Hz. Muhammed'in soyunun Hz. İbrahim'e dayanmadığı iddia edilmektedir. Bu konuda tarihi bilgiler var mıdır?

Tarih: 27.06.2012 - 05:06 | Güncelleme:

Soru Detayı

İngilizce bir sitede şöyle bir hadis var: Amru bin al-As wrote:

"Mohammed genealogized himself regarding his ancestors until he reached al-Nather bin Kinaneh, then he Said, “anyone who claimed otherwise or added further ancestors, has lied.”

Yani bu hadise göre Peygamber (asm)'in soyu en fazla Nader bin Kinane'ye kadar gidiyor. birinci sorum bu hadis doğru mu internette çok araştırdım bulamadım bu hadise göre bazı ateist siteler hz muhammedin soyunun hz ismaile dayanmadığını hatta peygamberin dedelerinden olan adnanilerede daynamayacağını, çünkü Peygamberimiz natherdan sonra kim eklerse yalancıdır demiştir.

Yani yukarıdaki hadise bakarak Hz. Peygamber (asm)'in soyunun Hz İsmail'e dayanamayacağını, çünkü kimsenin soyunu bilemeyeceğini, bunu bizzat Peygamber'in söylediğini iddia ediyorlar. Hata iddia sahipleri Peygamber'in diğer hadislerde Hz. İsmail'e dayandığını söylediği, "Ben İbrahim'in duasıyım ve Allah İsmailoğullarında Haşimoğullarından beni seçti." hadislerinin uydurma olduğunu söyluyorlar.

- Peki Kur'an-ı Kerim Hz. Peygamber (asm)'in hz ismaile dayandığını soyluyor mu? Eğer Peygamberimiz söylemişse, nasıl Hz. İsmail'e dayanacak?

- İddia sahipleri İslam'dan önce kimse soyunu Hz. İsmail'e dayndırmadığını söyluyorlar; bunu sonradan bazıları ortaya attığını, Peygamber'in İsmail'den gelip gelmediğini bilmediğini iddia ediyorlar.

- Ayrıyeten Hz. İsmail ve oğulları Sina çölü ve Kuzey Arabistanda yaşadıklarını, hiçbir zaman Orta Arabistana inmediklerini söylüyorlar. Yani yukarıdaki hadise bakarak Hz. Peygamber (asm)'in soyunun Hz. İsmail'e dayanamayacağını, çünkü kimsenin soyunu bilemeyeceğini, bunu bizzat Peygamber'in söylediğini iddia ediyorlar?..

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Bu tür iddiaları seslendirenler, genellikle Yahudi kökenli bazı fanatik ve de cahil uydurukçulardır.

İlgili iddiada Yunan ve Roma tarihçilerinin veya coğrafyacılarının Mekke’den söz etmemelerini, Mekke’nin miladi 4. asırdan önce olmadığına delil getirilmiştir. Halbuki Mekke, eskiden küçük bir köydür. Bir devlet değildi ki, meşhur olup ondan bahsedilsin. Binlerce köy var ki, aynı tarihçiler onlardan da söz etmemişler. Onların söz etmemeleri, bu köylerin olmadığına delil getirilebilir mi?

Bu zırvanın altında yatan asıl sebep, -bir kısım Batılı dinsizlerin ve dinsiz oldukları kadar da İslam’a karşı kin ve nefretin verdiği sarhoşluk içinde zırvanın zirvesine ulaştıkları bir noktada: “Hz. Muhammed diye bir şahıs tarihte gelmemiş, bu sadece bir efsanedir...” türünden yaptıkları açıklamalarının bir kopyasını -İslam kültüründe mevcut olan bazı bilgileri; özellikle İslam dini ile Hz. İbrahim arasındaki bağları yalanlamak suretiyle- yeniden gündeme taşımaktır. İnternetin değişik sitelerinde yer alan ve Dr. Refat Amari tarafından kaleme alınan İngilizce yazıda, bu hususu kolaylıkla anlayabiliriz. Hz. Muhammed (asm)’in Hz. İsmail ve Hz. İbrahim’in neslinden olmadığını anlatan şu ifadelerinden de bunu anlamak mümkündür:

“The True Origin of Mohammed: The family of Mohammed, as Sabaean of Cushite origin descending from Ham, can't be connected with Ishmael and Abraham, who were of Semitic origin.”

Şimdi bir Müslüman olarak biz, Kur’an’a, Hz. Muhammed (asm)’e, binlerce İslam bilim adamlarına mı inanacağız yoksa, bu Yahudi kökenli İslam düşmanı siyoniste mi inanacağız?

Araplar neseb ilminde ileri seviyeye ulaşmış, kendi nesebini çok iyi bilen, kendi çocuklarına öğreten ve nesilden nesile aktaran bir millettir. Peygamberimiz (asm) de kendi nesebinin Hz. İbrahim'e dayandığını ifade etmişlerdir. Tarih kitaplarında da Peygamber Efendimizin Hz. İbrahim'e kadar giden şeceresi kaydedilmiştir. Tereddüte düşecek bir durum da yoktur.

Şunu çok iyi biliyoruz ki, "Güneş üflemekle sönmez, göz yummakla gece olmaz. Gözünü kapayan kendine gece yapar." Güneşi üflemekle söndürmeye kalkışan, maskaralığını dünya-aleme ilan etmiş olur. Bunun gibi  Hz. Muhammed (asm) güneşini, Kur’an güneşini, İslam güneşini söndürmeye teşebbüs eden kimse, ahmaklığını, basiretsizliğini, akılsızlığını, vicdansızlığını, dinsizliğini, mecnunluğunu dünyaya ilan eden sefih bir şovmen koltuğuna oturmak zorunda kalacaktır.

Hz. İbrahim’den beri tarih boyunca Arapların en çok övündüğü husus Hz. İbrahim’in torunları olmasıdır. Çünkü, Kâbe’nin Mekke’de olması, bu bağı her zaman canlı tutmuş ve Mekkeli Arapların diğer yerlerdeki Araplar tarafından -Kabe hürmetine- daima saygı görmüşlerdir(bk. Kureyş Suresi).

Bir söz var: “Bir tek doğru, binlerce yalanı bir anda yok eder.” İşte dünyada ondan daha doğru bir kaynak, bir semavi kitap olmayan Kur’an’ın ifadesi:

“Biz Beytullâh’ı insanlara sevap kazanmaları için toplantı ve güven yeri kıldık. Siz de Makam-ı İbrâhim’i namazgâh edininiz!  İbrâhim ile İsmâil’e de: 'Tavaf edenler, itikâfa girenler, rükû ve secde edenler için bu Evimi tertemiz bulundurun!' diye emretmiştik.  Ve o vakit İbrâhim: 'Ya Rabbî, burayı güvenli bir şehir yap. Buranın halkından Allah’a ve âhiret gününe iman edenleri çeşit çeşit mahsullerle rızıklandır!' dedi.  Bunun üzerine buyurdu ki: 'Onlardan inkâr edeni dahi rızıklandırıp az bir zaman hayattan nasip aldırır, sonra da onları cehennem azabına sürerim. Orası varılacak yer olarak ne fena bir yerdir!' İbrâhim ile İsmâil Beytullah’ın temellerini yükseltirken şöyle dua ediyorlardı. 'Ey bizim Kerîm Rabbimiz! Yaptığımız bu işi kabul buyur bizden! Hakkıyla işiten ve bilen ancak Sen’sin.'(Bakara, 2/125-127)

“Biz vaktiyle İbrâhim’e Beytullahın yerini belirlediğimiz zaman: 'Sakın Bana hiç bir şeyi ortak koşma ve Ben’im Mâbedimi tavaf ederken, kıyamda, rükûda veya secdede olarak ibadet edenler için tertemiz tut.' diye emrettik.”(Hac, 22/26)

Sahih-i Müslim’de yapılan rivayete göre Peygamber Efendimiz (asm) şöyle buyurmuştur:

“Allah İbrahim’in çocuklarından İsmail’i seçti, İsmail’in çocuklarından Benu Kinane’yi seçti, Benu Kinane’den Kureyş’i seçti, Kureyş’ten Benu Haşim’i seçti, Beni de Benu Haşim’den seçti.”(Müslim, Fedail, 1)

Hz. Muhammed (asm)’in nesebi (kendisinden yukarıya doğru) şöyledir:

1. Hz. Muhammed, 2. Abdullah, 3. Abdulmuttalib, 4. Haşim, 5. Abdimenaf, 6. Kusay, 7.Kilab, 8. Mürre, 9. Kâb, 10. Lüî, 11.Galib, 12. Fihr, 13. Malik, 14. Nadr, 15. Kinane, 16. Huzeyme, 17. Müdrike, 18. İlyas, 19. Mudar 20. Nezar, 21. Ma’d. 22. Adnan.

İbn Abbas’ın bildirdiğine göre, Hz. Peygamber (asm) ecdadını -tam- Adnan’a kadar sayar ve “Bundan sonrası için susun.” diye emretmiştir.(bk. İbn Hacer, babu Meb’asi’n-nebbiy).

Aşağıda meali verilen ayette Hz. Peygamber (asm) ve akrabası olan Arapların Hz. İbrahim’in soyundan geldiği açıkça iafde edilmektedir:

“Allah yolunda gereği gibi cihad edin. Sizi insanlar içinde bu emanete ehil bulup seçen O’dur. Din konusunda, size hiçbir zorluk da yüklemedi. Haydin öyleyse babanız İbrâhim’in milletine ve yoluna! Bundan önce de bu Kur’ân’da da size Müslüman adını veren O’dur. Ta ki Resul size şahid olsun, siz de diğer insanlar nezdinde Hakkın şahitleri olasınız. Haydin namazı hakkıyla ifa edin, zekâtı verin ve Allah’a sımsıkı bağlanın. O sizin biricik mevlanız, efendinizdir. O, ne güzel mevla ve ne güzel yardımcıdır.”(Hac, 22/78).

“İnsanlar içinde İbrâhim’e en yakın olanlar, ona tâbi olanlar, bu Peygamber ve bu Peygambere iman edenlerdir. Allah müminlerin dostudur.”(Âl-i İmran, 3/68).

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun