Kur'an'da neden sadece Arabistan'da yetişen meyvelerin isimleri vardır?

Tarih: 26.07.2013 - 01:19 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Avakado ve ananas gibi orta doğuda yetişmeyen meyveler neden Kur'an'da yoktur?

- Bunu bahane ederek, Kur'an'ı kabul etmeyenlere ne denilebilir?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Kur’an bir fizik kitabı olmadığı gibi, bitkilerin listelerini veren bir botanik kitabı da değildir. Bununla beraber, Kur'ân'da zikredilen birçok gıda maddeleri ve meyveler söz konusudur. Ve bunlar insan sağlığı için mutlaka lüzumlu olan protein, karbonhidrat ve yağları ihtiva etmektedir. Proteinli yiyeceklerden et, balık ve sütü zikreden Kur'ân, karbonhidratlı yiyeceklerden ise, buğday, soğan, sarımsak, mercimek, hurma ve üzüm gibi sebze ve meyveleri zikretmekte ve nebatî yağlardan bahsetmektedir.

“Peki bunlar yeryüzüne, orada her güzel çiftten nice nebatlar yetiştirdiğimize hiç bakmıyorlar mı?”(Şuara, 26/7)

mealindeki ayetin muhtevasında “avakado ve ananas”ın olmadığını iddia etmek mümkün mü? Fakat netice yine ortada;

“Elbette bunda alınacak ibret vardır; fakat onların ekserisi ibret alıp da iman etmezler.” (Şuara, 26/8)

On beş asırdan beri, işaret ettiği binlerce sosyal, hukuki, psikolojik, ontolojik gibi ilmi ve gaybi mucizeler ortaya koymasına rağmen, Hz. Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)’in yüzlerce mucizelerine rağmen, “avakado ve ananas”tan bahsetmiyor diye Kur’an’ı inkâr etmek, güneşi inkâr etmekten çok daha anormal bir saçmalıktır.

Kur’an’da iman etmek isteyenler için “avakado-ananas”dan daha önemli mesajlar var:

“O gökleri, gördüğünüz gibi, direksiz yarattı. Yere de sizi sarsmaması için, ağır baskılar, yani ulu dağlar koydu ve orada her türlü canlıyı üretip yaydı. Gökten de bir su indirdik, orada her güzel çifti yetiştirdik. İşte bunlar Allah’ın yarattıklarıdır. Peki, gösterin bakalım O’ndan başkası ne yaratmış! Doğrusu, o zalimler besbelli bir sapıklık içindedirler.” (Lokman, 31/10-11)

Bununla beraber, Kur’an’da adı geçen gıdalar, meyveler genellikle Hicaz bölgesinde yaşayan halk tarafından bilinmektedir. İlk muhataplara bilmedikleri bir meyvenin ismini vermenin ne alamı olur ki!.. Avokadonun anavatanı Meksika ve Guetamala olduğu bilinmektedir. Türkiye’de tanınıp pazarlara girmesi kırk yılı geçmeyen bu meyveden on beş asır önce, Kur’an’ın ilk muhatabı olan Araplara ondan söz etmek ne derece isabetli olabilirdi?

Aslında, avakado-ananas, vücudun karbonhidrat, protein ve yağ metabolizmasında düzenleyici olarak görev yapar. Bu açıdan bakıldığı zaman, bu meyveler, içerdiği temel maddeleri itibariyle Kur’an’da vardır. Bilindiği gibi, doktorlar reçetelere bazen ilacın ismini, bazen de genel içeriklerini yazarlar..

Bilindiği kadarıyla Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) döneminde Mekke şehrinde meyve yetişmezdi.(Buhârî, Megâzi 28) Mekkeliler, Medine ve Taif gibi çevre kentlerden gelen meyveleri bilirlerdi. Medine’de hurma, Taif’te ise üzüm yetiştirilmekteydi. Ayrıca Mekke’ye Yemen ve Suriye gibi bölgelerden meyveler gelmekteydi.(Tıbb-ı Nebevî'de Meyve, Doç. Dr. Ayhan Tekineş)

Kur'ân'da zikredilen bu gıda maddeleri ve meyveler, insan sağlığı için mutlaka lüzumlu olan protein, karbonhidrat ve yağları ihtiva etmektedir. Proteinli yiyeceklerden et, balık ve sütü zikreden Kur'ân, karbonhidratlı yiyeceklerden ise, buğday, soğan, sarımsak, mercimek, hurma ve üzüm gibi sebze ve meyveleri zikretmekte ve nebatî yağlardan bahsetmektedir. 

Pek çok yiyecek maddesinin arasında bunların zikredilmesi tesadüfî değildir. Kur'ân'da adı geçen besin maddelerinin; Kur'ân gibi ilâhî, mu'ciz ve kıyamete kadar gelecek insanlara rehber olan bir kitapta zikredilmesinin hikmetleri olmalıdır. Yani bunlar maksatsız zikredilmiş olamazlar. Muhakkak bunların insanlara ziyade bir faydası olmalı ki, dünya üzerinde bulunan birçok sebze ve meyveden sadece bunlar zikredilmiştir.  

Kur'ân'da zikredilen meyvelerin, iyi bir besin kaynağı ve bazı hastalıkların tedavisinde müessiriyetini bugünkü tıp da kabul etmektedir. 

Şimdi, Kur'ân-ı Kerîm'de zikredilen meyvelere ve bunların faydalarına geçebiliriz. 

1. Hurma

Hurma, Kur'ân-ı Kerîm'de, hurma ve hurma ağacı olarak yirmi defa geçmektedir.

"Allah o su sayesinde sizin için ekinler, zeytinlikler, hurmalıklar, üzüm bağları ve çeşit çeşit meyveler yetiştirir. Elbette bunda düşünen kimseler için alınacak bir ders var!" (Nahl, 16/11).

Hurma'nın zikredildiği diğer âyetler: Bakara, 266; Ra'd, 4; Meryem, 23, 25; En'âm, 99, 141; Rahmân, 11, 68; Nahl, 67; İsrâ, 91; Kehf, 32; Tâhâ, 71; Mü'minûn, 19; Şuarâ, 148; Yâsîn, 34; Kâf, 10; Kamer, 20; Hâkka, 7; Abese, 29.

Hurma ile alâkalı Hadîs-i Şerîfler:

"Acve,1 cennet meyvelerindendir. O, zehirlenmeye karşı şifadır." (Tirmizi, Tıp, 22)

"Sabahleyin aç karına hurma yiyin, çünkü bağırsak kurtlarını öldürür." (Kenzu'l-Ummâl, X, 26) 

Hurma, bedenî ve zihnî gelişmeyi sağlar. Besleyicidir, kansere karşı koruyucudur. Zihnî yorgunluğu giderir. Anne sütünün, bol ve besleyici olmasını sağlar. Yeni doğum yapan kadınların hurma yemesi tavsiye edilmiştir. Boğaz ağrısını keser. Bronşit, öksürük ve soğuk algınlığının şikâyetlerini giderir. Kemik hastalıklarında faydalıdır.2

Hurma, meyveler içinde vücut için en gıdalısıdır. Aç karınla yemeğe devam edildiği zaman kurtları kurutur ve zayıflatır, azaltır veya öldürür.

Hurma şırası, mideye ağır gelir; fakat taze kan yapar. Hurmanın az yenilmesi şifa, çok yenilmesi ise gıdadır. Acve hurması zehirlenmeye, bilhassa soğuk mizaçlı zehirlere ve akrep sokmasına karşı faydalıdır.3

Bugün modern tıp, hurmanın insan vücudunun canlı ve sıhhatli kalabilmesi için çok önemli on çeşitten fazla elemente sahip olduğunu keşfetmiştir. Aynı zamanda hurmada organlara bol miktarda hareket ve ısı enerjisi kazandıran, hazmı ve özümlenmesi kolay şeker bulunmaktadır.4

Yine hurma, bütün temel vitamin ve proteinlere sahiptir. Ve bu yüzden modern tıp, bu meyveye "baş gıda" olarak bakmaktadır. Zîrâ bir insanın, muhtaç olduğu bütün elementleri ihtiva ettiği için sadece hurmayla yaşaması mümkündür.5

Bilindiği gibi bugün doktorlar, kadına doğum yaptığı gün hazmı kolay bir mâyi (sıvı) ile şekerli bir yiyecek verilmesini gerekli görürler. Bunun gayesi, annenin zayıf ve mecâlsiz vücuduna ve yorgun azalarına enerji ve canlılık kazandırmak ve yeni doğan bebek için gerekli sütü ifraz etmesi için, süt guddelerini harekete geçirmektir. Yeni doğan yavrunun tek gıdası olan sütün meydana gelmesi ve terkibindeki karbonhidratın artması için hurma, en harika tesiri göstermektedir. Ana sütünün bu terkibi ise, yeni doğan bebeğin hayatı ve vücudunun takviyesi için zarurî olmaktadır. Yüce Allah, Hz. Meryem'e doğum yaptığı gün hurma ve su ile gıdalanmasını emretmiştir:

"Hurma dalını kendine doğru silkele, üzerine olgunlaşmış taze hurma dökülsün. Ye, iç, gözün aydın olsun!" (Meryem, 19/25-26)6

2. İncir

Kur'ân'da bir yerde geçmektedir:

"İncire, zeytine, Sîna dağına ve şu emîn beldeye andolsun." (Tîn, 95/1-3). 

Peygamber Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem), incirin cennet meyvelerinden olduğunu bildirerek, onu şu mübarek sözleriyle methetmişlerdir:

"İncir yiyin. Eğer cennetten inen bir meyve söyleyecek olsaydım, bunun incir olduğunu söylerdim. Çünkü cennet meyvelerinin çekirdeği olmaz. (Çekirdeksiz denmesinden hurma ve zeytin çekirdeği gibi yenilmeden atılan çekirdekler kastedilmektedir). İncir yiyin, çünkü o, basuru keser, eklem ağrılarını yok eder." (Kenz, 10, 44)

İncirin hem meyve hem de ilâç olduğu hakkında görüşler bulunmaktadır. İncirin latîf bir yiyecek olduğu, çabuk hazmedildiği ve midede fazla kalmadığı, balgamı azalttığı, ciğerleri temizlediği, mesane kumlarını önlediği, ciğer ve dalağın içindeki kan sinüslerini ve damarları açtığı, meyvelerin en güzeli ve en çok sevileni olduğu söylenmektedir. Aynı şekilde incirin ağız kokusunu gidermeye, saçı uzatmaya ve felci önlemeye vesile olduğu bildirilmiştir. İlâç olarak da bedendeki fazlalıkların dışarı atılması konusunda ondan faydalanılır.7

İncir posasının bağırsaklardaki toksin maddelerin atılması, kan kolesterol düzeyinin düşürülmesi, şeker hastalarında kan şekerinin ânî yükselmesinin önlenmesi gibi faydaları vardır. 

Son zamanlarda incirin anti kanserojen tesiri üzerinde de çalışmalar bulunmaktadır. Anti kanserojen tesir yapan maddenin incirdeki "benzaldehit"den ileri geldiği belirlenmiştir. Benzaldehit, elli yedi kanserli hasta üzerinde denenmiş, on dokuzunda tamamen, onunda kısmen iyileşme görülmüştür. On dokuz hastanın durumunun ise daha iyiye gittiği tespit edilmiştir.8

Ham incir sütünün, hâricen kullanıldığı takdirde siğillerin zamanla küçülmesinde, hattâ kaybolmasında rol aldığı söylenmektedir.9

İncir; müzmin öksürük, bâsur hastalığı, mafsal ağrıları, boğaz, göğüs ve gırtlak sertliğine karşı faydalıdır. Karaciğer ve dalağın temizlenmesinde tesirlidir. Mideden balgam karışımının temizlenip atılmasında rol alır. Su ve süt içinde kaynatılıp içilirse, çiçek ve kızamık hastalıklarına karşı faydalıdır.

İncir; soğuk ve sıcak havadan dolayı meydana gelen nezle için faydalı olduğu gibi, ağız ve dişeti yaraları için suyu gargara olarak da kullanılır.

İncir; hâmile ve emzikli kadınlar için ve kulunç, mafsal, nikriz (gut veya damla hastalığı. El, ayak başparmağı, diz ve dirseklerde şişkinlik meydana gelir. Ağrı da vardır) ağrıları ve felç hastalıklarına karşı faydalıdır.10

İncir, nekâhet devresinin kısalmasında, çıbanların olgunlaşmasında tesirlidir. Lapası, yanık ağrılarının kesilmesine vesile olur.11

3. Zeytin

a. Zeytin: Zeytin, Kur'ân'da altı defa geçmektedir:

"İncire, zeytine, Sîna dağına ve şu emîn beldeye andolsun." (Tîn, 95/1-3),

Zeytinin zikredildiği diğer âyetler: Nahl, 11; En'âm, 99, 141; Nûr, 35; Abese 29.

Zeytinin gövde kabukları ile yaprakları iştah açılmasına, ateş düşmesine, idrar sökülmesine ve ishalin önlenmesine vesiledir; ayrıca şeker hastalarında kan şekerinin düşmesinde tesirlidir. Zeytin yapraklarında tansiyon düşürmede rol alan maddeler mevcuttur. Çok yüksek olmayan tansiyonlu hastalarda kullanılabilir. Bağırsak solucanlarının düşürülmesine yardımcı olur. Zeytin yaprağı mide için tahriş edici olduğundan yemeklerden sonra alınmalıdır. Hâricen ise ihtiva ettiği tanin sebebiyle hafif mikrop öldürücü bir tesiri olduğundan basit yaraların pansumanında kullanılır. Ayrıca basit 1. dereceden yanıkların tedavisinde kullanılabilir.12

b. Zeytinyağı: Kur'ân'da iki defa geçmektedir

"Sina Dağı'ndan çıkan bir nebat da yetiştirdik ki, o ağaç hem yağ hem de yiyenlere bir katık çıkarır." (Mü'minûn, 23/20)

 Bir de Nûr Sûresi 35. âyette geçmektedir.

Peygamber Efendimiz'in (sallallahü aleyhi ve sellem) zeytinyağı ile alâkalı hadîsi:

"Zeytinyağını yiyin ve onunla yağlanın. Çünkü o, bereketi bol ve mübarek bir ağacın meyvesinden çıkartılmaktadır." (Tirmizi, Etime 43; İbn Mace, Etime 34; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 3, 497; Hâkim, Müstedrek, 2, 398)

Çeşitli hayvanî ve nebatî yağlarla, margarinler arasında kolesterol zaviyesinden yapılan bir mukayesede zeytinyağının onlardan farklı olarak kandaki kolesterol seviyesini azaltıcı tesirine şahit olunmuştur. Buna muhtevasındaki zengin doymamış yağ asitleri vesiledir. Dolayısıyla kalb ve damar rahatsızlıklarından şikâyetçi olanların başvurabilecekleri yegâne yağdır. 

Zeytinyağının içerisinde diğer yağlarda bulunmayan daha çok sayıda bileşikler mevcuttur; bu bileşiklerin tansiyon düşürücü, şifa, natürel antibiyotik ve sindirime olumlu tesirinin yanında antikanserojenik tesirlerinden de bahsedilmektedir.13

Zeytinyağı, İlâhî mesajın haber verdiği gibi hakikaten pek harikadır. Bozulmadan uzun müddet kalabildiği gibi temizlik ve aydınlanma işlerinden ilâç yapımına kadar geniş bir istifade sahasını doldurmaktadır.14

Bazı âyetlerde zeytin ağacı ve zeytinden söz edilmiş, bazılarında özellikle onun meyvesini yiyenler için, yağlı ve yemek (katık) olarak görülmüştür. (Mü'minun, 23/20). Buradan hareketle Peygamberimiz'in (sallallahü aleyhi ve sellem) asrında zeytinyağının önemli bir gıda maddesi olduğu söylenebilir.15

Zengin besleyici maddeler ve vitaminler ihtiva eden ve Kudret mucizesi olarak adlandırılan zeytinyağı, katı ve sıvı yağlar arasında en kolay hazmedilenidir. Zeytinyağı, kalb-damar hastalıklarının yanında çocukların beyninin gelişmesinde, kemiklerinin güçlenmesinde, midenin ülsere karşı korumasında da tesirlidir; ayrıca bir vitamin deposudur ve hücrelerin yenilenmesinde ve yaşlanmanın geciktirilmesinde rol alır. 

Zeytinyağı, A, D, E ve K vitaminleri ihtiva ettiğinden çocuklar için vazgeçilmez besin kaynağıdır. Zeytinyağı ister soğuk, isterse de sıcak tüketilsin gastrit asitini azaltır. Safra kesesinin görevini tam olarak yapmasına vesile olur ve yağlar içinde bağırsaklar tarafından en iyi emilen yağdır. Kandaki zararlı maddelerin süratle temizlenmesine vesile olan bir yapıya sahip olduğundan, karaciğerin daha düzenli ve sağlıklı çalışmasına yardımcı olur. Rejim için zeytinyağı çok idealdir. Sarılıkta faydalıdır. Eczacılıkta bazı ilaçları hazırlamakta kullanılır.16

Zeytin aynı zamanda önemli bir panzehirdir. Dolayısıyla saçların dökülmesini önlemede tesirlidir.17 Bugün güzellik mütehassısları, tabiî ve asitsiz zeytinyağının saç diplerine sürüldüğünde saçların pırıl pırıl ve eskisinden daha kuvvetli olmasına vesile olduğunu söylemektedir. Sürülen yağ, cildi beslemektedir. Araştırmalar, bu yağın düzenli kullanılması hâlinde, derinin deformasyona uğramasının engellendiğini, zeytinyağında bulunan E vitamini sayesinde hücreden kemiklere, beyinden deriye kadar insan vücudunun yaşlanmaya karşı korunduğunu göstermiştir.

Zeytinyağı, kanda bulunan zararlı kolesterol miktarının düşmesinde rol alır, bu da kalb krizi riskinin düşmesine vesile olur. Batı ülkelerinde çok rağbet görmesinin en büyük sebebi kalb sağlığıdır.18 Zeytinyağı dışkıyı yumuşatarak müshil tesiri gösterir.19 Ayrıca safra söktürücü tesirlere de sahiptir. Sabun sanayisinde geniş ölçekte kullanılır.20

4. Üzüm

Üzüm, Kur'ân'da on bir defa geçmektedir:

"Gökten su indiren O'dur. Sonra biz onunla her çeşit bitkiyi çıkarırız. O bitkiden bir filiz, ondan da büyüyüp birbirinin üstüne binmiş taneler, başaklar çıkarırız. Hurma tomurcuklarından sarkan salkımlar, üzüm, zeytin ve nar bahçeleri yetiştiririz..." (En'âm, 6/99).

Kur'ân'da üzümün zikredildiği âyetlerin bazıları da şunlardır: Bakara, 266; Ra'd, 4; Kehf, 32; Yâsîn, 34; Nahl, 11, 67; İsrâ, 91; Mü'minûn, 19; Nebe', 32; Abese, 28.

Üzümden, ilk ortaya çıkan filizlerinden, son hâline kadar faydalanılır. Filizinden ilk zamanlarda incecik yeşil iplikler çıkar ki, bunların ekşimtırak bir tadı vardır; bundan yemek yapmak da mümkün olur. Sonra koruk çıkar ki, bu da gerek hastalar ve gerek sağlamlar için hoş bir yiyecektir. Bundan, safra hastalarına faydalı şuruplar da yapılır. Yemeklere konacak ekşi de kaynatılır ki, bu, ekşili kaynatılmışların en lezzetlilerindendir. Tam üzüm olunca da yemişlerin en tatlısıdır. Yaş üzümü askıya asarak saklamak da mümkün olabilir. Ve bu gerçekten biriktirilip saklanan yemişlerin en tatlısıdır. Üzümden, kuru üzüm, pekmez, pestil, sirke elde edilir. 

Üzümün çekirdeği de faydalıdır. Doktorlar bundan birtakım terkipler yaparlar ki, bunların zayıf mideler için çok büyük faydaları olur. (Doktorlar da üzüm çekirdeklerinin çiğneyip ezerek yemek şartıyla faydalarının çok büyük olduğunu beyan etmektedirler). Hâsılı üzüm "yemişlerin sultanı" denmesine değer bir meyvedir.21

Üzüm, tıbbî faydaları çok kuvvetli bir gıdadır. Üzüm ayrıca idrar artırıcı, yatıştırıcıdır; müshil tesiri de gösterir. Üzüm büyük bir enerji kaynağıdır. Araba için benzin ne ise insan hareketinde de enerji odur. Üzüm, kalorisi yüksek olan bir gıdadır. Bu cihetle üzüm insana canlılık, zindelik verir. Bedenî ve zihnî gücün artmasında tesirlidir. Kan yapımında rol alır. Vücutta biriken zararlı maddelerin dışarı atılmasına vesile olur. Yüksek tansiyonun düşmesinde rol alır. Mide ülseri, gastrit, karaciğer hastalıkları, dalak hastalıkları, romatizma ve mafsal iltihabında faydalıdır. Kabızlığın giderilmesinde, kalbin kuvvetlenmesinde, kanın temizlenmesinde tesirlidir. Hamilelerin mide bulantısını önlemeye vesiledir. Cilt temizliğini sağlar. Nekahet devresinin kolayca atlatılmasına yardımcı olur. Böbreklerdeki kum ve taşların düşürülmesine yardımcı olur.22

Üzümde C vitamini vardır. Bu vitamin, bir binanın yapıtaşları arasına konan harca benzetilmiştir. C vitamini eksikliklerinde eklemlerde küçük kanamalar olur. Bundan başka ciltte solgunluk, umumi dermansızlık, sinirlilik görülür. Üzümün yorgunluğa iyi gelmesi, kalorisinin yanı sıra, içindeki C vitaminindendir. Zindeliğe vesile olan başka bir madde de üzümdeki A vitaminidir. Sinirliliğin giderilmesinde C vitamininin rolü vardır, bunun yanında üzümde bulunan B1 ve B6 vitamininin yanısıra kalsiyum ve fosforun da bu hususta tesirleri vardır. Üzüm yiyenlerde (vitaminler sayesinde) solgunluk olmayacaktır. Bunun yanında C vitamini sayesinde kanama odakları bulunmayacak, A ve C vitaminleri sayesinde mikrobik hastalıklara ve bunların vücutta yapacağı menfî görüntülere rastlanmayacaktır. 23 

5. Nar

Nar, Kur'ân'da üç yerde geçer:

"Gökten su indiren O'dur. Sonra biz onunla her çeşit bitkiyi çıkarırız. O bitkiden bir filiz, ondan da büyüyüp birbirinin üstüne binmiş taneler, başaklar çıkarırız. Hurma tomurcuklarından sarkan salkımlar, üzüm, zeytin ve nar bahçeleri yetiştiririz…" (En'âm, 6/99).

Kur'ân'da nar ile ilgili diğer âyetler de şunlardır: En'âm, 141; Rahmân, 68.

Nar hakkında Hz. Ali (k.v.) şöyle buyurmuşlardır:

"Narı içindeki zarı ile beraber yiyiniz, çünkü mideyi temizler."24

Nar meyvesi kabuğu, çiçekleri ve nar suyu kabız yapma özelliği sebebiyle ishale karşı kullanılır.25 Nar suyunun idrar arttırıcı ve vücuda ve kalbe kuvvet verici tesirleri vardır. Zayıflara faydalıdır. Mide, bağırsak hastalığı olanlar, küçük çocuklar ve hamileler fazla kullanmamalıdır.26 

6. Kiraz

Kiraz, Kur'ân'da bir yerde geçer:

"Ashab-ı yemin ki ne ashab-ı yemin! Ne mutludur onlar! Dalbastı kirazlar,27 dolgun salkımlı muzlar, yayılmış gölgeler... Şırıl şırıl akan sular... Tükenmeyen, eksilmeyen, hiçbir surette esirgenmeyen birçok meyveler içindedirler." (Vâkıa, 56/28-33).

Kirazın meyvesi, meyve sapları, çiçekleri ve gövde kabuklarından faydalanılır. Meyveler gıda olarak tüketilmekte, diğer kısımlar ise kurutularak ilâç yapımına hazır hâle getirilmektedir. Kiraz sapları atılmamalı, kurutulup saklanmalı. Bunlar çay gibi demlendirilip içildiğinde, idrar söktürücü ve bedeni toksinlerden kurtarıcı tesire sahiptir. Meyvelerde şekerler, elma ve limon asidi, A ve C vitaminleri, saplar ve gövde kabuklarında ise tanin ile potasyum tuzları vardır. Meyveleri lezzetli bir gıdadır ve aynı zamanda idrar söktürür, böbreklerde biriken zararlı maddelerin atılmasına yardımcı olur.28 Kanın temizlenmesine yardım eder, nıkris, romatizma, damar sertliği ve mafsal kireçlenmesinde faydalıdır. Karaciğer şişliğine iyi gelir; safra akışının normale dönmesine, sinirlerin kuvvetlenmesine, vücut direncinin artmasına, sivilcelerin önlenmesine ve susuzluğun giderilmesine vesiledir.

Ağaç kabukları ateş düşürücü ve kabız yapıcı bir tesire sahiptir. Çiçekleri, göğsün yumuşamasında ve öksürüğün giderilmesinde tesirlidir. Yaprakları müshildir.29

7. Muz 

Muz, Kur'ân'da sadece bir yerde geçer:

"Ashab-ı yemin ki ne ashab-ı yemin! Ne mutludur onlar! Dalbastı kirazlar, dolgun salkımlı muzlar, yayılmış gölgeler... Şırıl şırıl akan sular... Tükenmeyen, eksilmeyen, hiçbir surette esirgenmeyen birçok meyveler içindedirler." (Vâkıa, 56/28-33).

Talh-i mendûd, meyvesi aşağıdan yukarı istifli, sıvama muz demektir. Talh, müfessirlerin çoğuna göre muz ağacıdır. Mendûd da "tarak gibi birbirinin üzerine dizilmiş" mânâsındadır.30 Bazıları muz olmadığını söylemiştir. Bunun dünya muzuna benzer, meyvesi baldan tatlı bir ağaç olduğu zikredilmiştir. Daha başka türlü mânâ verenler de vardır.31

Muz, vücudun ihtiyacı olan bütün maddeleri karşılar. Kemiklerin gelişmesine, nekâhet devresinin kısalmasına vesiledir. Sinir zaafiyeti ve yorgunluğun giderilmesinde bazı tesirleri vardır. Böbrek ve mafsal iltihabında, bağırsak hastalıklarında faydalıdır. Müzmin kabızlık çekenler fazla yememelidir.32 Muz olgunlaşınca içindeki nişasta şekere dönüşür ve diğer değerli maddelerle birlikte çabucak kana karışır. Olgun bir muz 1 saat 45 dakikada sindirilir. Muz, midede yeni koruyucu hücreler oluşmasına, ülserin ilerleyişinin durmasına ve iyileşmesine vesile olur.33

Netice

Kur'ân-ı Kerîm, çeşitli ilim ve bilgilerle dolu bir denizdir. Bu denizin incilerini elde etmek isteyen kimsenin, onun derinliklerine dalması gerekir. Şimdiye kadar ilim adamlarının yazdıklarının ve kütüphanelerde bulunan, Allah'ın bu yüce kitabına hizmet maksadıyla meydana getirilen büyük ve nefis kitapların çok olmasına rağmen, Kur'ân, enteresan bilgilerle; inci ve mücevherlerle dolu olarak kalmakta ve zaman zaman bunları bize açmaktadır. O, akılları ve fikirleri hayrete düşürecek şeylerle, ilâhî nurlarla, kudsî feyizlerle, nuranî hediyelerle, insanlığı bedbaht hayattan ve onun yakıcı ateşinden kurtarmaya kefil olacak şeylerle doludur.

Peygamber Efendimiz'in (sallallahü aleyhi ve sellem) ifadesiyle;

"Onda öncekilerin haberleri gibi, sonra geleceklerin de haberleri mevcuttur. Aranızda çıkacak meselelerin (ihtilafların) hükmü de vardır... Bir de onun bedî (orijinal) mânâları tükenmez, çok tekrarlanmakla eskimez..."34

Yani o tükenmez bir hazinedir. Onun için her asırda Kur'ân'ın yüzlerce tefsirini yazan değerli âlimler, Kur'ân'ın değişik yönlerini ele alıp tefsir etmişler, Müslümanlar da bunlardan istifade etmişler ve etmektedirler. İnşâallah kıyamete kadar da "Bedî (orijinal) mânâları tükenmez." hükmünce, Kur'ân'ın değişik yönleri ele alınıp tefsir edilecek, kapalı çok yönleri gün yüzüne peyderpey çıkacaktır.

Dipnotlar:

1. Acve hurması; Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) Medine'ye hicret ettikten sonra bizzat kendi eliyle dikerek yetiştirdiği bir hurma cinsinin adıdır. Rengi siyaha yakın, iri taneli, gayet güzel ve lezzetlidir. İbnü'l-Esîr, en-Nihâye, Acve md.
2. Ayhan Yalçın, Şifalı Bitkiler Ansk., Geçit Kitabevi 1981, s.549.
3. A.Rıza Karabulut, Tıbb-ı Nebevî Ansk., Ankara 1994, s.323-326.
4. İbn Kayyim el-Cevziyye, Zâdu'l-Meâd, (trcm. heyet), İst., 1990, 5, 24.
5. İnci Beşoğlu, Aile Ansk., İst., 1977, 2, 609.
6. Farika Teymur, Kur'ân ve Tıb'ta Hurma, Zafer dergisi, sayı 96, s.30-31.
7. Râzî, Tefsîr-i Kebîr, Tîn suresi tefsiri.
8. Adil Asımgil, Şifalı Bitkiler, İst, 1993, s. 126.
9. A.R.Karabulut, a.g.e., 1, 346.
10. Ayhan Yalçın, a.g.e., s.551.
11. A. Asımgil, a.g.e., s.288-289.
12. Derveze, İ., Kur'ân'a Göre Hz. Muhammed'in Hayatı, Yöneliş yay, İst., 1989. s.80.
13. Akdeniz'den dünyaya yayılan sağlık ve lezzet: Zeytinyağı, Zaman, 12 Kasım 1995; A.Yalçın, a.g.e., s.610.
14. İnci Beşoğlu, a.g.e., 2, 612.
15. Zeytinyağı sağlık garantisi.
16. A. Asımgil, a.g.e., s.288-289.
17. Turhan Baytop, Farmakognozi Ders kitabı, İ.Ü. Eczacılık Fak. yay. 2, 229.
18. H. Yazır, Hak Dini Kur'ân Dili, 3, 475.
19. A.Yalçın, a.g.e., s.604; Hasan Günaydın, Kur'ân Işığında Faydalı Gıdalar ve Beslenme, İst. 1995, s.189.
20. Polat Has, Peygamberimizden Günümüze Beslenme, Töv., yay., İzmir 1991, s.166-169.
21. Ahmed b. Hanbel, Müsned, 5, 382; Mecmau'z-Zevâid, 5, 96.
22. Turhan Baytop, a.g.e., 2, 208.
23. Ayhan Yalçın, a.g.e., 582.
24. Bu şekildeki meâl, Elmalılı'ya aittir.
25. İlhan Yardımcı, Halk ilaçları ve şifalı bitkiler, s. 99.
26. Adil Asımgil, a.g.e., s.163; Ayhan Yalçın, Şifalı Bitkiler Ansk. s. 567.
27. İbn Kayyim Zâdu'l-Meâd, 5,61.
28. H.Yazır, a.g.e., 7, 399.
29. A.Yalçın, a.g.e., s.580; H.Günaydın, a.g.e., s.135.
30. Polat Has, a.g.e., s.186.
31. Tirmizî, Fedâlilü'l-Kur'ân, 14.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun