Hz. Hind biat ederken (Peygamber Efendimize Müslüman olmak için geldiğinde) ellerinin kınalı olması istenmiş midir?

Tarih: 05.04.2007 - 20:02 | Güncelleme:

Soru Detayı

Hz. Hint Efendimize (sav) Müslüman olmak için geldiğinde eline kına yakmasını istediği doğru mudur?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Evet, doğrudur; konuyu kısaca açıklamaya çalışalım.

Hz. Âişe (radıyallâhu anhâ) anlatıyor:

"Hint Bintu Utbe, Hz. Peygamber'e: "Ey Allah'ın Resûlü, bana biat ver!" diye talepte bulunmuştu. Kendisine: "Hayır, şu ellerini değiştirmedikçe senden biat almayacağım. Ellerin tıpkı vahşi hayvanların ayağı gibi!" cevabını verdi." [Ebû Dâvud, Tereccül 4, (4165)]

Rivâyette adı geçen Hint, Ebû Süfyân'ın zevcesi ve Hz. Muâviye (radıyallâhu anhüm)'nin annesidir. Mekke'nin fethi sırasında kocası ile birlikte Müslüman olmuştur. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) eski nikâhları ile evliliklerini ikrâr etmiş, yeni bir nikahı gereksiz görmüştür. Ancak, görüldüğü üzere, ellerine kına vurmadan biat almamıştır.

Âlimler bu hadisten hareketle, erkeklerin kına yakmasını mekruh addetmişlerdir. Kadının elleri, kınasız iken erkeğin ellerine benzemektedir. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bu benzemedeki kerâheti ifâde için teşbîhe başvurup, vahşî hayvanların ayaklarına teşbîh etmiştir. (İbrahim Canan, Kütüb-i Sitte, 7/489)

Ancak bu durum kadınların mutlaka kına yakması gerektiği anlamında değil, kadın eli mi yoksa erkek eli mi olduğu anlaşılsın diyedir.

Kadınla erkeği ayıran süs unsurlarından biri de sürünme maddesidir. Bu, erkeklerde koku saçıcı fakat renksiz, kadınlarda renkli fakat kokusuz olmalıdır. Rengi dışarı akseden sürünme maddesini kullanan erkekleri ve hatta erkek çocuklarını Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) hoş karşılamamış bunu, biat taleplerini reddetme ve kendisine gelenlerden esirgemediği mûtâd iltifatlarda bulunmamak gibi bir kısım fiili davranışlarıyla ifâde etmiştir.

Kına da kadınla erkeği ayıran bir unsurdur. Rivâyetler Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in herhangi bir kadının ellerinde kına izi olmayışını normal karşılamadığını belirtir. Hz. Âişe (radıyallâhu anhâ) diğer bir rivâyette de Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in perde gerisinden kendisine uzatılan bir mektubu almak için elini uzattığı sırada, "Bu kadın eli mi erkek eli mi bilemiyorum." diyerek mektubu almaksızın elini geri çektiğini, uzatan kimsenin: "Kadın eli yâ Resûlallah." demesi üzerine de: "Eğer kadın olsa idin tırnaklarını (kına ile) değiştirirdin." cevabında bulunduğunu haber verir. Bununla kına yakmayı kastetmişti. [Ebu Davud, Tereccül 4, (4166); Nesai, Zinet 18, (8, 142)]

Uhud muhârebesi esnasında şehid olan Hz. Peygamber (s.a.v)’in amcası Hz. Hamza’nın (r.a) hadisesindeki rolünden dolayı ismini hemen hemen bütün Müslümanların bildiği Hind, Haşimiler ile akraba Abdüşems ailesine mensup Mekkeli Utbe b. Rebia’nın kızıdır. Ebu Süfyan b. Harb’in hanımı ve sonraları halife olacak olan Hz. Muaviye’nin annesidir. Doğum ve ölüm tarihleri kesin olarak bilinmemektedir. Müslüman olmadan önceki haberleri meşhurdur. Bu dönemde İslam’a zararı dokunanların en başında gelenlerinden biri olmuştur.

Kocası Ebu Süfyan’ın soğukkanlı, sabırlı ve mutedil mizâcına mukâbil Hind’in sinirli, aceleci ve pek muhteris olduğu söylenir. Aşırılıklarını çok iyi bilen kocasının kararını verdikten sonra onun fikirlerini çok az dinlediği bilinmektedir. Hz. Peygamber (s.a.v)’e karşı tutumları kıyas edildiğinde görülecektir ki Ebu Süfyan, karısından ve Ebu Cehil’den daha az düşmanlık beslemiştir.

Hz. Muaviye’nin çocukluğunda anne ve babasının Hz. Peygamber (s.a.v) tarafından İslam’a dâvet edildiklerini şöyle anlatıyor:

“Ebu Süfyan, terkisine Hind’i alarak kıra çıktı. Ben de onların önünde merkebimin üzerinde gidiyordum. O zaman çocuktum. Derken Allah’ın Rasulü’nün sesini işittik. Bineğimden indim, o bindi. Biraz önümüzden gitti. Sonra bize döndü.

“Ya Ebu Süfyan b. Harb, ya Hind binti Utbe, Allah’a yemin ederim ki, bir gün mutlaka öleceksiniz. Sonra dirileceksiniz. İyilik eden Cennete, kötülük yapan Cehenem’e girecek. Ben size hakkı söylüyorum. Siz ilk uyarılanlarsınız.”

buyurdu. Sonra Fussulet Suresi 1-11 ayetlerini okudu. Hz. Peygamber merkepten indi. Ben bindim. Hind, Ebu Süfyan’a döndü ve “Bu sihirbaz için mi oğlumu eşekten indirdin?" diye çıkıştı. Ebu Süfyan ise, “Hayır, vallahi o ne bir sihirbaz ne de yalancıdır.” diye karşılık verdi.

Bedir savaşında Mekkeli müşrikler müthiş bir yenilğiyle sarsıldılar. Mekke halkına Bedir savaşının sonucuyla ilgili haber gelince müşrikler sanki yıldırım çarpmışa döndüler. Kureyşli kadınlar Hind binti Utbe’ye gittiler. “Babana (Utbe b. Rebia), kardeşine (Velid b. Utbe), amcana (Şeybe b. Ebu Süfyan’ın esir edilmesine) ağlamıyor musun?" dediler. Hind, “Muhammed ve ashabı ağladığımı duyarlar da onlar ve Hazreçlilerin kadınları bizim başımıza gelene sevinirler diye ağlamıyorum. Öldürülenlerin öcü alınmadıkça üzüntüm gitmez.” dedi.

Hind binti Utbe, Kureyş’in efendisi kocası Ebu Süfyan’la birlikte Uhud savaşına gitti. Müşrikleri Allah Rasülü (s.a.v) ile savaşmaya teşvik ediyordu. O kocasının intikam yakıtıydı. Habesiştanlı köle Vahşi İbn Harb’e “Babam Bedir günü öldürüldü. Eğer sen üç kişiden birisini; Muhammed’i veya Hamza b. Abdulmuttalib’i yahut Ali b. Ebu Talib’i öldürürsen hürsün.” dedi. Daha birçok vaadlerde bulundu. Hz. Hamza’nın (r.a) şehadetini gördükten sonra vaadlerinin hepsini fazlasıyla yerine getirdi.

Ebu Dücane (r.a) tarafından neredeyse öldürülecekken kılpayı kurtulan Hind, Mekke’nin fethi günü görüldüğü yerde öldürülmesi istenilenler arasında bulunuyordu. Önceleri saklandı. Fakat daha sonra kocası Ebu Süfyan’a “Ben gidip Muhammed’e biat etmek istiyorum.” dedi. O da “Dün seni küfrederken görmüştük.” deyince, “Vallahi ben bu geceden önce (fetih gecesi) bu mescidde hakkıyla Allah’a ibadet edildiğini görmedim. Onlar sabaha kadar namaz kıldılar." dedi. Bunun üzerine Ebu Süfyan, Sen yapacağın şeyi muhakkak yaparsın. Giderken yanında kendi kavminden birisini götür, dedi. Kureyşli diğer bazı kadınlarla on kişilik bir grup yaparak biat etmek üzere Rasulüllah’ın (s.a.v) yanına geldiler.

Hind binti Utbe, tanınmamak için kıyafet değiştirmiş ve yüzüne peçe takmıştı. Sıra kendine geldiğinde “Ya Rasulüllah el tutuşup sana biat edelim mi?” diye sordu. Rasulü Ekrem de, “Ben kadınlarla biatlaşma için el tutuşmam.” buyurdu. Rivayetlere göre Peygamberimiz (s.a.v) kadınların biatı zamanında, kadınlar bez sarılı elinin üzerine koymak veya bir kap içinde getirilen suya elini batırdıktan sonra onu kadınlara verip onlar da ona ellerini batırmak suretiyleydi. Diğer bir rivayete göre ise Peygamberimiz (s.a.v) kadınlarla ancak sözle biat yapardı. Hind ve diğer kadınlarla bu biatlaşma toplantısında Hind’in verdiği cevaplar onun akıl ve hitabet yönünden ne kadar üstün ve yetenekli olduğunu göstermektedir.

Hz. Hind binti Utbe, Müslüman olup evine dönünce evindeki putu kırıp paramparça etmiş, “Biz senden dolayı ne kadar gurur ve aldanış içindeydik.” demiştir.

Hz. Hind, Müslüman olduktan sonra iki oğlak kestirdi ve Rasulü Ekrem’e gönderdi. Buna memnun olan Peyamberimiz (s.a.v) koyun ve kuzuların çoğalması için dua etti. Bu dua bereketiyle koyunlar çoğaldıkça Hind, “Elhamdülillah bu Rasulüllah’ın bereket duası yüzünden oldu.” demiştir.

Hz. Hind, cahiliyyede küfre sarıldığına karşılık İslam’daki sebatı daha güzel ve mükemmel oldu. Samimi bir mü’mine olarak yaşadı. Yermuk savaşına kocasıyla katıldı ve İslam bahadırlarlarını Bizanslılara karşı savaşa teşvik etti. Rasulü Ekrem Hind’e şöyle dediği, hakkıyla gerçekleşmiş oldu: “Allah’a yemin olsun ki, kalbinizde iman nûru yerleştikçe bana muhabbetiniz daha da artacaktır.”

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun