Ahzab suresi 36. ayetinden peygamberimizin de hüküm verebileceğini anlıyorsak, aynı mantıkla Tevbe suresi 1. ayeti nasıl açıklayabiliriz?

Tarih: 28.09.2013 - 02:32 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Bu ayette geçen ihtar, nasıl hem Allah hem de elçisi tarafındın ediliyor? Haşa kararları ortak mı alıyorlar?

- Eğer ihtar sadece Allah tarafından ediliyor ve elçisi tarafından iletiliyor ise, Ahzab suresi 36. ayeti de aynı şekilde mi yorumlanmalı? Yani hüküm koyan Allah’tır ve onu ileten elçisidir (yani peygamber hüküm koyamaz) şeklinde mi anlamalıyız?

- “Allah ve elçisi” ifadesi her iki ayette farklı mı yorumlanmalı?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Ahzab suresinin 36. ayetinin meali şöyledir:

“Allah ve Resulü herhangi bir meselede hüküm bildirdikten sonra, hiçbir erkek veya kadın müminin, o konuda başka bir tercihte bulunma hakları yoktur. Kim Allah’a ve Resulüne isyan ederse, besbelli bir sapıklığa düşmüş olur.”

Bu ayetin nüzul sebebi olarak zikredilen ve en çok kabul gören hadise, Hz. Zeyneb’le ilgilidir. Hz. Peygamber halasının kızı olan Zeyneb binti Cahş’ı Zeyd b. Harise için istemeye gitmişti. Ancak, Zeyneb ve kardeşi buna rıza göstermediler. Zeyd gibi bir köleye tenezzül etmediler. Bunun üzerine bu ayet nazil oldu.

Dolayısıyla, bu konuda “Resulullah’ın herhangi bir konuda hüküm vermesi durumunda hiç kimsenin ona aykırı hareket etmesinin caiz olmadığı” vurgulanmıştır. Ayette “Allah”ın isminin de zikredilmesi, Hz. Peygamberin saygınlığını vurgulamaya yöneliktir. (Beydavî, ilgili yer)

Bunun anlamı şudur: Allah’ın elçisi hangi konuda bir karar verdiyse, o karar aynı zamanda Allah’ın da razı olduğu bir karardır. (Şayet bazı yanlış içtihat yaparsa da derhal düzeltilir).

Bu sebeple peygamberin emir ve yasakları, Allah’ın da emir ve yasaklarıdır. (İbn Aşur, ilgili yer)

Özetle bu ayette:  Karşı çıkanların tehdit edildiği hükmün sahibi Hz. Peygamber (asm)'dir. Allah’ın da burada zikredilmesi, Hz. Peygamberin Allah’ın kabul etmediği bir hükmü benimsemesinin söz konusu olmadığını vurgulamak ve Hz. Peygamber (asm)'in Allah katındaki saygın yerine işaret etmek içindir.

“Allah ve Resulünden, kendileriyle anlaşma yaptığınız müşriklere son ihtar!” (Tevbe, 9/1)

mealindeki ayette de aynı tema işlenmiştir. Bu ayetle başlayan Tevbe suresi, müşriklerle Müslümanlar arasında akdetmeyi ön gören bir anlaşmanın manifestosudur.

Bu gibi anlaşmalar, insanlar arasında cereyan eder. Anlaşmanın bir tarafı müşrikler, diğer tarafı ise Müslümanları temsilen Hz. Peygamber (asm)'dir. Her zaman olduğu gibi, Hz. Peygamber'in yaptığı anlaşmalar ancak Allah’ın izniyle tahakkuk eder. Bu sebeple, ayette “Allah ve Resul'ünden kendileriyle anlaşma yaptığınız müşriklere son ihtar!” şeklinde bir ifadeye yer verilmiştir. (bk. İbn Kesir, İbn Aşur, ilgili yer)

- Evvela, ayette meal olarak yer alan “kendileriyle anlaşma yaptığınız müşrikler” ifadesinden, Hz. Peygamberin bu surenin inişinden önce müşriklerle yaptığı bir anlaşmanın olduğunu göstermektedir.

- İkinci olarak, surenin 4. ayetinde meal olarak yer alan “Ancak kendileriyle antlaşma yapmanızdan sonra, şartları hiçbir şey eksiltmeksizin tamamen yerine getiren…” ifadesi de Hz. Peygamber (asm)'in bu surenin inişinden önce müşriklerle anlaşma yaptığı ve bu surenin de söz konusu anlaşmayı pekiştirmek için indiğini göstermektedir. Bu açık-seçik gerçekler ortada iken, soruda “Haşa kararları ortak mı alıyorlar?..” şeklinde bir tereddüde mahal yoktur.

- Sorudan anlaşılan bir tereddüdü de ortadan kaldırmak için şu bilgiyi de yeniden hatırlamakta fayda vardır. Meallerini vereceğimiz ayetler ve sahih hadisler Hz. Peygamber (asm)'in sünnetinin de bir teşri kaynağı olduğunu göstermektedir:

"Ey iman edenler, Allah'a itaat edin. Peygambere itaat edin ve sizden olan emir sahiplerine de (itaat edin). Eğer Allah'a ve âhiret gününe iman ediyorsanız, aranızda herhangi bir konuda ihtilafa düşerseniz, onu Allah'a ve Elçisine götürün. Böyle davranmanız, daha iyidir ve sonuç itibariyle daha güzeldir." (Nisa, 4/59)

“Peygamber size her ne getirirse onu alın, sizi neden menederse ondan da sakının.” (Haşir, 59/7)

“Kim Resûlullah’a itaat ederse, Allah'a itaat etmiş olur.” (Nisâ, 4/80)

“Ey iman edenler! Allah'a ve Resûlü'ne itaat edin. Kur’ân’ı ve Resûlullah’ın öğütlerini işitip durduğunuz halde ondan yüz çevirmeyin!” (Enfâl, 8/20)

“Haberiniz olsun! Bana Kitab (Kur’an) verildi ve onunla birlikte onun bir misli / gibisi (sünnet) dahi verildi.” (Ebu Davud, Sünnet, 6)

“Sakın herhangi birinizi -karnı tok-, koltuğuna kurulmuş olup, kendisine emir veya nehiylerimden biri gelip de ‘Biz, onu bilmeyiz; Allah’ın kitabında ne bulursak ona uyarız.’ derken görmüş olmayayım,” (Ebû Dâvûd, Sünnet, 6)

“Şunu iyice belleyin ki, muhakkak ki Allah’ın Resulü’nün haram kıldığı da Allah’ın haram kıldığı gibidir.” (Tirmizî, ilim, 10)

Son olarak şu ayeti de hatırlayalım:

"Ey iman edenler, Allah'a itaat edin. Peygambere itaat edin ve sizden olan emir sahiplerine de (itaat edin). Eğer Allah'a ve âhiret gününe iman ediyorsanız, aranızda herhangi bir konuda ihtilafa düşerseniz, onu Allah'a ve elçisine götürün. Böyle davranmanız, daha iyidir ve sonuç itibariyle daha güzeldir." (Nisa, 4/59)

İslam alimlerine göre, bu ayette söz konusu edilen "aranızda herhangi bir konuda ihtilafa düşerseniz, onu Allah'a ve elçisine götürün" mealindeki emirden maksat, işi Allah'ın kitabı Kur'an ile hayatta olduğu müddetçe Hz. Peygamber (asm)'in kendisi, vefatından sonra ise, onun sünnetine göre çözmek demektir. (bk. Abdulğani Abdulhalık, Hücciyetu’s-Sünne, 298)

İmam Şafiî de bu ayetin yorumunda şunları söylemiştir: Ayette geçen "itaat" kelimesinin Allah için olduğu gibi, Hz. Peygamber (asm) için de ayrıca tekrarlanması, O'nun Kur'an'ın dışında yaptığı emir ve yasaklarına karşı da itaat etmenin gereğine işaret etmek içindir.

"Sizden olan emir sahiplerine de" ifadesinde görüldüğü üzere, emir sahipleri için ayrıca bir "itaat" kelimesinin kullanılmaması, aksine cümle içerisinde (atıf yoluyla) Allah ve Resûlüne karşı yapılması istenen itaate tâbi kılınarak ifade edilmesi, onlara yapılacak itaatin mutlak olmayıp, Allah'ın kitabı ve elçisinin sünnetine uyma şartına bağlı olduğunu göstermek içindir. (İmam Şafii, er-Risale, 79-80)

İlave bilgi için tıklayınız:

Peygamberimizin haram kılma yetkisi var mıdır? "Peygamberin haram kıldığını, Allah da haram kılmıştır." sözü hadis midir?

Peygamber Efendimizin Kur'an'ın açıklayıcısı olduğuna dair ayetler var mıdır?

Sünnetin bağlayıcılığı, örnek alınması ve kaynağının vahiy olup olmadığı konusunda bilgi verir misiniz?

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

hosgoru1

Allah razı olsun. İmanımızın zayıflığından faydalanarak aklımıza bu gibi sorular sokup bizi tereddüde sürüklemek isteyenler var. Aydınlattığınız için çok teşekkür ederim.

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun