Şafii mezhebinde, namazın rüku ve secdelerinde "ve-bihamdihi" ilavesinin kaynağı nedir?

Tarih: 21.10.2013 - 15:44 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Peygamberimiz (asm) rüku yaptığında üç defa "Subhane rabbiyel azim ve bihamdihi", secde yaptığı zaman da üç defa "Subhane rabiyel ala ve bihamdihi" dedi. (Ebu Davud, Kitabus Salat, hadis no: 870)

Bir gün Ebû Mâlik El-Eş'ari (ra), Eş'ari kabilesine şöyle seslendi:

“Ey Eş'arî kabilesi! Toplanınız, kadınlarınızı ve çocuklarınızı da toplayın, tâ ki size Resûlullah (asm) Efendimizin bize Medine'de kıldırdığı namazı tarif edip anlatayım.”

Bunun üzerine kabile halkı erkeğiyle, kadın ve çocuklarıyla toplanıp bir araya geldiler. Ebû Mâlik, önce güzel bir abdest aldı, Resûlullah (asm)'ın yaptığı gibi her azayı yeterince yıkadı. Sonra güneş gök kubbe ortasına geldi, her şeyin gölgesi titreşip kaldı. Biraz daha beklediler, netice cisimlerin gölgesi doğuya doğru kendini gösterince, yani öğle vakti girince, kalkıp ezan okudu. Önce erkekleri öne alıp saf bağlamalarını, sonra çocukların, sonra da en geride kadınların saf bağlamasını sağladı. Sonra ikamet okuyup öne geçti, ellerini kaldırarak tekbir getirdi. Fâtiha-i şerifeyi ve kendisine kolay gelen bir sureyi okuduktan sonra tekbir getirip rüku’a gitti; üç kere Sübhane'llahi ve bi-hamdihi (veya Sübhanellahi'l-Azîm) dedikten sonra «Semiallahu limen hamidehu» diyerek belini doğrulttu. Sonra tekbir getirerek secdeye vardı, sonra tekbir getirip başını secdeden kaldırdı, sonra tekrar tekbir getirip ikinci secdeye vardı, sonra tekbir getirip ayağa kalktı. Böylece rekâtta tam altı tekbir getirmiş oldu. Tabii ikinci rekâta kalkarken de tekbir getirerek kalktı. Böylece namazı kıldırıp tamamladıktan sonra cemaate dönerek şöyle dedi:

"Benim getirdiğim tekbirleri iyice muhafaza edin, rükû' ve secdeleri nasıl yaptığımı iyice öğrenin. Çünkü bu, gündüzün şu saatlerinde Medine'de Resûlullah (asm) Efendimizin bize kıldırdığı namazın kendisi (bir benzeri) dir. Resûlullah (asm) farzı kıldırınca O da cemaatine dönerek şöyle buyurmuştu:

«Ey insanlar! İşitin ve anlayın; biliniz ki Allah'ın öyle kulları var ki onlar ne peygamberdir, ne de şehittirler, fakat peygamberler ve şehitler onların makamlarına ve Allah'a olan yakınlıklarına gıpta ederler.»

Bunun üzerine Bedevilerden biri kalkıp Resûlullah'a yaklaştı ve elini göğsüne doğru kıvırıp dedi ki:

“Ya Resûlullah! Şu sözünü ettiğin Allah (C.C.) kulları kimlerdir, onları bize tanıtır mısın?”

Bedevinin bu sorusuna fazlasıyla memnun kalan Efendimiz (asm) şöyle cevap verdi:

«Onlar insanlardan ayrılıp (Hakk'a) dönenler ve kabilelerin garipleridir. Aralarında yakın bir akrabalık da yoktur, fakat onlar Allah için birbirini severler ve saf bağlayıp dururlar. Kıyamet günü Allah, çıkıp oturmaları için onlara nurdan minberler hazırlar. Böylece onların hem yüzlerini, hem elbiselerini nur kılar. Kıyamet günü insanlar o günün dehşetinden korkarken onlar korkmaz. Evet, onlar, üzerlerinde hiç bir korku olmayan ve üzülmeyen Allah dostlarıdır.» (Ahmed bin Hanbel - Ebû Ya'lâ: İsnad-i Hasen ile.. El-Hâkim: Sahih isnad ile...)

Buhârî ve Müslim'deki bir hadiste, Peygamberimiz; "İki kelime vardır ki, dilde hafif, mîzânda ağır ve Rahman (olan Allah'a) çok sevimlidirler. (Bunlar) 'Sübhânallâhi ve bihamdihî ve Sübhânallâhil azîm.' dir."

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Kategori:
Okunma sayısı : 10.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun