Bayram neden iki ayrı günde oluyor; hangisi geçerlidir? Aynı günde olması daha uygun ve mümkün değil mi?

Tarih: 28.10.2012 - 11:10 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Ramazan veya Kurban Bayramı'nın farklı günlerde olmasının iki sebebi var:

1. Bayramın birinci gününün alameti olan hilalin, güneş battıktan sonra batı ufkunda görülmesi coğrafyadan coğrafyaya farklı olabiliyor; mesela, daha doğuda görülemezken daha batıda görülebiliyor. Bayram ilanı için hilali görmek şart olduğundan, bir gün önce gören o akşamın ertesinde, bir gün sonra gören de gördüğü akşamın ertesinde bayram yapıyor.

Bu konuda iki içtihat var:

a) Her coğrafya kendi hilaline itibar edecek.

b) İslam dünyasının bir yerinde görülünce her yerde buna göre hareket edilecek.

2. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın öncülüğünde yıllar önce yapılan ve birçok İslam ülkesinden astronomi ve fıkıh uzmanlarının katıldığı ilmi bir toplantıda, hilalin görülmesine bağlı dini günler ve bayramlar için bazı kriterler tespit edildi ve bunların altına, Suûdîler dahil bütün katılanlar imza attılar. Bu kriterlere göre;

"Artık dünyanın her yerinde Müslümanlar bulunduğu için, hilalin herhangi bir yerde görülebilir olması, bütün İslam ülkelerinde görülmüş sayılacaktır. Her coğrafya kendi ufkundan görmeye değil, dünyanın bir yerinden görülmeye (görülebilir olmaya) itibar edecek ve oruca aynı gün başlanacak, bayramlar aynı gün yapılacaktır. Günümüzde, ayın hareketini ve herhangi bir yerden görülebilir olmasını kesin olarak hesaplamak mümkün hale geldiğinden, artık -gözle görme yerine- görülebilir olmanın hesaplanması ve önceden tespiti esas alınacaktır."

Bu karara imza attıkları halde uymayan ülkeler, kendi gözlemlerine ve/veya ufuklarına itibar ediyorlar; farklılık işte bu sebeplerden doğuyor.

- Peki bu işe fıkıh (din, şeriat) ne diyor?

Fıkıhta (içtihatlarda) hesaba itibar edenler var, etmeyenler var. Farklı ufuklara itibar edip "Her bölge kendi ufkuna göre hareket etsin." diyenler var, "Bir yerde görülünce, her yerde bayram yapılsın." diyenler var. Bunların tamamı amel edilebilir içtihatlardır. Gönül ister ki, bütün dünyada bayramın aynı güne denk gelmesini sağlayan içtihat tercih edilsin ve birlik sağlansın. Ama bu olmadı diye kıyamet de kopmasın; bayramın iki farklı günde yapılmasının hem fıkıhta hem de tarihte yeri vardır.

Mevlâ Müslümanlara, bu aziz dini temsil edebilecek şuur, iman, güç, bilgi ve amel nasib eylesin!

Not:  2012 Yılı Kurban Bayramının Başlangıcı ile İlgili Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanlığı Mütalaası

Tarih: 18.10.2012

Din İşleri Yüksek Kurulu, 17/10/2012 tarihinde Din İşleri Yüksek Kurulu Başkan Vekili Dr. Hüseyin KAYAPINAR’ın başkanlığında toplandı.

Başkanlığımızca daha önce ilan edilen Hicri 1433 yılına ait Zilhicce ayı başlangıcına esas olan içtima ve ru’yet ile ilgili tespitler görüşüldü.

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın takviminde hicri ayların başlangıcı, 27-30/11/1978 tarihinde İstanbul’da yapılan Rüyet-i Hilal Konferansı’nda alınan kararlar doğrultusunda tespit edilmektedir.

Bu kararlardan bazıları şunlardır:

"1. İster çıplak gözle, isterse modern ilmin rasat metotlarıyla olsun, asıl olan hilalin ru’yeti’dir.

2.  Astronomların hesapla tespit ettikleri Kameri Aybaşlarına dinen itibar edilebilmesi için, onların bu tespitlerinin, hilalin güneş battıktan sonra ve görüşe mani engellerin bulunmaması halinde, gözle görülebilecek şekilde ufukta fiilen mevcut olması esasına dayandırılması gerekir ki, bu ru’yete “hükmi ru’yet” denir.

3. Hilalin görülebilmesi için iki temel şartın gerçekleşmesi zorunludur:

     a) İçtima (kavuşum)’dan sonra Ay ile Güneş’in açısal uzaklığı 8 dereceden az olmamalıdır. Bilindiği üzere ru’yet, 7 ile 8 dereceler arasında başlamaktadır. 8 derecenin esas alınmasında, ihtiyat bakımından görüş birliğine varılmıştır.

    b) Güneş’in batışı anında Ay’ın ufuktan yüksekliğinin açısal değeri 5 dereceden az olmamalıdır. Sadece bu esasa göre normal durumlarda hilalin çıplak gözle görülebilmesi mümkündür.

4. Hilalin ru’yet edilebilmesi için belli bir yer şart değildir. Yeryüzünün herhangi bir bölgesinde hilalin ru’yet’i mümkün olursa, buna istinaden ayın başladığına hükmetmek doğru olur.”

Yukarıdaki kararlar doğrultusunda yeryüzünün herhangi bir yerinde hilalin görülmesine bağlı olarak, ihtilafı-ı metalie itibar edilmeksizin, hicri aybaşlarının tespit edileceği ilkesi benimsenmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti Diyanet İşleri Başkanlığı da hicri aybaşlarını bu ilkeler doğrultusunda belirlemektedir.

Diyanet İşleri Başkanlığının Kandilli Rasathanesi ile birlikte yaptığı hesaplamalara göre 1433 yılı Zilhicce ayının hilali 16 Ekim 2012 tarihinde evrensel zaman (U.T.) ile 01.20’de aşağıdaki yerlerde görülmüştür:

1. 69 derece 20 dakika 44.952 saniye Güney enlemi, 86 derece 17 dakika 56.58 saniye Batı boylamına sahip Büyük Okyanus, Antartika’nın Kuzeyi, Güney Amerika kıtasının Güneyinde; Güneş, 15 Ekim 2012 tarihinde bölgenin yerel saati ile 21:20’de, Ay ise 22:44’de batmıştır.

2. 36 derece 51 dakika, 56. 38 saniye Güney enlemi, 105 derece 51 dakika, 48.528 saniye Batı boylamına sahip Büyük Okyanus, Güney Amerika Kıtası açıklarında; Güneş, 15 Ekim 2012 tarihinde bölgenin yerel saati ile 18:20’de, Ay ise 18:58’de batmıştır.

3. 4 derece 23 dakika 7.836 saniye Güney enlemi, 112 derece 11 dakika 12. 372 saniye Batı boylamına sahip Büyük Okyanus, Ekvator-Peru açıklarında; Güneş, 15 Ekim 2012 tarihinde bölgenin yerel saati ile 18:20’de, Ay ise 18:45’de batmıştır.

Yukarıdaki yerlerde hilal ilk defa görülmeye başladığında Türkiye’de ve Mekke-i Mükerreme’de henüz imsak vakti olmamıştır. Buna göre hilalin görüldüğü saatte Türkiye’de de gece devam etmektedir. Dolayısı ile hilalin görüldüğü gece fıkhen Zilhicce ayının başlaması noktasında Türkiye’yi de içine almaktadır. Yukarıda zikredilen bu bilgiler çerçevesinde, Zilhicce ayının ilk günü 16 Ekim 2012 Salı; Kurban bayramının ilk günü ise 25 Ekim 2012 Perşembe günüdür.

Her Müslüman, Ramazan ayının başlangıcı ve dinî bayramların hangi günlerde olacağı konusunda, bulunduğu yerdeki uygulamaya tabi olur. Dolayısı ile hem Türkiye’deki hem de Suudi Arabistan’daki vatandaşlarımızın, hac ve kurban ibadetleri konusunda herhangi bir tereddüde düşmelerine mahal yoktur.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 5.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun