İbadetlerimin sevaplarını bütün ümmete ve geçmiş ümmetteki Müslüman kardeşlerimize bağışlıyorum, ulaşır mı?

Tarih: 28.11.2011 - 00:55 | Güncelleme:

Soru Detayı
- Bağışlananların her birine bu sevapların hiç eksilmeden gideceğine dair delil var mıdır?
Cevap

Değerli kardeşimiz,

İslam’da temel bir prensip var; bir kimse yaptığı güzel veya kötü bir işin yapılıp devam etmesine vesile olursa, diğer insanların -o ilk insanın açtığı çığırda- yürüyerek elde ettiği sevap veya günahın bir misli o ilk çığırı açan kişinin de defterine yazılır ve  o insanların kendi sevap veya  günahlarından da bir şey eksiltilmez.

Bu konuda temel prensip olarak şu hadis-i şerifi zikredebiliriz:

Müslim’in Cerir b. Abdullah el-Becelî’den aktardığına göre, Peygamberimiz -özetle- şöyle buyurmuştur:

“İslâm'da iyi bir çığır açan kimseye, bunun sevabı vardır. O çığırda yürüyenlerin sevabının bir misli de kendisine verilir. Fakat onların sevabından hiçbir şey noksanlaşmaz. Her kim de İslâm'da kötü bir çığır açarsa, o kişiye onun günahı vardır. Ayrıca o kötü çığırda yürüyenlerin günahının bir misli de ona aittir. Fakat onların günahından da hiçbir şey noksan olmaz.”(Müslim, zekât, 69).                                                                    

Bu hadis-i şerifin tercümesi şöyle de verilebilir:

“Her kim İslam’da iyi bir çığır açarsa, o çığırın ecir ve sevabı yanında, (kıyamete kadar) o çığırla güzel amel edenlerin -sevaplarından hiçbir şey noksan edilmemek şartıyla- kazandığı sevapların bir misli de o ilk çığırı açan kimsenin defterine yazılır. Her kim de İslam’da kötü bir çığır açarsa, o çığırın günahı yanında, (kıyamete kadar) o çığırla kötü işler yapanların -günahlarından hiç bir şey noksan edilmemek şartıyla- kazandığı günahların bir misli de o ilk çığırı açan kimsenin defterine yazılır.”

Asrın müceddidi Bediüzzaman Hazretlerinin aşağıdaki açıklamaları da bu konuda önemli bir parametredir. 

“Birinci Sual: Denildi ki: 'Fatiha ve Yâsin ve hatm-i Kur'anî gibi okunan virdler, kudsî şeyler, bazan hadsiz ölmüş ve sağ insanlara bağışlanıyor. Halbuki böyle cüz'î birtek hediye ân-ı vâhidde hadsiz zâtlara yetişmek ve her birisine aynı hediye düşmek, tavr-ı aklın haricindedir.'"

"Elcevab: Fâtır-ı Hakîm nasılki unsur-u havayı kelimelerin berk gibi intişarlarına ve tekessürlerine bir mezraa ve bir vasıta yapmış ve radyo vasıtasıyla bir minarede okunan ezan-ı Muhammedî (asm) umum yerlerde ve umum insanlara aynı anda yetiştirmek gibi, öyle de; okunan bir Fatiha dahi, (meselâ) umum ehl-i iman emvatına aynı anda yetiştirmek için hadsiz kudret ve nihayetsiz hikmetiyle manevî âlemde, manevî havada çok manevî elektrikleri, manevî radyoları sermiş, serpmiş; fıtrî telsiz telefonlarda istihdam ediyor, çalıştırıyor."

"Hem nasıl ki bir lâmba yansa, mukabilindeki binler âyineye (her birine) tam bir lâmba girer. Aynen öyle de, bir Yâsin-i Şerif okunsa, milyonlar ruhlara hediye edilse, her birine tam bir Yâsin-i Şerif düşer.”(Şualar, Birinci Şua, Birinci Sual)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun