nâmahrem bir erkeğe karşı süslenip püslenmesi, onu celbedecek şekilde sesini inceltmesi, kırıtarak konuşması, erkekle yalnız bir yerde kalması ve evinde kimse yokken yabancı bir erkeği evine çağırması yasaktır. Kadının erkeğe cevap vermesi gerektiği yerlerde çok kısa ve erkeğin dikkatini çekmeyecek şekilde cevap vermesi gerekir. Diğer hususlar fitne ve fücurun doğmasına sebeb olur. Zira insandaki nefs-i emmâre daima insanı kötülüğe sevk eder. Şeytan da onun yardımcısıdır.

Bu gibi hatalara düşmemek için, kadın ve erkeğin şehveti kamçılayacak hususlardan daima kaçması lâzımdır.

Allah Teâlâ âyet-i celilesinde şöyle buyuruyor:

"Hem de vakar ve haşmetinizle evlerinizde oturun da evvelki cahiliye devri kadınlarının kırıla döküle zinetlerini göstererek yürüyüşü gibi süslenip çıkmayın. Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin. Allah ve Resulüne itaat edin. Ey Ehli Beyt, Allah sizden sadece şunu istiyor: Sizden her türlü kiri gidermek ve sizi tertemiz bir hâle getirmek.»(Ahzab, 33/33)

Yani, siz vahyin geldiği evde yaşıyorsunuz. O vahyin nasıl yaşandığını peygamberden görüyorsunuz. Hikmet burada. İslam, Peygamber Efendimizin (asm) bütün sözleri, davranışları, onayladıklarıdır. Bunları siz gözünüzle görüyorsunuz. Bunları hatırlayınız. Yani sevgili Peygamberimiz (asm) kendisine nazil olan ayetleri çeşitli vesilelerle insan­lara duyuruyor. Eğitim merkezi olarak mescid birinci derecede, çarşılar, dükkanlar, işyerleri, dağlar, tepeler kullanılıyor.

Kur'an'ın üslubuna baktığımızda dünya bir medresedir.

Eğitim salonu yalnız okullar değildir. Oralar da eğitim salonudur, ama yeryüzü bir eğitim salonudur. Buralarda eğitim devam ederken, Peygamber Efendimizin (asm) ömrünün yarısı da evde geçiyor. Evde Peygamber Efendimizin (asm) hanımları nazil olan ayetleri ve o ayetlerin Peygamber Efendimiz (asm) tarafından yapılan hem sözlü, hem de davanış yorumlamala­rının da kıyamete kadar gelecek insanlara nakledilmesi gerekiyor.

İşte bu nakletme görevi de o annelerimize düşüyor. Bu sebeble Allah (c.c.) onları uyarıyor. Evleri onların eğitim merkezi olmuş oluyor. Öğretmenleri de sevgili Peygamberimiz (asm)'dir. Ders kitapları Kur'an-ı Kerim'dir ve Efendimizin (asm) hayatıdır.

Bütün bunların nakledilmesi gerektiğinden Rabbim bunu emrediyor. O annelerimiz de gerekeni yapmışlar. Allah o annelerimizle bizi, cen­netinde buluştursun inşallah. Allah her şeye nüfuz edendir, Allah her şeyden haberdardır.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun