Halid b. Velid ve Malik b. Nüveyre olayının aslı nedir?

Tarih: 20.06.2007 - 13:43 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Halid bin Velid ra. hakkında mevzu bahis yapılan olaylardan biri de Malik bin Nuveyre arasında geçen vakıadır. Bu vakıayı dillendirenler Halid bin Velid'i r.a. suçlu görmektedir.
- Olayın aslı nedir?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Hz. Ebu Bekir devrinde peygamberlik iddiasında bulunanlardan biri de Beni Temim kabilesinden Secah adlı bir kadındı. Bu kadın peygamberlik iddiasında bulununca kendisine kabilesi ve Talib Oğulları olmak üzere birçok bedevi (urban) uydu. Çok geçmeden Secah güneye; Yemame üzerine yürüdü. Bir başka yalancı olan Müseylimetü’l-Kezzabla evlenip onun peygamberliğini de tasdik etti.

Butah Şeyhi / Reisi Malik b. Nüveyre de Secah’a uyarak mürted olmuş ve İslamiyetten çıkmıştı. Onun Secah’a uymasıyla kabilesi de ona katıldı. Secah el-Cezire’ye, Kuzey Arabistan’a gidince; Beni Temim kabilesi İslama dönmüş ve Malik de tereddütte kalmıştı. O sırada mürtedlerle savaşan İslam komutanlarından biri olan Halid b. Velid’in askerlerinden bir grup, Malik b. Nüveyre’yi ve önemli adamlarını Halid’in huzuruna getirdiler. Halid b. Velid’in yanında ve askerleri içinde olan Ebu Katade, bunların ezan okuyup namaz kıldıklarını, Malik ve adamlarına dokunulmaması gerektiğini söyledi. Halid’in askerlerinden bir başkası da onların ezan okumadıklarını ve namaz kılmadıklarını söylüyordu. Halife Hz. Ebu Bekir mürtedlerle savaşta, ezan okumayı (namaz kılmayı) Müslümanlığın işareti kabul ederek, böyle kabilelere dokunulmaması konusunda emir vermişti.

O gece soğuk bir gündü. Halid b. Velid Malik b. Nüveyre ve adamları konusunda kanaatimizce tereddütte kalarak ve tedbirli davranarak, hapsedilmelerini istedi. Münadisine (emrini görevlilere aktaran adamına) esirleri “müdâfee” etmelerini istedi. Müdâfee defâet’ten gelir. Arapçada “defâet” ısınmak, idfa’ ısıtmak, dif’ ısınmaya sebep olan yün ve kıl gibi manalara gelir. Ayrıca bir kimseyi duvar dibine/ içine (korumasına ve örtüsüne) almak da aynı fiille anlatılır. Bu açıdan Halid b. Velid’in emrinde Malik ve adamlarını hapsetme ve soğuktan koruma anlamı aranmalıdır. Fakat aynı kelime Kinane kabilesi dilinde “katl = öldürmek” anlamına geliyordu. Halid b. Velid’in emri üzerine Malik ve adamları geceleyin katledildi. Hz. Halid çığlıkları duyunca dışarı çıktı ama, iş işten geçmişti. O sırada Halid’in dudaklarından şu sözler döküldü: “Allah bir şeyi isteyince onu gerçekleştiriyor.”

Bu olay üzerine ashabtan Ebu Katade Medine’ye gelip durumu Halife Hz. Ebu Bekir’e şikayet etti. Hz. Ömer, Hz. Halid’in başkomutanlıktan azlini istedi. Fakat Hz. Ebu Bekir, Halid’i Medineye çağırıp durumu kendisinden dinledi. Özrünü kabul etti, ama Malik’in dul hanımıyla evlenmesini hoş karşılamadı. Hz. Ebu Bekir, yeniden Müslümanlığa dönmüş olan (burada Ebu Katade’inin şahitliği esas alınmaktadır) ve yanlışlıkla öldürülen Malik b. Nüveyre ve öldürülenler için Beytülmalden diyet ödedi. Oysa Hz. Ömer Halid b. Velid’in kısas cezasına çarpılmasını istiyordu. Hz. Ebu Bekir ise; “Hataen olan işe kısas gerekmez.” diyordu. Hz. Ömer: “Hiç olmazsa azl edilsin.” teklifinde bulununca Hz. Ebu Bekir: “Allah’ın müşrikler üzerine sıyırdığı kılıcı ben kınına sokmam.” diye cevap vermişti.

Hz. Ömer, halifeliğinde en küçük şeylerde bile vali ve komutanlarını sıkı takip altında tutma siyasetini güderken, Hz. Ebu Bekir, emrindeki yöneticileri sıkı kayıt altına almak istemiyordu. Savaş sırasında meydana gelen bir yanlışlıktan dolayı bir başkomutanını azletmeye yanaşmamıştı.

Hz. Ömer Halife olunca, vakit geçirmeden, Yermuk savaşı sırasında Halid b. Velid’i başkomutanlıktan azletti ve başkomutan olarak Ebu Ubyeyde b. Cerrah’ı atadı. Kimileri bunun sebebinin Malik b. Nüveyre olayı olduğunu düşünmüşlerse de Hz. Ömer bunun böyle olmadığını şehirlere / yöneticilere yazdığı yazılarıyla şöyle açıklamıştır:

“Ben Halidi bir kızgınlıktan, bir hiyanetten dolayı azletmedim. Ancak insanların onunla fitneye düşmesinden (Allah’a değil de) ona dayanmalarından (tevekkül) korktuğum için azlettim; bu açıdan Allah’ın Sâni (işleri gerçek çeken çeviren) olduğunu bilmelerini isterim.”(1)

(1) İbnü’l-Esir Ali b. Ebü’l-Kerm, el-Kâmil fi’t-Tarih, I-VXII, Beyrut ty. II, 353- 357; Ebu Zeyd Şibli, Hâlidü’bnü’l-Velid, Mektebetü’l- Hancı, Mısır, 1952, s. 102- 105, 189- 193; Mustafa Fayda, “Halid b. Velid”.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 10.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun