"Yaşadığı zamandaki imama biat etmeden ölen kişi, sanki cahiliye ölümüyle ölmüş olur." hadis-i şerifini günümüzde nasıl tatbik edebiliriz?

Tarih: 12.06.2011 - 06:36 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Bu konuda değişik hadis rivayetleri vardır. Bunlardan bazıları şöyledir:

"Her kim bîr eli itaatten çıkarırsa, kıyamet günü (kendini savunacak) hiçbîr hüc­ceti/delili olmadığı hâlde Allah'ın huzuruna çıkar. Ve her kim boynunda bir bîat olmadığı hâlde (bir halifeye biat etmeden) ölürse, câhiliyye ölümü (gibi bir ölüm) ile ölür.” (Müslim, İmare, 58)

“Bir kimse emirinin (bağlı bulunduğu mülkî, askerî idarî amirinin) bir şeyinden hoşlanmazsa, buna sabretsin! Zira in­sanlardan herhangi bir kimse, sultana (devlet yetkilisine) bir karış kadar bile karşı çıksa ve bu hâlde ölse, mutlaka câhiliyye ölümü ile ölmüş olur!” (Müslim, İmare, 56)  

"Kim itaatten dışarı çıkar ve cemaatten ayrılır ve bu hâlde ölürse, cahiliye ölümü ile ölür.” (Müslim, İmare, 53)

Alimler, bu  gibi hadislerde yer alan “cahiliye ölümü ile ölür" ifadesini, “cahiliye döneminde bir rehberi, bir lideri olmayan başıbozuk kimseler gibi ölür” şeklinde anlamışlar. (bk. Nevevî, ilgili hadisin şerhi)

Hadiste bu üslubun kullanılması, Müslümanları otoriteye karşı isyan etmekten, anarşik ortamlara zemin hazırlamaktan sakındırmaya yöneliktir. Buna göre, biat etmeyen bir kişinin kâfir olarak öleceği anlamında değil, günahkâr anlamında algılamak gerekir. (bk. İbn Hacer, ilgili hadisin şerhi)

İslam âlimleri bu ve benzeri hadislere dayanarak, zalim de olsa, devlet reislerine karşı çıkmamayı, -Allah’a muhalif olmadığı sürece- onlara itaat etmeyi, otorite boşluğunu meydana getirerek toplumu anarşiye, fitnelere sokmamayı öğütlemişlerdir. (İbn Hacer, a.g.e)

Meallerini verdiğimiz hadis rivayetlerinde yer alan “cahiliye ölümü ile ölür”  ifadesi, bazı farklı rivayetlerde “nifak” kavramıyla belirtilmiştir. Fakat, bu iki ifadeyi de aynı manada anlamak mümkündür.

Konuyla ilgili bir hadis meali şöyledir: Hz. Ebu Hureyre anlatıyor: Peygamberimiz (a.s.m) şöyle buyurdu:

“Kim gaza etmeden veya kendini -niyet olarak- gazaya hazırlamaksızın vefat ederse, nifakta bir şube üzerinde (münafıklığın bir parçasını kendinde barındırmış olarak) ölür.” (Müslim, İmare, 158; Ebu Davud, Cihad, 17; Nesaî, Cihad, 2; Ahmed b. Hanbel, 2/374)

Abdullah b. Mübarek, bu hadisin Hz. Peygamber (a.s.m)’in hayatta olduğu döneme mahsus olduğu görüşündedir.

Diğer bazı alimlere göre ise, hadis her zaman için geçerlidir. Manası şudur: Cihada gitmeyen ve gitmeye yönelik içinde bir niyet taşımayan kimse, -savaştan kaçan, savaşa gitmeyen, ondan geri kalan- münafıkların bir vasfını kendisinde barındırmış olur. (Nevevî, ilgili hadisin şerhi)

Münafıklık sıfatını / vasfını taşımak küfür anlamında değildir. Müslümana yakışmayan bir vasıf olduğu manasına gelir. Çünkü, bir müminin -gerçek mümin olması için- bütün sıfatlarının her an mümin olması lazım değildir. Örneğin; yalan da küfrün bir sıfatıdır. Fakat bir mümin yalan söylemekle kâfir olmaz. Nitekim, bir kâfir de -imanın bir vasfı olan- dürüst olmakla imana gelmiş sayılmaz. Hadiste bu üslubun tercih edilmesi, gazaya teşvik, geri kalmamak hususunda bir uyarı amacına yöneliktir...

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun