Teheccüd namazının önemi ve fazileti hakkında bilgi verir misiniz?

Tarih: 20.11.2011 - 16:25 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Peygamber Efendimiz (s.a.s), Sahih-i Müslim'de Ebû Hureyre (r.a)'dan rivâyet edilen bir hadis-i şerifte, teheccüd namazının en faziletli vaktini şöyle belirtmiştir:

"Farz namazdan sonra en faziletli namaz gece namazıdır. Geceyi iki kısma bölersen son kısmı namaz için en faziletli vakittir. Eğer geceyi üçe bölersen ortası en faziletli vakittir." (Tecrid-i Sarih Terc. IV, 16).

Teheccüd namazı çok faziletli bir namazdır. Kur'an-ı Kerim ve hadis-i şeriflerde teheccüd namazı kılmaya teşvik edilmiş ve bu namazı kılanlar övülmüştür. Yüce Rabbimiz geceleyin kalkıp teheccüd namazı kılanlar hakkında şöyle buyurur:

"Onların yanları yataklarından uzaklaşır (teheccüd namazı kılmak için yataklarından kalkarlar), korkarak ve umarak Rablerine dua ederler ve kendilerine verdiğimiz rızıktan (hayır için) harcarlar. Yaptıklarına karşılık olarak onlar için gözlerini aydınlatıcı ne güzel (nimetlerin) saklandığını hiç kimse bilmez." (Secde, 32/16-17).

Ebû Hureyre (r.a)'dan rivâyet edilen bir hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz (s.a.s) şöyle buyurmuştur:

"Geceleyin kalkıp namaz kılan ve karısını uyandırarak ona da kıldıran, şayet kalkmak istemezse yüzüne su serpen erkeğe Allah rahmet eder, (günahlarını bağışlar). Yine geceleyin kalkıp namaz kılan ve kocasını uyandıran, kalkmak istemezse yüzüne su serpen kadına da Allah rahmet eder (günahını bağışlar)." (Ebû Davûd, Salâtü't Tatavvu', 18).

Hadis-i şerif insanı teheccüd namazı kılmaya teşvik ettiği gibi, aile fertlerini kaldırıp onlara da bu faziletli namazı kıldırmaya teşvik etmektedir.

Yine Ebû Hureyre ve Ebû Saîd el-Hudrî (r.a) Peygamber Efendimiz (s.a.s)'in şöyle buyurduğunu rivâyet etmişlerdir:

"Kim geceleyin uyanır ve karısını da uyandırarak beraberce iki rekat namaz kılarlarsa, Allah'ı çok zikreden erkek ve kadınlardan yazılırlar." (Ebû Davûd, Vitr, 13).

Allah'ı çok zikreden erkek ve kadınlar ise Allah'ın mağfiret ve mükâfatına nail olacaklardır. Kur'an-ı Kerim'de onlar hakkında

"Allah'ı çok zikreden erkekler ve zikreden kadınlar, işte Allah bunlar için bağış ve büyük mükâfat hazırlamıştır." (Ahzab, 33/35) buyurulmuştur.

Bir kimse itiyat haline getirdiği teheccüd namazını özürsüz yere terketmemelidir. Hz. Âişe validemizin şöyle dediği rivâyet edilmiştir:

"Gece namazını terketme. Çünkü Resulullah (s.a.s) onu terketmezdi. Hasta ve yorgun olduğun zaman oturarak kılardı." (Ebû Davûd, Salatu't-Tatavvu', 18)

Yine Hz. Âişe validemiz,

"Resulullah (s.a.s)'e namazın en sevimlisi az da olsa devam edileni idi. Resulullah (s.a.s) bir namazı kılmaya başladığı zaman ona devam ederdi." demiştir. (Buhar, Savm, 52).

Teheccüd namazı Hz. Peygamber'e farzdır. Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulur:

"Ey Muhammed! Gecenin bir bölümünde uyanıp, sırf sana mahsus fazla bir ibadet olmak üzere, Kur'an'la gece namazı kıl. Rabbinin seni Makam-ı Mahmuda erdireceğini umabilirsin." (İsrâ, 17/79).

Bu namaz diğer Müslümanlara sünnet veya müstehap derecesindedir.

Teheccüd namazına diğer müminleri de teşvik eden ayet (bk. el-Müzzemmil, 73/20; es-Secde, 32/16; el-Furkân, 25/63, 64; ez-Zâriyât, 51/17, 18; Âli İmrân, 3/16, 17) ve hadisler vardır. Abdullah b. Ömer (r.a)'nın kendisini rüyada cehennemde görmesi ve bir meleğin yaklaşarak "korkma" demesini Resulullah (s.a.s)'a anlatması üzerine, Allah elçisi şöyle buyurmuştur: "Abdullah ne iyi adamdır. Fakat kalkıp gece namazı kılmayı âdet edinseydi ne iyi olurdu." Abdullah b. Ömer, bundan sonra gece uykusunu azaltmıştır. Buradan teheccüd namazına devam eden her ferdin iyi olarak anılmaya lâyık olduğu anlaşılır (ez-Zebîdî, Sahîh-ı Buhârî Muhtasarı Tecrid-i Sarih Tercemesi, Ankara 1982, IV, 29, 30, H. No: 576). Başka bir hadiste şöyle buyurulur:

"Gece namazına devam edin. Çünkü gece namazı kılmak sizden önceki salih kulların âdetidir. Rabbinize karşı bir taattır, kötülükleri örtücü ve günah işlemekten alıkoyucudur." (Tirmizî, Deavât, 101).

Hz. Bilâl (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Size geceleyin kalkmayı tavsiye ederim. Çünkü o, sizden önce yaşayan sâlihlerin adetidir; Rabbinize yakınlık (vesilesi)dir; günahlardan koruyucudur; kötülüklere kefârettir, bedenden hastalığı kovucudur." [Tirmizî, Da'avât 112, (3543, 3544).]

Hadiste teşvik edilen gece kalkması (kıyâmu'lleyl) öncelikle teheccüd namazını da içine alan bir kalkmadır. Resûlullah da pek çok hadislerinde teheccüde teşvik etmiştir. Bazı hadis kitaplarımızda ilgili hadisleri toplayan müstakil bölümler mevcuttur.

Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) sadedinde olduğumuz hadiste "kıyâmu'lleyl"in şu neticelerini hatırlatıyor:

* Allah'a yaklaştırır. Yine O'nun rahmetini celbe vesîle olur.

* Günahlardan uzaklaştırır, yani günah işletmez. Cenâb-ı Hak "Namazın kötü ve çirkin işlerden koruyacağı" (Ankebut, 29/45); "İyi amellerin kötü amelleri gidereceği." (Hud, 11/114) garantisini vermektedir.

* Günahlara kefâret ve örtü olur.

* Bedenden hastalıkları çıkarır, sıhhate vesile olur.

Ubâdetu'bnu's-Sâmit (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Geceleyin kim uyanırsa şunu söylesin:

"Allah'tan başka ilah yoktur, O birdir, ortağı yoktur. Mülk O'nundur, hamd de O'na aittir,  O her şeye kâdirdir. Hamd Allah'a aittir, Allah münezzehtir, Allah büyüktür, bütün amel ve ibadetler için gereken güç ve kuvvet Allah'tandır. Sonra Aleyhissalâtu Vesselâm buyurdular: "Rabbim beni affet!" desin veya dua ederse duasına cevap verilir. Eğer abdest alır ve namaz kılarsa namazı kabul  edilir." (Buhârî, Teheccüd 21)

Sözlerin en doğrusunu söyleyen haberlerin en hakikatlısını konuşan, beyanları, müjdeleri her çeşit mübalağa ve mücazefeden uzak olan Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın bu hadiste haber verdiği büyük avantajın kıymetini takdir etmenin ehemmiyetini anlayan büyüklerimizden bazıları şöyle demiştir:

 "Allah kimin tek bir hasenesini (hayırlı işini) kabul etse, artık ona azab etmez. Çünkü Allah Teâlâ işlerin neticelerini bildiği için sonra iptal edeceği bir şeyi önceden kabul etmez. Kişi yaptığı hayrın boşa gitmeyeceğinden emin oldu mu azab görmeyeceğinden de emin olmalıdır."

Bu gerçeğe binaen Hasan Basrî Hazretleri şöyle demiştir:

"Allah'ın tek bir secdemi kabul ettiğini bilmeyi ne kadar isterdim."

Muğîre İbnu Şu'be (radıyallâhu anh) anlatıyor:

"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ayakları kabarıncaya kadar geceleri kalkıp namaz kılardı. Kendisine:

"Allah senin geçmiş ve gelecek günahlarını affetti (niye kendini bu kadar hırpalıyorsun?)" denildi.

"Şükredici bir kul olmayayım mı?" cevabını verdi." [Buhârî, Teheccüd 16, Tefsîr, Feth 1, Rikâk 20; Müslim, Sıfâtu'l-Münâfikîn 79, (2819); Tirmizî, Salât 304, (412); Nesâî, Kıyâmu'l-Leyl 17, (3, 219).]

Kurtubî bu hadis vesilesiyle, bir yanılğıya dikkat çeker: Bu soruyu Resûlullah'a soran kimse, yani günahının affedilmiş olmasına rağmen ibadet yapmak için meşakkate girişinin sebebini soran kimse zannetmiştir ki: "Allah'a günahlardan korkulduğu için, mağfiret, merhamet taleb etmek gayesiyle ibadet edilir, öyle ise kim mağfirete mazhar olduğu kanaatine varırsa, artık ibadete muhtaç değildir." İşte Resullah'ın cevabı bu inancın yanlışlığına dikkat çekmekte, ibadet yapmaya bir başka sebep göstermektedir: Bu sebep, bir kimsenin hiç de müstehak olmadığı bir nimete kavuşması, mağfirete mazhar olmasıdır. Bu hal, herkese çokça şükür etmek gerektiğini ortaya koyar. Çünkü:

Şükür, nimeti itiraftır ve nimete mukabil hizmet etmektir. Yani, kişi kendisine gelen iyiliğin hakkı olmadığı halde verildiğini bilirse işte bu şükürdür. Teşekkür etmek, bu durumda iyilik yapana: "Sen bana hakkım olmayan iyilikte bulundun, ben bunun idrakindeyim, sana memnuniyetimi; iyiliğini, lütfunu anladığımı ifâde ediyorum." demektir.

Kıyâmu'l-leyl ile yani gecenin değerlendirilmesiyle alakalı ilâhî emir Hz. Peygamber'e peygamberliğin ilk yıllarında geliyor. Yani gecenin tanzimi üzerine gelen ve gecenin büyük bir bölümünün uyanık geçirilmesini emreden Müzzemmil sûresi, geliş (nüzûl) sırası itibariyle 3. sırada yer almaktadır. Demek ki, ilk ilâhî emirlerden biri gecenin değerlendirilmesi ve tanzimi olmuştur. Halbuki gündüz vaktinin tanzimini böylesine teferruâtla ele alan bir âyet hiçbir zaman nâzil olmamıştır.

Bu durumu, gecenin beşerî hayattaki ehemmiyetiyle izah edebiliriz. Gerek başarıda ve gerekse başarısızlıkta olsun, insana hayatı boyunca derin ve kesin tesir icrâ eden hususlardan biri, gece hayatıdır. Gece, insan hayatının yarısını teşkil ettiği halde, ihmal edilme, gafletle geçirilme tehlikesine maruzdur. Şu halde, ikaz ve uyarıların, ciddi dikkat çekmelerin bu hususta daha çok olması gerekmektedir. Kur'ân bunu yapmıştır.

İlâhî emirle geceyi tanzim edip değerlendirecek olan insan, gündüz vaktini de azami şekilde değerlendirecek demektir. Zira gece mes'elesinde muvaffakiyet bir azim, gayret ve irade işidir, şuur işidir.

Zor olanı halleden, kolay olanda takılır mı? Geceyi ihyâ eden, gündüzü öldürür mü? Bu hikmete binaen, daha peygamberliğin başında Cenâb-ı Hakk, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a zamanı iyi kullanma dersini vermek için kıyâmu'lleyl'i emretmiştir.

Hz. Muhammed (aleyhissalâtu vesselâm)'in mûcizevi başarısında, gecenin değerlendirilmesi olan kıyamu'l leyl'in mühim payını görmemek mümkün mü?

Gerek uhrevî kurtuluşunu ve gerekse İslâm'ın tekrar teâlisini gaye edinenlerin, rahmet-i Rahman'ın celb ve tecellisinde böylesine müessir bir vasıtayı şevkle tutmaları, kıyâmu'lleyl kapısından vecdle girmeleri gerekmez mi? (bk. Prof. Dr. İbrahim Canan, Kütüb-ü Sitte Tercüme ve Şerhi)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Kategori:
Okunma sayısı : 300.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun