İnsan yüzü ve diğer canlıların kendi türleri arasındaki yüz / suret farklılıklarının ilmi sebebi ve bunun yaratılış hikmeti hakkında bilgi verir misiniz?

Tarih: 13.10.2006 - 23:14 | Güncelleme:

Soru Detayı
Canlılarda (kendi türleri arasında bile, mesela insanlardaki bu suretler) derin farklılıkların olmasının hem ilmi açıdan sebebi nedir, aynı zamanda bundaki hikmet nedir?
Cevap

Değerli kardeşimiz,

"Sima" deyince akla neler geliyor, şöyle bir düşünelim. Simada göz, kaş, kulak, burun, dudak, yanak, alın, çene, bıyık, sakal, cilt gibi unsurlar var. Acaba bu kadar mı? Elbette değil. Her birini ayrı ayrı ele almak lâzım. Meselâ, deriyi ele aldığımızda; kimi insanın esmer, kiminin beyaz, kiminin siyahî, kiminin kızıl olduğunu görürüz. Deri bile sadece bunlardan ibaret değil. Derinin yağlı, kuru, ince, kalın, gözenekli olması bile görüntüsünü değiştiriyor. Deriye şekli veren elbette sadece üst deri değil; alttaki kas ve bağ dokusu, salgı bezi, kemik şekli gibi yığınla faktörü unutmamak gerekir.

Çene yapısının şekillenmesinde büyüme hormonunun az veya fazla salgılanmasının oynadığı rolü bilmeyenimiz yoktur.

Bir de üzerine şiirler yazılan gözü ele alalım. Göz dendiğinde akla ilkin, rengi geliyor ve o rengin ortaya çıkışında vazifeli göz içindeki kas ve bağ dokusu, kan-damar yapısı gibi faktörlerin, melanin isimli renk pigmentinin, gözün şekillenmesinde oynadığı roller göz ardı ediliyor. Ayrıca gözün yeri, şekli, büyüklüğü vb. birçok faktör de gözün şekillenmesinde rol alıyor.

İnsan simalarının şekillenmesinde yüz yapısındaki faktörlerin karşılıklı münasebetleriyle birlikte başka bölgedeki yapıları da rol alır. Tiroit hormonunun salgılanmasının, gözün yüzdeki yerleşim yerine tesiri gibi faktörleri de hesaba katarsak; insan simasının çok kompleks bir sistemin işleyişiyle ortaya çıkarıldığı görülecektir.

İki çeşit sima kalıbından (Hz. Âdem ve Hz. Havva) trilyonlarca yüz çeşidinin sebepler dünyasında genetik seviyede işletilen mekanizmalarla yaratılabileceği apaçık bir şekilde ortaya konulmuştur. Vücudumuzdaki her yapı gibi, simanın da temel arketipine (ilk örnek) ait bilgi, 'gen' denen hususî dizilişe sahip DNA polimerlerinde kodlanmıştır.

İnsanda her özelliğin genetik bilgisinden iki kopya bulunur ve bunlardan birisi anneden, diğeri de babadan gelir. Genler, hücre çoğalması esnasında proteinlerle katlanarak, kromozom adı verilen, düzenli, sistematik yapılar vasıtasıyla yavru hücrelere aktarılır. İnsanın çekirdek ihtiva eden her bir hücresinde, 23 çift veya 46 adet kromozom bulunur. Üreme hücrelerinde mayoz bölünmeyle, 23 çift kromozom yarıya indirilir. Üreme hücrelerinde gerçekleştirilen mayoz bölünmenin birinci safhasında, kromozom sayısının yarıya indirilmesinin yanında, çeşitlilik üretiminde rol alan krosing-over isimli genetik rekombinasyon (çeşitlenme) hâdisesi de gerçekleştirilir. 23 çift kromozomun değişik kombinasyonları ve aynı özelliği kodlayan genlerin farklı allelleri (sürümleri) krosing-over mekanizmasıyla yaratılır. Oluşan milyonlarca farklı allellerin herhangi ikisi döllenme esnasında birleşebilir. Meselâ, anne bir çocuğuna birinci kromozomun birinci allelini aktarırken, diğer çocuğuna aynı kromozomun ikinci allelini aktarabilir.

Bütün kromozom çiftlerinin birbirinden farklı olduğunu ve her özelliğin şekillenmesinde vazife alan iki farklı allelin, iki farklı kromozomda yerleşmiş olduğunu kabul edelim: Bunu bütün kromozomlar için düşünecek olursak mayoz bölünme sonunda 223 formülüne göre 8.388.608 çeşit üreme hücresi yaratılma ihtimali vardır. Yavru, annesinden farklı çeşitliliğe sahip 23, babasından da farklı çeşitliliğe sahip rekombinant 23 kromozom alarak, ebeveynleri gibi, 46 kromozoma sahip olur.

Her bir üreme hücresinin farklı bir üreme hücresiyle birleşip bir yavru oluşturabilme potansiyelinde olduğunu düşünürsek, genetik seviyede en fazla 70.368.744.180.000 (yaklaşık yetmiş trilyon) çeşit yavru meydana gelebilir. Bir başka ifadeyle, aynı anne-babadan aynı simaya sahip yavrunun meydana gelme ihtimali, genetik açıdan yetmiş trilyonda birdir. Embriyonel gelişme dönemindeki anatomik, fizyolojik değişiklikleri hesaba katmadan sadece krosing-over mekanizmasıyla ürettirilen genetik çeşitlilik hesabına göre, Hz. Âdem'den (as) günümüze yetmiş trilyon farklı simanın oluşması, sebepler açısından mâkûl ve normaldir. Yukarıda yüze ait bir özelliğin, sadece iki farklı gen tarafından belirlendiği şeklinde bir ön kabul yaptık. Ama gerçek şu ki, genellikle bir özelliğin meydana gelmesinde ikiden fazla gen vazifelendirilmiştir. Bir özelliğin belirlenmesinde iki gen değil de en az dört genin vazife aldığını kabul edersek, genetik çeşitliliğin miktarı, yaklaşık olarak yüz kırk trilyona çıkar.

Mayoz bölünmede sadece kromozom çiftleri farklı kombinasyonlarda aktarılmıyor. Aynı zamanda her kromozom üzerindeki farklı genler, farklı kombinasyonlarda aktarılabiliyor. Krosing-over hâdisesinde, bir kromozomun üzerinde taşıdığı genlerin çeşidi kadar kromozom çeşidi yaratılabilir.

Şu ana kadar farklı bilim adamları, farklı sayıları telâffuz etmelerine rağmen, insan genomunda, en az 30.000 ile 100.000 arasında gen olduğunu tahmin etmektedirler. Bir kromozom üzerinde yaklaşık 6.000 gen bulunduğunu ve her kromozom çiftinin herbirinde aynı genin farklı allellerinin bulunabileceğini (kahve göz, mavi göz gibi) kabul edelim. Muhal farz, insan genomu, sadece bir çift kromozomdan yapılmış olsa bile, üzerinde taşıdığı ortalama 6.000 genin rekombinasyonel çeşitliliği ile meydana gelebilecek haploit üreme hücresi sayısı 26.000 olmaktadır. Hakikatte haploid genomun 23 kromozom ihtiva ettiğini düşünecek olursak (26.000)23 gamet (üreme hücresi) çeşidi teorik olarak üretilebilir. Krosing-over hâdisesinde, her bir genin allellerinin karşılıklı yer değiştirdiğini düşünürsek, sayısını dile getiremeyeceğimiz kadar çeşitlilikte üreme hücresi yaratılır.

Bir de bu haploit üreme hücrelerinin, karşı cinsten gelecek olan aynı çeşitlilikteki haploit üreme hücreleri ile birleşme ihtimalini hesaplarsak, zigottaki (döllenmiş yumurtadaki) çeşitlilik sayısını, hesap makinelerinde bile yazamayacağımız kadar büyük rakamlara ulaşırız. Hz. Âdem (as) ile Hz. Havva'dan günümüze gelmiş sima çeşidi sayısı bile oluşabilecek sima çeşidi yanında çok az kalır. Farklı genetik çeşitlilikteki üreme hücrelerinin farklı kombinasyonlarda birleştiğini hesaba katarsak, geçmiş ve gelecek bütün insanların simalarının yüzlerce katı büyüklüğünde genetik seviyede sima çeşidi yaratılabilir. Bu genetik seviyede çeşitliliğin üretiminde vazife alan birinci biyolojik işlemdir.

Ayrıca, zigotun gelişmesiyle şekillenen anne karnındaki fetüste, hususî rekombinant genlerin okunma ve kullanılma sıklığı da değişebilir. Renk üretiminde vazifeli allel genlerden birinin ürünü (enzim) kahve göz renginin oluşmasına vesile olurken, diğer allelin ürünü de mavi renk teşekkülünde rol alabilir. Allellerin okunma veya kullanılma tercihliliği ve sıklığı olarak bilinen bu ikinci mekanizma da ilâve çeşitliliğin sebebidir.

Netice olarak diyebiliriz ki, iyi ki simalarımız hep birbirinden farklıymış. Hep aynı simalı insanlar etrafımızda olsaydı, her zaman karışıklıklar meydana gelir ve birbirimizle sağlıklı münasebetler kuramazdık. Bu karışıklıklar olmadığına göre, simaların yaratılışında bir intizam, ölçü ve hikmet var demektir.

Vahidiyet içindeki ehadiyet tecellilerini açıkça gösteren insan simasındaki benzerlikler ve benzerlik içindeki farklılıklar, her kişiye has sima mühürleri, Allah'ın varlığına, birliğine, Rububiyetine, Rahmaniyetine, açık işaretlerdir.

İlave bilgi için bk.:

İlim-Bilim Teknoloji

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun