İslam büyüklerinden bazıları üzüntülü olmayı tavsiye ediyor. Günümüzde eğlenmek, sürekli neşeli olmak, gülmek tavsiye ediliyor ve strese karşı bunlar öneriliyor. Ölçümüz ne olmalıdır?

Tarih: 05.07.2011 - 00:17 | Güncelleme:

Soru Detayı
- Konuşkan olan, şakacı olanın çevresi daha geniş ve işlerinde daha başarılı oluyor; ama az konuşmak din büyüklerince tavsiye ediliyor. - Az konuşup, dertli, üzüntülü olmak mı yoksa konuşkan, şakacı olmak mı daha iyi olur?
Cevap

Değerli kardeşimiz,

Evvela, üzüntü iki türlüdür. Birisi, imansızlık veya zaafı imandan çıkan üzüntüdür ki, kâfir ve gafiller bu üzüntüyü sefahat ve rezalet ile örtmeye çalışıyorlar. Yani  aklını hayatın ve ölümün gerçeklerinden kurtarmak için içki, kumar, eğlence, fuhşiyat gibi şeylerle meşgul ediyorlar. Bu tarz neşe ve gülmek insana saadet değil, helaket getirir.

İkinci tarz üzüntü ve keder ise nefsi, gaflet ve günahlardan korumak ve ahiretin o dehşetli imtihanlarından kolay geçebilmek için, dünyada ölümü ve sonrasını çokça zikretmek ve hatırlamak şeklindedir. Bu, insanın kendi iç dünyasında bir hasbihaldir, yoksa etrafına keder satmak manasında bir somurtkanlık ve üzüntü değildir.

Bu üzüntünün ilacı da ilahi neşe ve neşvedir. Yani ölümün ve mahşerin dehşetini düşünmekten hasıl olan elem ve keder Allah’ın af ve rahmeti ile karşılanır, arada hassas bir denge kurulur. Yani mümin korku ve ümit arasında yaşar; ne korkuya kapılıp hayatını bütünü ile zehir eder, ne de ümide kapılıp gaflet ve dalalete sapar.

Risale-i Nurlarda, genel olarak mutluluk ve saadetin temeli ve kaynağı iman ve ibadet olarak gösterilir. Saadet, kelime olarak mesut ve mutlu olmak anlamındadır. Mutluluk ise maddi ve manevi olmak üzere iki kısma ayrılır.

Maddi mutluluk, insanın cismani ihtiyaçlarını karşılaması anlamındadır. En temel maddi ihtiyaçlar ise yemek, içmek, uyumak, barınmak, nikah gibi şeylerdir. Bunları insan temin ettiği zaman, cismani saadete ulaşır.

İnsan bedeninde var olan bütün aza ve duyguların cismani mutluluğu farklıdır. Gözün mutluluğu görmektir, kulağın mutluluğu işitmektir, burnun saadeti ise koklamaktır vs... Maddi mutluluk, bu azaların en güzel şekilde tatmin edilmesidir. Şayet bir insan karnını doyuramıyor, barınacağı bir evi, neslini devam ettireceği eşi yok ise, maddi olarak mutlu olamaz. Materyalist felsefe sadece bu noktayı nazara aldığı için, mutluluğu sadece maddi olarak tarif ediyor.

İnsanın bir de akıl, kalp, vicdan, ruh, hayal, sırlar olmak üzere manevi aza ve duyguları vardır. Bu duyguların saadeti maddi hislerin veya bedensel ihtiyaçların giderilmesi gibi değildir.

Mesela, kalp ancak Allah ile tatmin olur, onun ile saadete erebilir. Ruh nurani bir varlık olmasından, ancak nurani ve ulvi hakikatler ile mutmain olabilir. Vicdan, uhrevi alemlerin bir haritası olmasından dolayı, insanın o alemlerin varlığını kabul etmekle mutlu olur. İşte bunun gibi bir çok manevi latife ve hisler, ancak iman ve marifet ile tatmin ve mutlu olabilir. Maddeci felsefenin iddiası gibi, saadet sadece maddi arzuların tatmini ile hasıl olmaz.

Felsefi ekoller içinde mutluluğu sadece hazcılıkta gören ve insanı süfli arzulara yönlediren sapkın fırkalar da vardır. Bunların en başında Epikuros’un kurmuş olduğu hedonizm (zevkçilik – hazcılık) gelir. Yani bunların tezine göre, gerçek mutluluk cismani hazlardan ibarettir. İnsan ahlaki değerleri bırakıp, hayvan gibi cismani hazların peşinden koşmalıdır diyor. Halbuki dünyanın fani olması ve ecel celladının sürekli bizi takip etmesi, bu maddi hazcılık felsefesinin ne kadar hakikatsiz ve çürük bir fikir olduğunu gösteriyor.

Ahlak, iyi veya kötü yaratılışı, tabiatı ve seciyeyi ifade eder. İnsanın, toplum hayatı içinde riayet ettiği ve etme gereği duyduğu kurallar bütününe de ahlak denir. Bir toplumdaki insanların birbirleriyle münasebeti olgunluk, vakar ve nezaket kuralları içerisinde olmalıdır. Bu kurallar içerisinde Müslümanların birbirlerine mütebessim davranması, latife yapmaları, sohbet etmeleri dinimizin kabul gördüğü davranışlardır.

Gülümsemek, güler yüzlü olmak, az gülmek, gülünç olmak, gülmek, çok gülmek, kahkahayla gülmek, yapmacık gülmek, boş yere gülmek, alay edici, incitici ve küçümseyici gülmek, güldürmek, boş yere güldürmek fiilleri arasında farklar vardır. Bunların hiçbirisi diğeriyle aynı fiil değildir. Dereceleri ve aldıkları hükümler de ayrı ayrıdır.

Hadis-i şeriflerden anlaşıldığına göre, Resûl-i Ekrem genellikle beşûş çehreli, güleç yüzlü idi. Yani o, en sıkıntılı anlarında bile umumiyetle üzüntülerini belli etmez ve yanındakilere hüzün verecek bir tavır sergilemezdi. Bilhassa çok sevdiği kimselerle karşılaştığında tebessümü bir kat daha artardı. (bk. Tirmizî, Menâkıb, 10; Ebû Dâvûd, İstiska, 2)

Kur’an-ı Kerîm’de şöyle buyrulur: 

“Yürürken ölçülü, mûtedil yürü! Konuşurken sesini kıs, (sesini ölçülü kullan, ayarla) bağırarak konuşma! Unutma ki seslerin en çirkini, avazı çıktığınca bağıran eşeklerin sesidir." (Lokmân, 31/19)

Bu nedenle konuşurken bazı hususlara dikkat etmek sünnettir. Zira bu konuda da bize örnek olan, yol gösteren vardır, o da âlemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed (a.s.m.) Efendimiz'dir. O'nun bu hususla ilgili sünnetini şöyle özetleyebiliriz :

a)  Bağırarak konuşmaktan kaçınmak,
b)  Kime nasıl hitap edilmesini bilmek,
c)  Kelime ve cümleler anlaşılmayacak kadar alçak sesle hitap etmemek,
d)  Rahatsız edecek kadar yüksek sesle konuşmamak, bu ikisi arasında bir yol izlemek,
e) Muhatabın anlamasını zorlaştıracak yabancı kelime ve girift cümle kullanmamak...

Şüphesiz ki günlük hayatımızda bu ölçüyü aşmamız, bizim Kur'ân terbiyesiyle eğitilmediğimizi, Peygamber sünnetiyle şekillendirilmediğimizi ve yeterince İslâm kültürü almadığımızı gösterir. Zira bu kültürü yeterince almış müminin söz ve davranışları hep ayarlı, ses tonu düzenli, kullandığı kelime ve cümleler ölçülü ve anlaşılması kolay cinstendir.

Gereksiz şakalar yapan, kendisine söz verilmediği hâlde konuşan, sevimli görünmek için halden hâle giren insanların bazı kesimler tarafından girişkenlik olarak görülmesi Müslümanlar için ölçü olmamalıdır.

İş dünyasında, müşteri ve satış temsilcilerinin müşteriyi ikna etmesi için süslü cümleler kullanmaları, ürünün özelliklerini abartarak ve müşteriyi cezbedecek şekilde anlatımlar kullanılmaya teşvik edilmektedir. Peygamberimiz (a.s.m)'in ticaret ahlakı konusunda belirlediği ölçülere aykırı olan bu uygulamalar da maalesef ticaret hayatından yaygınlaşmıştır.

Müslüman bir toplum olarak, ahlaki değerlerimizi Kur'an ve sünnet ışığında yeniden gözden geçirmeye ihtiyacımız vardır.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun