Namaz kılanlardan değildik, yoksula yedirmezdik... (Müddessir, 74/40-44) anlamındaki ayetleri nasıl anlamalıyız?

Tarih: 04.04.2012 - 10:07 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Muddessir suresinin 40-44 ayetlerinde sekar cehennemine girenlere cennettekiler "sizi sekar cehennemine sokan nedir" diye soruyorlar. Cehennemdekiler de biz namaz kılanlardan değildik, yoksula yedirmezdik diyorlar.
- Bu ayetleri nasıl anlamalıyız?
- Açıklar mısınız?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Ayetlerin mealleri:

38. Her nefis, yaptıklarına karşılık bir rehindir;

39. Ancak hakkın ve erdemin tarafında olanlar başka.

40-41. Onlar cennetlerdedir; günahkârlar hakkında birbirlerine sorular sorarlar.

42. "Sizi şu yakıcı ateşe sokan nedir?" diye uzaktan sorarlar.

43. Onlar şöyle cevap verirler: "Biz namaz kılanlardan değildik;

44. Yoksulu doyurmuyorduk;

45. (Günaha) dalanlarla birlikte biz de dalıyorduk,

46. Ceza gününü de asılsız sayıyorduk,

47. Sonunda bize ölüm geldi çattı."

48. Artık şefaatçilerin şefaati onlara fayda vermez. (Müddessir, 74/38-48)

Bu âyetlerde iman veya inkâr konusunda yapılan tercihin sonuçlan anlatılmakta, kişinin tercihine göre cennetteki nimetlere kavuşacağı veya cehennemdeki azaba sürükleneceği bildirilmektedir.

38. âyetle her nefsin yaptıklarına karşılık rehin olarak gösterilmesi, sorumluluğun ferdî olduğunu, her insanın dünyadaki iman ve itaatine göre hesap gününde ödül veya ceza alacağını, geleceğinin buna bağlı olduğunu ifade eder. Kısacası insana ebedî kurtuluşu sağlayacak olan da onu ebedî felâkete götürecek olan da benimsediği inancın doğruluğu veya yanlışlığı, amellerinin ilâhî iradeye uygun veya aykırı oluşudur. İnancı bâtıl, ameli bozuk olanı en yakınları bile kurtaramaz; nitekim Hz. Nûh oğlunu, Hz. İbrahim babasını kurtaramamıştır. (bk. Hûd 11/45-46; Tevbe 9/114)

"Hakkın ve erdemin tarafında olanlar" diye çevirdiğimiz "ashâbu'l-yemîn" tamlamasındaki "ashâb" "topluluk, arkadaşlar, taraftarlar"; "yemîn" ise hem "sağ taraf” hem de mecazî olarak "doğru, gerçek, güç" anlamlarında kullanılır. "Ashabu'l-yemîn" Kur'an'da genellikle iman ve amelleriyle gerçeğin ve erdemin tarafında olanları ifade eder. Müfessirler bu deyimi, "âhirette amel defterleri sağ taraflarından verilenler, müminler, Müslümanların çocukları, melekler, Hz. Âdem'in sağ tarafında bulunanlar, dünyada hayırlı işler yapanlar, dürüst, erdemli ve kutsanmış kimseler" gibi farklı şekillerde yorumlamışlardır. (bk. Râzî, İbn Âşûr, ilgili ayetlerin tefsiri)

Cehenneme girme nedeni olan konular, farklı şekilde yorumlanabilir:

- Buradaki namaz, Allah'a iman ve itaati; yoksulu doyurma, yaratılmışlara şefkat ve merhameti, imkânları olmayanlarla paylaşmayı; bâtıla dalanlardan uzak olma, daima hakka inanma hak ölçülerine göre yaşama, hakkı ve haklıyı destekleme, haksızın karşısında olmayı; ceza gününe inanma ise hayatının bütün anlarında, her türlü karar, tercih ve eylemlerini Allah'ın huzurunda sorguya çekilip bunların tek tek hesabını vereceğini bilerek yaşamayı ifade eder. (bk. Kur’an Yolu, Heyet, ilgili ayetlerin tefsiri)

- Namaz kılanlardan değildiler ve düşküne yedirmezdiler, fakire yemek vermez, karnını doyurma çaresini aramazdılar. Yani Allah'ın emrini tanımaz, kullarına acımazdılar. Ve dalanlarla beraber dalar dururdular, boş lakırdılar, boşuna işler, şunun bunun aleyhinde lehinde gereksiz sözlerle vakit öldüren, keyif ve zevkle ilgili boş şeylere dalan gafillerle beraber kendilerinden geçer, dalar giderdiler. Din gününe, (yani ceza gününe) yalan derler, inanmazdılar. Namaz kılmamanın, fakirlere bakmamanın, dalanlarla beraber dalıp gitmenin asıl sebebi de bu imansızlık, bu küfürdür. Ta onlara o yakin (yani ölüm) gelene kadar bu halde devam ettiler ancak ölüm gelince ceza gününün hak olduğunu iyice anladılar. İşte kendilerini cehenneme sokan suçlarını böyle haber verirler. (bk. Elmalılı, Hak Dini, ilgili ayetlerin tefsiri)

Namaz kılmayan bir Müslüman, kafir olmaz; ancak günahkar bir Müslüman olur. Ahirette Allah Teala bu kulunu cezalandırabileceği gibi dilerse onu affeder. Bununla beraber namaz kılmayanlar hakkında dinimiz şiddetli tehditlerde bulunmuştur.

Namaz, dînin direğidir. Namazını devâmlı, doğru ve tam olarak kılan kimse dînini kurmuş, İslâm binâsını ayakta durdurmuş olur...

"Şefaatçilerin şefaati inkarcılara fayda vermez." mealindeki cümle şefaatin varlığını göstermekte ve kıyamet gününde başkalarına şefaat edilebileceğini ima etmektedir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 50.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun