Cennet ve cehennemin varlığı hakkında somut deliller var mıdır?

Tarih: 20.03.2007 - 10:46 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Kur'an'ın çok büyük bir bölümü ahiretin varlığının anlatımına ayrılmıştır. Diyebiliriz ki; Allah'ın varlığı ve buna bağlı anlatımlardan sonra Kur'an'ın en önemli haberi, ahiretin var olduğu, Dünya'da yaptıklarımızın, ahiretteki hayatımızı nasıl yaşayacağımızda etkili olacağıdır.

Kur'an 1.400 yıl önceden, hiç kimsenin o dönemlerde bilmesine imkan olmayan bilgileri, fizikten embriyoljiye, jeolojiden zoolojiye kadar vermektedir. Tüm bu birbirinden farklı konulara giren Kur'an, hiçbir konuda kendi döneminin yanlış inançlarını, yanlış bilgilerini içermeden, her konuda tam isabetli, tam mükemmel olarak doğruları ortaya koymuştur.

İşte bu Kur'an'ın en büyük iddiası, en büyük haberi Allah'ın varlığı, Allah'ın varlığının her şeyden daha önemli olduğu ve Allah'a ortaklar koşmamamızdır. Kur'an, Evren'deki tüm oluşların dayanağı olan Allah'ın varlığını anlatmakta ve Evren'deki tüm oluşumlar Allah'ın bilgisini, kudretini, sanatını göstererek Kur'an'ı onaylamaktadır. İşte bu en önemli bilgi olan Allah'ın varlığını ortaya koyan Kur'an'ın, yeryüzünde hiçbir alternatifi yoktur. Kur'an, Allah'a inanç gibi en önemli konuyu ortaya koymuş ve insanların bu inancı kazanmasını sağlamıştır. Kur'an, insanları inançsızlıktan, putperestlikten kurtarmış, aynı zamanda kendisinden önce gelen kitapları ve peygamberleri de onaylamıştır. Kısacası Allah'ın varlığını ve Allah'ın varlığının önemini anlayanlar, bu konudaki inancı oluşturan Kur'an'ın da önemini anlayacaklardır.

Hiçbir kitapta, hiçbir eserde, hiçbir yerde görülmeyen mucizeleri oluşturan Kur'an, aynı zamanda en önemli görevi yerine getiren kitaptır. Kısacası Kur'an;

1. Allah'ın varlığı gibi en önemli konuyu insanlara duyurur ve insanları Allah'a yöneltir.

2. Dünya'da eşi ve benzeri olmayan mucizeleri sergiler. Böylece hem kendisinin Allah'tan olduğunu, hem mesajlarının doğruluğunu ispatlar.

Örneğin Evren'in yaratılışı ile ilgili ilk üç konuda anlattıklarımızı inceleyin. Kur'an'ın bu konuda ortaya koyduğu bilgilerin (bilimsel olarak bu konu anlaşılmadan) daha önce hiçbir yerde olmadığını göreceksiniz. Kur'an'ın anne rahmindeki embriyonun gelişimlerini ele alan açıklamalarını ele alın, durum yine aynıdır. Kur'an'ın hayvanların dünyası hakkındaki açıklamalarını ele alın, denizlerin altına dair açıklamalarını ele alın, durum hep aynıdır.

Tüm bu mucizeler ve Kur'an'ın üstlendiği görev, Kur'an'ın Allah'ın sözü olduğunu ve Kur'an'ın ne kadar güvenilir olduğunu ispatlar. İşte tüm bu mucizelere sahip Kur'an'ın daha önce de dediğimiz gibi Allah'ın varlığından sonra en büyük iddiası ahiretin varlığıdır. Kur'an'ın güvenilirliğini ortaya koyan her mucize böylece ahiretin varlığına da bir delil oluşturmaktadır.

AHİRETİ YARATMAK ALLAH İÇİN ÇOK KOLAYDIR

Ahiretin varlığının delilleri pek çoktur. İçimizde var olan daima var olma isteği, hiç yok olmama isteği de ahiretin varlığının delilidir. Allah susama hissi verince karşılığında su vermiş, acıkma hissini yaratınca karşılığında yiyeceğimiz rızıkları da yaratmıştır. İnsanın bu hayatla tatmin olmamasını, sürekli yaşama isteğini, yani ahirete olan muhtaçlığı da yaratan Allah'tır. Susama hissine karşı su imkanını, acıkma hissine karşı yeme imkanını yaratan Allah, elbette sürekli yaşama hissimize karşılık ahireti yaratacaktır. Allah eğer bunları vermek istemeseydi, bize istemeyi vermezdi. Madem ki Allah bize her şeyden daha şiddetli şekilde ahireti istetiyor, elbette verecektir.

Her gece, ölümün küçük kardeşi olan uykuya dalan ve her sabah yeniden dirilircesine dünyaya gözünü açan insan, kıyametin ve haşrin alâmetlerini her gün seyrediyor demektir.

“Bu gecenin sabahı ve şu kışın baharı ne kadar makûl ve lâzım ve kat’i ise haşrin sabahı da berzahın baharı da o kat’iyettedir.” (Sözler)

O hayatın huzmeleri bize daima el ediyorlar. Ama önemli olan, oraya varmadan orasını kabullenmek; ilk ağartılarda güneşi seyredebilmek. Güneş doğduktan sonra, artık onu kabullenmenin bir değeri mi kalır? O güneşin bir nuru da kendi ruh dünyamızda!.. Ebed arzusu. Söz sultanı büyük Üstad bu arzunun âhiretin varlığına ayrı bir delil olduğunu şu harika vecizeyle ifade buyurur:

“(Eğer vermek istemeseydi, istemek vermezdi.) Evet, bizi yaratan zât, şu âlemi seyretmemizi istemeseydi, ana rahminde bize göz takar mıydı? Bu güzelim sesleri işittirmek dilemeseydi bize kulak verir miydi? İşte, âhiretin varlığına en büyük bir delil insan ruhuna konulan bu “ebedî yaşama” arzusudur."

“Allah’ın sana verdiği şeylerde âhiret yurdunu gözet. Dünyadan da nasibini unutma...” (Kasas, 28/77)

Bütün ömrü boyunca aşağı olanı isteyen, aşağılığa alışan, aşağı işler peşinde koşan insan, artık âhiret yurdunu gözetemez olur. Yüksek idealler, ulvî sıfatlar, güzel ahlâklar ruhundan gitgide silinir. Bir de bunun zıddı var. İnsan imanda terakki ettikçe, rabbine kavuşmağa daha fazla iştiyak gösterir. Âhirete bol sermaye gönderdikçe, oraya kavuşmayı daha çok istemeye başlar. İstikbalini düşünen ve ileride kavuşacağı mevkileri dikkate alan çalışkan bir öğrencinin artık okulun bahçesine, sınıfına, kantinine, sırasına rağbet etmemesi gibi, onun kalbinde de dünya sevgisi gitgide azalır. Bozulmamış hiçbir akıl, hayatın bu dünyada başlayıp yine bu dünyada biteceğine ihtimal veremez.

“Onlar kendi kendilerine düşünmediler mi ki, Allah gökleri ve yeri ve onların arasında bulunanları ancak hak olarak ve muayyen bir süre için yarattı. İnsanların birçoğu rablerine kavuşmayı gerçekten inkâr edicidirler.” (Rum, 30/8)

Mi'racdan sonra, şanlı Peygamberimiz (a.s.m.), âhiret âlemini ashabına şöyle anlatmıştı:

“Ne gözler görmüş, ne kulaklar işitmiş ve ne de beşerin kalbine, hatırına gelmiştir.” (bk. Secde, 32/17; Zuhruf, 43/71; Buhari, Bed’ü’l-Halk: 8, Tefsîr-u Sûreti: 32:1, Tevhid: 35; Müslim, Îmân: 312, Cennet: 2-5; Tirmizî, Tefsîr-u Sûreti: 32:2, 56:1; İbn-i Mâce, Zühd: 39)

Cennet bundan daha iyi anlatılamaz. Çünkü bu tarif cenneti görenin tarifidir. Üstad Bediüzzaman’ın:

“Bize gösterdiğin numunelerin, gölgelerin asıllarını, membalarını göster.”

duasını şöyle anlayamaz mıyız? Dünya ancak sûretler ve gölgeler âlemi. İnsanın fotoğrafı kendisinden ne kadar geri ise, cennetteki hâli de bu dünyadakinden o kadar ileri. Ağacı söz dinleyen cennetin, insanı lâf anlamayan bu dünyadan ne kadar ileri olduğu az çok hissediliyor. Kaldı ki, akıl da “bunun böyle olması lâzım” diyor.

Ahiretin varlığının en önemli ve tek başına yeterli olan delili, Allah'ın bu konudaki vaadi, Kur'an'ın mucizeleri ahiretin varlığı için de delildir.

Kendi vaadine inanan, ahireti yaratmanın Allah'a çok kolay olduğuna inanan, Allah'a yönelen ve Allah'tan ahireti isteyen kullarını yalancı çıkarsın, hüsrana uğratsın; buna karşılık Allah'ın vaadine inanmayanları, Allah'ın ahireti yaratmasını mümkün görmeyenleri, Allah'a aldırmayanları, Allah'ı inkâr edenleri ve Allah'a yönelenlerle alay edenleri haklı çıkarsın, onaylasın. Elbette ki mümkün değildir! Her görünen Allah'ın doğru sözlü olduğunu, Allah'ın vaadinden caymayacağını gösterir. Yalan eksiklikten, zayıflıktan doğar. Allah'la beraber ise ne bir eksiklik, ne bir zayıflık düşünülebilir.

Peygamberimiz (asm)'in döneminde ve sonraki dönemlerde de ahiretin varlığı ile ilgili kuşkuların temelini "Acaba Allah ahiret yaratabilir mi?" sorusu oluşturmuştur. Ahiretin varlığı ile ilgili düğümün düğümlendiği soru budur. Kur'an çok kısa, çok net ve tamamen çözümleyici şekilde bu soruyu yanıtlar, cevabı harika bir şekilde verir.

"İnsan kendisini çok az bir sıvıdan yarattığımızı görmez mi? Şimdi o apaçık bir düşman kesilmiştir. Kendi yaratılışını unutarak bize bir de örnek veriyor. Dedi ki 'Çürüdükten sonra kemikleri, kim diriltecek?' De ki: 'Kim onları ilk başta yarattıysa, onları yine O diriltecek. O, her türlü yaratmayı bilendir.' " (Yasin, 36/77-79)

İlk defa yaratan! Allah'ın bizi yarattığını bilmek, ahiretin varlığını, Allah için ahireti yaratmanın ne kadar kolay olduğunu anlamaya yeterli delildir. Evren'i incelememiz; Allah'ın, Evren'i ne kadar mükemmel, ne kadar incelikle ve tüm ayrıntıları planlayarak yarattığını anlamamız, ahireti, Allah'ın ne kadar kolay yaratacağını kavramamız için yeterli olacaktır.

"Dediler ki: 'Biz kemikler haline geldikten, toprak haline gelip ufalandıktan sonra mı, gerçekten biz mi yeni bir yaratılışla diriltileceğiz?' De ki: 'İsterseniz taş olun, isterseniz demir. Ya da gönlünüzde büyüyen herhangi bir yaratık olun.' Diyecekler ki: 'Bizi kim geri döndürecek?' De ki: 'Sizi ilk kez yaratan kimse, O…'"  (İsra, 17/49-51)

Ahireti yaratmak Allah'a çok kolaydır. Hem bu Allah'ın vaadidir, hem bu hepimizin en büyük ihtiyacıdır, hem Kur'an'ın yüzlerce ayeti ısrarla ahireti müjdelemektedir. Yaratmanın Allah için ne kadar kolay olduğu belliyken inkâr, gerçekten de şaşırılacak bir davranıştır. Allah insanın yaratıcısıdır ve toprağın insan bedenini nasıl bozduğunu bilir. Allah, toprağın insan bedenini bozmasından ötürü, insanın ilk yaratılışını unutmaz.

"Biz öldüğümüz ve toprak olduğumuz zaman mı? Bu uzak bir dönüş. Doğrusu biz yerin onlardan neyi eksilttiğini biliriz. Katımızda her şeyin korunduğu bir kitap vardır." (Kaf, 50/ 3-4)

Allah tek bir DNA molekülü içinde bile insan bedenine ait tüm bilgiyi saklamaktadır. Kur'an yaratılışımıza bakıp ahiretin varlığını anlayabileceğimizi söylerken, birçok ayetinde de Allah'ın nasıl yarattığına gözlerimizi çevirmektedir. Kur'an'ın mucizelerini incelediğimiz bölümlerde, bu mucizelerin çoğu Allah'ın Evren'deki yaratışının mükemmelliklerine de değinmektedir. Vücudumuzun hücreleri her an ölmekte, yeni hücreler her an yaratılmaktadır. Hiçbirimizin doğduğu günkü vücudundaki hücreleriyle, bugünkü bir hücresi bile aynı değildir. Yediğimiz yiyecekler sürekli vücudumuzdan bir parçaya dönüşür ve eski ölen parçalarımızın yerini alır. Vücudumuzun temel taşı olan karbon, hidrojen, azot, oksijen, fosfor, kükürt gibi atomlar biz yaşadıkça sürekli vücudumuza girer ve çıkarlar, sonunda ise toprağa karışırlar. Fakat "nefs, ruh" dediğimiz maddi olmayan esas özümüz, bütün bu değişimlerde sürekli aynı kalan özümüzdür. Allah daha biz yaşarken bile maddi vücudumuzu sürekli yenileyerek yaratmaktadır. Toprağın vücudumuzu nasıl tahrip ettiğini, vücudumuzun aslının nasıl olduğunu bilen Allah, bizi yeniden yaratmayı vaad etmiştir. Madem ki bu vaad çok kolaydır ve Allah'ın vaadidir, elbette gerçekleşecektir. Evren'in ve yeryüzünün yaratılışına birçok Kur'an ayeti gözlerimizi çevirir ve bunların yaratılışı ahiretin yaratılışı, ölülerin diriltilişi için delil olarak gösterilir.

"Görmüyorlar mı ki, gökleri ve yeryüzünü yaratan ve bunları yaratmakla yorulmayan Allah'ın ölüleri de diriltmeye gücü yetmektedir. Evet, O her şeye gücü yetendir." (Ahkaf, 46/33)

Evren'deki çok uzun mesafeli yaratılışlar, canlıların adedindeki, türlerindeki çok büyük sayılar, Allah için bir adedin de, çok büyük sayılardaki yaratışların da eşit olduğunu, Allah için hiçbir zorluk olmadığını ortaya koyar.

"Sizin yaratılmanız da diriltilmeniz de bir tek kişininki gibidir. Allah işitendir, görendir." (Lokman, 31/28)

HAZIRLANALIM GİDİYORUZ

Kur'an'da birçok konu apaçık anlatılırken, özellikle bizim duyu organlarıyla algılayamadıklarımız benzetmeli anlatım metoduyla (müteşabih olarak) anlatılır. (Bakınız Âl-i İmran Suresi 7. ayet) Ahirette cennet ve cehennemin anlatılışında da bu benzetmeli anlatım metodu kullanılır. (Bakınız Bakara Suresi 25.ayet) Buradan ahiretteki nimetlerin müteşabih, yani benzetimli anlatımla anlatıldığı anlaşılmaktadır.) Yani ahiretteki anlatımların tam anlamıyla nasıl olduğunun anlaşılması ancak ahirete gidilmesiyle mümkün olacaktır. Dünya'daki anlatımlar ahiret hakkında bir bilgi kaynağı olmakla beraber, bu anlatımlar benzetmeli (müteşabih) oldukları için, bunların %100 ahiretin resmi olarak düşünülmesi hatalı olur. Cennetteki mutluluk, cehennemin pişmanlığı apaçık olmakla beraber, Kur'an'ın anlatımlarının tam anlamıyla neyin karşılığı olduğu ahirette anlaşılacaktır.

Ayrıca ahiretle ilgili anlatılanların cennetin ve cehennemin bütününün bilgisini kapsamadığı unutulmamalıdır. Türkiye'deki Antalya yöresini anlatmaya kalksak bile Kur'an'dan kalın bir kitap olurdu. Kur'an, cennet ve cehennem ile ilgili tüm ayrıntıları verseydi herhalde birçok cilt kitap olurdu. Kur'an'da cennet ve cehennem ile ilgili belli kesitler verilir, bu insanlar için belli ipuçları niteliğindedir. Cennette birkaç meyvenin isminin sayılması, cennette bir tek o meyvelerin olduğunu göstermez. Cennette insan nefsinin arzuladığı her şeyin olduğunun söylenmesi bu dediğimizin bir delilidir. (bk. Şuara Suresi 22, Zuhruf Suresi 71, Enbiya Suresi 102, Kaf Suresi 35) Kur'an insanların ve indiği ilk dönemin genel arzu ve korkularına göre ahiretten kesitler vermiştir. Bu kesitler cennet ve cehennemi belli tablolarla benzetmeli anlatımla anlatır.

Şu kısacık hayatta Allah'a yönelmekten, ahiret için çabalamaktan daha akıllıca, daha vicdanlıca bir hareket olamaz. Dünya hayatı çok kısadır. üstelik bu kısa hayatın üçte biri uykuda, birkaç yılı tuvalette, uzunca bir zamanı yolda... geçer. Birkaç yıllık fazladan zevk uğruna her türlü nimeti veren Allah'a yönelmemek büyük bir nankörlük, Dünya'daki kısacık ömre karşı sonsuz olan ahiret için uğraşmamak büyük bir akılsızlıktır.

"Allah her yarattığı hakkında mutlak bilgiye sahiptir." (Yasin, 36/79),

"Allah her şeye gücü yetendir." (Nur, 24/45),

"Allah ölüleri diriltecektir."(Yasin, 36/12)

"... ve bu Allah için çok kolaydır." (Tegabun, 64/7).

"Her benlik ölümü tadacaktır. Kıyamet günü (diriliş günü) hak ettiğiniz karşılıklar size eksiksiz olarak ödenecektir. Kim ateşten uzaklaştırılır ve cennete sokulursa, artık o kesinlikle kurtulmuştur. Dünya hayatı aldatıcı bir yararlanmadan başka bir şey değildir." (Âl-i İmran, 3/185)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun