Işınlanma olabilir mi? Canlı bir insan ışınlanabilir mi? Hücreler yok edilip tekrar bir araya getirilebilir mi?

Tarih: 25.11.2006 - 16:30 | Güncelleme:

Soru Detayı
Fiziksel bir olgu gibi gözüken, kimi taraflarca kabul kimi taraflarca da reddedilen bir olay olan ışınlanmanın Kur'an'da geçtiği söyleniyor. Fakat Kur'an'da geçenin Hz Süleyman'ın asasının ışınlanması olarak anlatılıyor. O bir cisim, peki ya canlı bir insan ışınlanabilir mi? Bir yerden yollanıp başka bir yerden ortaya çıkartılabilir mi?..
Cevap

Değerli kardeşimiz,

Ayetler, Hz. Süleyman (as)'ın birçok mucizesinden bahseder. Bunlardan bazıları cinleri istihdamı (hizmet ettirmesi); karınca dahil, hayvanların dilinden anlaması ve onlara emirler vermesi; iki aylık yolu havada uçarak bir günde kat etmesi; Sebe melikesi Belkıs'ın tahtını göz açıp kapama anında Kudüs'e celp etmesi; içeri girdiği zaman havuza giriyormuş zannını verdirerek, Belkıs'a eteklerini toplatacak camdan bir saraya sahip olmasıdır.

a) Önce şunu hatırlatalım: Bu kadar mucizeye mazhar olan Hz Süleyman (as)'ın müstesna bir ilme sahip olduğu, yukarıda kaydedilen mucizeleri açıklayan ayetlerden önce belirtilir:

"Gerçekten biz, Davud'a ve Süleyman'a bir ilim verdik de onlar şöyle dediler: 'Hamd olsun o Allah'a ki bizi, mü'min kullarından çoğu üzerine üstün kıldı.' " (Neml, 27/15).

b) Belirtmemiz gereken ikinci nokta şudur: Müstesna ilme sahip olmakta onlar yalnız değildir. Ayet-i kerime, bilhassa Hz. Süleyman (as)'ın etrafında "kitaptan bir ilme sahip" başkasından da söz eder. Üstelik Hz. Süleyman'ın mazhar olduğu Sebe Melikesi Belkıs'ın tahtını Kudüs'e celp mucizesi, Hz. Süleyman'a, "kitaptan bir ilme sahip" bir kimse marifetiyle müyesser kılınmıştır. Ayet şöyle:

(Süleyman yanındaki istişare cemaatine) şöyle dedi: "Ey cemaat, onlar (Belkıs ve kavmi) bana Müslüman olarak gelmezden önce onun (Belkıs'ın) tahtını hanginiz bana getirir? Cinlerden bir ifrit dedi: 'Sen yerinden kalkmadan önce, getiririm. Muhakkak onu taşımağa gücü yeten güvenilir bir kimseyim.' Kendinde kitaptan bir ilim olan biri de şöyle dedi: 'Ben gözünü kırpmadan önce onu sana getiririm.' Derken Süleyman, tahtı yanında duruyor görünce dedi ki: 'Bu Rabbimin fazlındandır. Beni imtihan etmek içindir. Şükür mü edeceğim, yoksa nankörlük mü yapacağım?' " (Neml, 27/38-40).

Ayette dikkatimizi çeken bir iki noktaya parmak basalım:

1) "Kitaptan bir ilme sahip olan kimse" nin cin olmadığı açık. Zira, aynı surenin 17. ayetinde "Bir de Süleyman'a cinlerden, insanlardan ve kuşlardan ordular toplandı. Bütün bunlar sevk ve idare olunuyorlardı." dendiğine göre, Hz. Süleyman (as)'ın istişare meclisinde yer alan ikinci mühim grup insandır. Melek değil. Öyle ise, o kimsenin insan olduğu görüşünde olan müfessirler daha haklı gözüküyorlar.

2) O kimsenin ilim almış olduğu "kitap" nedir? Herhalde dini bir kitap, söz gelişi Hz. Davud'a gelen Zebur olmamalıdır. Çünkü dini kitaplarda böyle bir tekniğin ilmi mevcut değildir, olamaz da.

3) İlmi, bir kısım kanun ve kaidelere dayanan kesin bilgi olarak anlayacak olursak, Hz. Süleyman (as)'a verildiği belirtilen ilmin yazılmış bulunduğu bir kitabın söz konusu olabileceği hükmünü ayetten çıkarabiliriz. Bu açıklamalardan şu netice çıkar: Hz. Süleyman'ın mazhar olduğu mucizeler, bir kısım ilmi düsturlara dayanmaktadır. Bu düsturlar kitap halinde yazılmış olmakla kalmamış, bir kısım insanlara da öğretilmiştir. Hz. Süleyman, bunlara vakıf insanlardan müteşekkil güzide bir cemaatle saltanatını ve icraatını ilmi esaslar çerçevesinde yürütmüştür.

Eski devirlerde yaşayanların, Batılıların yakın zamana kadar ısrarla söyledikleri şekilde, vahşi, ilimsiz ve teknikten mahrum olmadıklarını gösteren bir başka haber, Hz. Süleyman (as)'ın yaptırdığı camdan sarayla ilgili olanıdır. Ayet şöyle:

"Ona (Belkıs'a): 'Saraya gir!' dendi. O (Belkıs) sarayı görünce derin bir su zannetti ve (ıslanmasın diye eteğini kaldırarak) bacaklarından bir miktar açtı. (Süleyman): 'O, camdan yapılmış şeffaf bir saraydır.' dedi." (Neml, 27/44).

Bu ayet, o devirde çeşitli ilim ve tekniğin son derece geliştiğini ifade eder. Çünkü mesken inşaatı, mühendislik ve mimarlıktan başka, demircilik, marangozluk, camcılık, tezyin, dekor gibi yüksek bir medeniyetin mahsulü olan pek çok ilim ve tekniği gerektiren bir sektördür. Kendisine ilim verilmekle mümtaz kılındığı belirtilen saltanat sahibi bir peygamberin, hükümran olduğu cemiyette, böylesi bir ilmi-teknik seviyenin olmadığı, her seferinde mucizevi yollarla bunları gerçekleştirdiği iddia edilemez.

Burada hatıra gelebilecek bir soru şudur: Hz. Süleyman (as) bu kitabı ne yapmıştır?

Varlığı hususunda tahmin yürütülmüş olan bu kitabın ilmine, mahdut sayılan kimseler vakıf olmuş olabilir. Nitekim İsrailoğulları'nın tarihi, dini kitapları olan Tevrat'ın bile mükerrer seferler maddeten yok edilmesi vakalarına sahne olmuştur. Öte yandan, dört bin yıldan fazla bir müddet fiilen hükümran olan koskocaman Mısır medeniyeti bile, devasa piramitlerine rağmen, asırlar boyu tamamen unutulmuş, bilinmez olmuş iken XIX. asırdan bu yana aydınlatılmaya başlanmış; dini, tıbbi, edebi, terbiyevi her çeşit kitapları ortaya çıkarılmıştır. Ayrıca dünyanın her tarafında, geçmiş devirlerdeki insanların bıraktıkları son derece harika eserlere rastlanmaktadır. Bu eserler o kadar harikadır ki; daha önce de belirttiğimiz üzere, "Batı medeniyeti dışında medeniyet yoktur, insanlık mutlak bir vahşet devrinden düz bir terakki yoluyla Batı medeniyeti seviyesine ulaşmıştır." düşüncesini hala devam ettiren bir kısım Batılı yazarlar, o eserleri yorumda, çıkar yolu, onları, gökten inen devlerle izah etmede bulmuşlardır. Bizim açımızdan, çok garip görünse bile, peygambere, vahye inanmayanların düşecekleri safsatanın en makulü budur.

Peygamberlerin mucizeleri, ilmin o konudaki nihayi hududunu çizmektedir. Işınlama da Allah'ın bir kanunudur. İlim bu kanunu keşfettiği takdirde yapılması mümkündür.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun