Hz. Yusuf, “Müslüman olarak benim hayatıma son ver ve beni salihlerin arasına kat." (Yusuf, 12/101) duasından sonra hemen vefat etmiş midir?

Tarih: 20.12.2011 - 08:37 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

“Sana tam itaat içinde bir kul olarak canımı al ve beni hayırlı ve dürüst insanlar arasına dahil eyle.” mealindeki ayet hakkında genel olarak farklı iki görüş vardır:

- Bir kısım alimlere göre, Hz. Yusuf  bu duasıyla hemen ölmeyi istemiş değil, öldüğü zaman tam bir iataat içinde ölmesini istemiştir. Buna göre ayetin meali özetle şöyledir: “Allah’ım! Ecelim gelip de öleceğim zaman, sana tam itaat içinde bir kul olarak canımı al...”  Bu yoruma göre, Hz. Yusuf’un bu duası herhangi bir zaman diliminde yapılmış olabilir ve bunun gerçek ölümüyle bir irtibatı aranmaz.

- Alimlerin büyük çoğunluğuna göre, ayette ölmek için yapılan bir dua söz konusudur. (her iki görüş için bk. İbn Kesir, el-Bidaye ve’n-nihaye, 1/456; Taberî, Razî, ilgili ayetin tefsiri)

Buna göre, Hz. Yusuf, dünyevî saltanatın zirvesinde olduğu, ailesiyle barış ve huzur içerisinde bulunduğu bir ortamda, vuslat istiyor, lika istiyor, cennet istiyor, beka istiyor... Buna göre ayetin meali özetle şöyledir: “Allah’ım! Sana kavuşmak istiyorum, ne olur artık tam itaat içinde bir kul olarak canımı al...” 

Bu dua, Hz. Peygamber (asm)'in son günlerinde “er-Refika’l-âla = yüce dostu istiyorum” diyerek ölümü istemesiyle ilgili duasına uygundur. (İbn Kesir, ilgili ayetin tefsiri)

- Bu ikinci yoruma göre, Hz. Yusuf’un bu duasından sonra ne kadar yaşadığına dair bir soru akla gelebilir: 

Öncelikle şunu söylemeliyiz ki, Kur’an ve hadislerde bu soruya cevap teşkil edecek bir bilgiye rastlamadık. Bu sebepledir ki, alimler bu konuda da farklı yorumlar yapmışlardır. Bunları da genel olarak iki kısma ayırmak mümkündür:

a. Hz. Yusuf bu duayı yaptıktan sonra uzun bir zaman daha yaşamış ve ondan sonra vefat etmiştir.

b. Hz. Yusuf bu duadan hemen/kısa bir zaman sonra vefat etmiştir. (bk. İbn Kesir, a.y)

- Bediüzzaman Hazretleri de bu gürüşü benimsemiştir. Aşağıdaki ifadelerinden bunu anlamak mümkündür:

“...şu âyet, Kıssa-i Yusuf'un (as) en parlak kısmı ki; Aziz-i Mısır olması, peder ve vâlidesiyle görüşmesi, kardeşleriyle sevişip tanışması olan, dünyada en büyük saadetli ve ferahlı bir hengâmda, Hazret-i Yusuf'un mevtini şöyle bir surette haber veriyor ve diyor ki: Şu ferahlı ve saadetli vaziyetten daha saadetli, daha parlak bir vaziyete mazhar olmak için, Hazret-i Yusuf kendisi Cenab-ı Hakk'tan vefatını istedi ve vefat etti; o saadete mazhar oldu. Demek o dünyevî lezzetli saadetten daha cazibedar bir saadet ve ferahlı bir vaziyet kabrin arkasında vardır ki; Hazret-i Yusuf Aleyhisselâm gibi hakikat-bîn bir zât, o gayet lezzetli dünyevî vaziyet içinde gayet acı olan mevti istedi, tâ öteki saadete mazhar olsun.”(bk. Mektubat, Yirmi Üçüncü Mektup)

İlginçtir ki, Kitab-ı Mukaddes’te böyle bir duaya yer verilmemiştir:

Orada şu bilgiler vardır:

“Yakup soyunun öyküsü: Yusuf on yedi yaşında bir gençti. Babasının karıları Bilha ve Zilpa'dan olan üvey kardeşleriyle birlikte sürü güdüyordu. Kardeşlerinin yaptığı kötülükleri babasına ulaştırırdı.”(Tekvin, 37: 2)

“Yusuf'la babasının ev halkı Mısır'a yerleştiler. Yusuf yüz on yıl yaşadı.”(Tekvin, 50: 22)¸

“Yusuf yüz on yaşında öldü. Onu mumyalayıp Mısır'da bir tabuta koydular.”(Tekvin, 50: 26)

İlave bilgi için tıklayınız:

Hz. Yusuf en mutlu zamanında, neden ölümü temenni etmiştir?..

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun