“Musa Peygamber Mısır'dan çıkış sırasında Kızıl Denizi çok iyi biliyordu, denizin yarılarak geçilmesi olayı sadece Musa’nın gel-git zamanını çok iyi bilmesiydi ve Musa katliam yapan zalim bir kraldı.” iddiasına ne dersiniz?

Tarih: 27.06.2011 - 09:55 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Bu iddialar sadece dinsizlik hesabına ortaya atılan hezeyanlardır. Hiçbir ilmî delil ve mesnedi olmayan bu gibi iddialar "Tarihçi / bilim adamı" unvanını taşıyan kimseler tarafından seslendirildiği için, ne yazık ki bazı kimseler şüpheye düşürebiliyor.

Evvela Hz. Musa (as)’nın denizi geçtiği sırada bir gel-git olayının olduğunu bilimsel olarak ve kesin bir veriyle tespit etmek çok zordur, belki imkânsızdır. Hz. Musa’nın böyle bir olayın nasıl hangi saatte olacağını bildiğini gösteren hiçbir kanıt yoktur.

Hz. Musa’nın çok genç yaşta Mısır’dan Medyen’e gitmesi ve sekiz-on yıl orada kaldıktan sonra Mısır’a yeninden dönmesi, onun Mısır’daki ilmi çalışmalara katılmasına imkân vermeyen önemli faktörlerdir.

Diyelim ki, Hz Musa (as), o gün gel-git olayının olacağını biliyordu; peki o sürenin denizi geçmelerine imkân verecek bir zaman dilimini kapsadığını nereden bilecekti. Bugün bile, bir deniz kenarında olduğumuzda bir gel-git olayı meydana geldiğini farz edelim; hangimiz o olayın meydana getirdiği boşluğa güvenerek kendimizi denizin içine bırakırız?

Üstelik, Hz. Musa’nın hem kendi grubunun denizden geçmesine imkân verecek hem de arkadan gelen düşman ordusunun denizden kurtulmasına engel olacak bir süreyi ön görmesi gerekir. Eğer Firavun ordusu da kurtulsaydı, Hz. Musa ve kavminin ölümlerden bir ölüm seçmelerinden başka yapacakları bir şey olmayacaktı.

Ayrıca, Firavun ve adamlarının bu gel-git zamanını Hz. Musa’dan çok daha iyi bilmeleri gerekirdi. Çünkü, Mısır’ın hâkimiyetini elinde tutanlar bilimsel çalışmaları da kontrol ediyorlardı. Halbuki tarih kaynakları Firavun'un ve adamlarının -denizin yollarının açık olduğunu görmelerine rağmen- denize girmekten korktuklarını, daha sonra egosunu yenemediği için korka korka denize girdiklerini belirtiyorlar.

Bir de böyle bir olayın Hz. Musa (as) tarafından kesin bir kanaatle tespiti için, bunun en az onun hayatında birkaç defa tekrar etmesi gerekir. Böyle bir olayın bir benzerini gören yoktur.

Diğer taraftan, bu olay orada sadece bir defa mı olacaktı? Tarih boyunca bunun orada aynı ölçekte bir daha tespit edilmemesi gel-git ihtimalini sıfıra indirger.

Şimdi, Tevrat ve Kur’an gibi iki semavî kitabın bir mucize olarak değerlendirdiği bu olayı, bir spekülasyondan öteye geçemeyen dedikodular doğrultusunda algılamanın hangi insaf ve izan ile açıklanabilir?

Bununla beraber, bazı alimlerin görüşlerine göre gel-git olayını ilk defa keşfedip tespit eden Ebu Ma’şer adında bir İslam bilginidir. Bu zat(785-886), Hz. Musa’dan yaklaşık iki bin yıl sonra gelmiştir.

Kaldı ki, bu olay hakkında ilk yeterli açıklama, ancak XVII. yüzyılda,  İngiliz bilgini Isaac Newton tarafından yapılabilmiştir. Bu bilginin çalışmalarına göre gelgitin aslı, gök cisimlerinin çekim gücüdür ve gök cismi ne kadar büyük ve Dünya'ya ne kadar yakın olursa, çekim gücü de o kadar güçlü olur. Bu durumda Hz. Musa’nın bu olayı çok iyi bildiğini iddia etmek,  kızıl materyalist düşüncenin aktığı hezeyan denizinin gel-gitlerine kapılmak demektir.

Uzmanların bildirdiğine göre, gel-git olayının meydana gelmesi için, deniz yüzeyinin yeterince büyük olması gerekir, yoksa çekim gücü önemsiz kalır. Söz gelimi Akdeniz'de suların hareketi ancak yirmi-otuz santimetre içerisinde kalır.

Buna göre, Kızıl Deniz gibi küçük bir denizin, özellikle Hz. Musa’nın geçtiği yerin çok daha dar ve küçük bir yer olduğu düşünüldüğünde, on iki İsrail boyunun ayrı ayrı geçtiği o on iki yolun gel-git olayıyla bağlantılı olduğu tasavvur bile edilmez. Böyle bir olayın; on iki yolu açacak bir gel-gitin eşi benzeri ne olmuş ne de olacaktır; çünkü bu bir mucizedir. Ancak insan için özgür irade var, dileyen kabul eder, dileyen inkâr eder. Çünkü cennet adam istediği gibi cehennem de adam ister...

Hz. Musa’nın İsrailoğullarını kılıçtan geçirdiğine dair iddiaların ne aslı ne de astarı vardır... İsrailoğulları buzağıya taptıkları zaman bütün kızgınlığına rağmen, kardeşi Harun’un saçından-sakalından tutup çekecek kadar sinirli ve üzgün olmasına rağmen, dinden dönmüş İsrailoğullarından hiçbirisini, hatta bu putçuluğu ortaya koyup önayak olan  Samiri’yi dahi öldürmemesi, bu kılıçtan geçirme iddiasının bir palavra olduğunun kanıtıdır.

Bizim okuduğumuz onlarca tarih kaynaklarının hiçbiri, Hz. Musa’yı katliam yapan bir kral olarak takdim etmemiştir. Ayrıca, Kitab-ı Mukaddes’teki Krallar bölümünde Hz. Musa’ya yer verilmemesi, bu krallık iddiasını çürütmektedir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun