Saçın veya sakalın beyazlaması, Allah tarafından bir lekelenme midir?

Tarih: 19.04.2014 - 10:07 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Size birkaç alıntı yazmak istiyorum bunlar doğru mudur? Bunları nasıl anlamalıyız?

a) Kişinin saçının ya da sakalının beyazlaması Allah tarafından lekelenmedir (Suyuti)
b) Kur'anın çoğu suresi ve ayeti mushaflara yazılmadan kaybolmuş. (Suyuti)
c) Bakara suresinin 238.ayeti mushaflara eksik yazılmış. (Muslim Nesai Ebu Davud Tirmizi)
d) Felak ve Nas suresi aslında birer kuran suresi değildir (Hanbel Taberani Bezzar )
e) Kehf suresinin 79.ayetindeki bir kelime mushafa yanlış yazılmış. (Buhari)
f) Leyl suresinin 3.ayetinde bir kelime fazla yazılmış. (Buhari) 

Cevap

Değerli kardeşimiz,

a) Öyle anlaşılıyor ki, bu bilgi şu hadis rivayetinde yer alan bilginin kasıtlı bir tahrifidir.

Nitekim, bir rivayete göre Hz. Enes’e, Resulullah’ın saç ve sakalının beyaz olup olmadığından sormuşlar. Hz. Enes de onun fazla yaşlanmış, saçı-başı ağarmış bir duruma kalmadığını belirtmek için “Allah onu beyazlıkla lekelemedi.” demiştir. (Müslim, Fedail, 105)

Önce, bu ifade Peygamberimiz (asm)'e ait değil, Hz. Enes’in bir yorumudur.

İkincisi, Hz. Enes’in bu ifadeden maksadı şudur: “Allah Peygamber'inin saçını sakalını fazla ağartmadan vefat ettirdi. Çünkü saçın-başın ağarması, insanlar arasında fiziki olarak pek hoşlanmayan bir şeydir. Allah Peygamber'inin saygın konumunu beşeri ve fiziki yönden de insanlar arasında pek iyi karşılanmayan yaşlı, ihtiyar, saçı-başı ağarmış bir yaşa bırakmamıştır.” Yani, Hz. Enes’in bu yorumu -herkes için geçerli olmayıp- sadece Hz. Peygamber (asm)'in durumuyla alakalıdır.

Nitekim Hz. Peygamber (asm)'in daha genç sayılabilecek altmış üç gibi erken bir yaşta vefat etmesinin bir hikmeti de Bediüzzaman Hazretleri tarafından benzer bir şekilde yorumlanmıştır:

“Amma ömr-ü saadetinin altmış üç olması ise, çok hikmetlerinden birisi şudur ki: Şer'an ehl-i iman, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ı gayet derecede sevmek ve hürmet etmek ve hiçbir şey'inden nefret etmemek ve her halini güzel görmekle mükellef olduğundan; altmıştan sonraki meşakkatli ve musibetli olan ihtiyarlık zamanında, Habib-i Ekremini bırakmıyor; belki imam olduğu ümmetin ömr-ü galibi olan altmış üçte mele-i a'lâya gönderiyor, yanına alıyor; her cihette imam olduğunu gösteriyor.” (Mektubat, s. 281-282)

Bu konuda beyaz kılların / ağarmanın güzel olduğunu gösteren sahih hadislerin varlığı, soruda belirtilen bilginin aslının olmadığını veya -yukarıda geçtiği üzere- Hz. Enes’e ait bir yorumun tahrif edilerek ve yanlış mana verilerek kirletildiğini göstermektedir.

Konuyla ilgili bir kaç hadis şöyledir:

“Saçı-başı ağarmış Müslüman bir kimseye saygı göstermek, Allah’a saygı göstermektir.” (Ebu Davud, Edeb, 23)

“Ağaran kılları yolmayın. Çünkü bir kimsenin İslam dairesinde ağaran saçları kıyamet günü nur olur. (bir rivayette ise şöyledir) Allah her ağaran saç teline mukabil ona bir sevap yazar ve bir günahını affeder.” (Ebu Davud, Tereccül, 17)

“Peygamberimiz (sav) beyaz kılları yolmayı yasakladı ve ‘Çünkü bu beyazlık Müslümanın nurudur.’ diye buyurdu.” (Tirmizi, Edeb, 56)

Hz. Enes anlatıyor: “Kişinin saç ve sakalındaki beyaz kılları yolması mekruhtur.” (Müslim, Fedail, 104)

b) Kur’an’ın herhangi bir sure veya ayetinin kaybolması asla söz konusu değildir.

Bu hususta bazı ayetlerin nesh olunduğuna dair verilen misaller vardır. NESİH İslam’da bilinen bir husustur. Bununla beraber, ilgili bazı rivayetlerin doğru olmadığı tespit edilmiştir. Ahzap suresinin daha önce bu kadar ayeti vardı… Recim ayeti diye söylenen şeyler vardır.. Bunların sahih rivayetler olmadığı alimler tarafından kabul edilmiştir. Bu konudaki bazı bilgiler bizim Sitemizde de vardır. (NESH-RECİM konusuna bakılabilir.)

- Ayrıca bu gibi konularda sadece (Suyuti) demekle kaynak vermiş olmayız. Suyuti’nin onlarca kitabı vardır. “Hangi kitapta, hangi sayfasında olduğu” belirtilmeli ki, biz de ona göre bir yorum yapabilelim...

- Şunu çok net olarak belirtmeliyiz ki,

“Hiç şüphe yok ki o zikri / Kur’ân’ı biz indirdik, onu koruyacak olan da biziz.” (Hicr, 15/9)

mealindeki ayette yer alan Allah’ın Kur’an’ı korumaya ait ilahî garantisine aykırı olan hiç bir bilgi ve belge kabul edilemez. Bu gerçek Kur’an’a iman etmiş her mümin için geçerlidir.

c) Bakara suresinin 238. ayetiyle ilgili bilgi tam bir çarpıtma örneğidir. Ayetin eksikliği diye bir şey yoktur. Bu konudaki hadis rivayetleri şöyledir:

Hz. Aişe’nin kölesi Ebu Yunus anlatıyor: “Hz. Aişe kendisi için bir Mushaf yazmamı istedi. Ve: ‘Namazlara, hele salat-ı vustaya dikkat edin ve kalkıp huşû ile Allah’ın divanında durun’ (Bakara, 2/238) ayetine geldiğin zaman bana haber ver.” dedi. Ben o ayete geldiğimde kendisine haber verdim. Bana ayeti: ‘Namazlara, hele salat-ı vustaya ve ikindi namazına (salati’l-asri) dikkat edin.’ şeklinde (“salati’l-asri” ilavesiyle) yazdırdı.” (Müslim, Mesacid, 207)

- Bu hadise dayanarak bazı alimler, “salati’l-asri” cümlesinin lafzı neshedilmiş olduğunu söylemişlerdir. (bk. Müslim, Mesacid, 208)

- Ancak, burada yer alan “Salatu’l-Asr” ifadesi, -ayetin bir parçası değil- Hz. Peygamber (asm)'in bir nevi tefsiridir, “Salatu’l-Vusta”nın açıklamasıdır. Nitekim, Hz. Ali’den gelen rivayette Hz. Peygamber (asm)'in Hendek savaşında da “Bunlar / kâfirler bizi “ani’s-salati’l- vustada” (dedikten sonra, bunu açıklamak için) “ani’s-salati’l-asri” (ikindi namazından) alı koydular…” demiştir. (Müslim, Mesacid, 205, 206)

- İmam Nevevi de Hz. Aişe’nin “ikindi namazı” ilavesiyle yazdırdığı rivayette yer alan söz konusu “ve salati’l-asri” (ikindi namazı) cümlesinin ayet olamayacağını belirtmiştir. Zira Kur’an tevatür yoluyla gelmiş, bu ise mütevatir değilidr. (bk. Nevevi, Şerhu Müslim, 5/131)

d) Felak-Nas surelerinin Kur’an’ın birer suresi olduğu, bütün İslam ümmeti tarafından kabul edildiği gibi, hadis kaynaklarında da bu husus belirtilmiştir.

Soruda kaynak olarak gösterilen İbn Hanbel’de birçok hadis rivayeti vardır. Bunlardan biri şöyledir:

İbn Abbas anlatıyor: Resulullah (asm) bana hitaben: “Allah’a sığınmak isteyenlerin en güzel sığınma vesilesini söyleyeyim mi?” deyince “Evet ya Resulellah!” dedim. Bunun üzerine: “Bu, Kul Euzu birabbi’l-felak, Kul Euzu birabbi’n-nas (Felak-Nas) sureleridir.” dedi (İbn Hanbel, Muessestu’r-risale, 1421/2001, 28/530)

Bu iki surenin Kur’an’dan birer sure olduğunu bildiren pek çok rivayet vardır. Misal olarak İbn Hanbel’den bakabiliriz. (bk. İbn Hanbel, 28/575, 583, 612; 33/406; 34/348)

e) Kehf suresinin ilgili ayetinin meali şöyledir:

“Evvela, o gemi, denizde çalışan birtakım fakirlere ait idi. Ben onu kasden bir miktar zedeledim. Zira öte yanında, sağlam olan bütün (sağlam) gemileri gasbeden zalim bir hükümdar vardı.” (Kehf, 18/79)

- Buhari’deki bilgi şöyledir: “İbn Abbas bu ayeti okurken: (parantez içinde gösterdiğimiz) "salihetin / sağlam” kelimesini ilave ederek okurdu. (Buhari, Tefsir sureti 18)

Bu okuma, İbn Abbas’ın bir tefsiridir, bir açıklamasıdır. Zaten Buhari’de, İbn Abbas’ın “bunun ayetin bir parçası olduğunu” söylediğine dair bir ifade yoktur.

f)  Leyl Suresinin 3. ayeti “ve mâ haleke’z-zekera ve’l-unsâ” (Erkeği de dişiyi de yaratan kudret hakkı için...) şeklindedir. Buhari’de yer alan rivayete göre, Alkame, İbn Mesud’un ilgili ayetin “zekeri ve’l-unsa” (Erkeğe ve dişiye yemin olsun) şeklinde okuduğunu söylemiştir. (Buhari, tefsiru sureti 92)

- İbn Hacer’in bildirdiğine göre, bazı alimler bu ayetin ilk şekli son şekliyle neshedildiğini belirtmişlerdir. Ayrıca, Buhari’deki bu rivayet mürseldir. Senedinde kopukluk vardır. (İbn Hacer, 8/707)

Bununla beraber, İbn Mesud’un talebeleri sayılan kimselerden burada adı geçen kimseler (Alkeme ve bir iki kişi) dışında hepsi de şu andaki Mushafta yer alan şekliyle (ve ma haleke’z-zekera ve’l-unsa) okumuşlardır. (ibn Hacer, a.d.y)

Kaldı ki, Kufe kıraatinin kaynağı İbn Mesud ve Alkame olduğu halde, Kûfe’de hiç bir kimse bu rivayette zikredilen şekliyle bu ayeti okumamştır. (İbn Hacer, a.y)

İbn Hacer, bu açıklamalarıyla bu rivayette yer alan bilgilerde tereddüt olduğunu belirtmek istemiştir. Acaba, İslam alimlerinin yüzde 98’inin okuduğu bir tarz dururken, yüzde ikisinin okuduğu bir tarza itibar edilebilir mi? Elbette edilemez.

Yine İbn Hacer’in belirtiği gibi, şu andaki Mushafta yer alan ayetin şekli daha kuvvetli bir isnatla Hz. Ebu’d-Derda’ya dayandırılmış ve bütün ümmeti bunda karar kılmıştır. (İbn Hacer, a.y)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Kategori:
Okunma sayısı : 50.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun